13. Bölüm

287 28 32
                                    

Merhaba merhaba merhaba Ejderha Okuyucularım. Nasılsınız? Ben idare ederim. Normalde bu bölümü yarın yayınlayacaktım ama son kısmı yazamadım bir türlü. Neyse. Keyifli okumalar. Lütfen bu pandemide kendinize dikkat edin, evden olabildiğince çıkmayın. Çıktığınızda maske takın, dezenfektan kullanın sık sık ve herkes ile aranıza mesafe koyun. Mesafeli olmayanları uyarın. Bu çok başıma geldi, artık bağırıp çağırıyorum. Özellikle marketlerde. Her neyse. Bölüm 3 bin kelime. İyi okumalar. Fesatlı günler dilerim.

Can tam olarak 3 gündür odasında saklanıyordu. Miray'ın o garip görüntüsünden sonra korkmaya başlamıştı. Tam olarak ne olduğunu bile bilmiyordu ama Miray, onu suçlamıştı veya içine giren şey mi demeliydi? Bir de Miray'ı kütüphanede görünce içine bir kurt oturmuş ve ondan uzak durması gerektiğini söylemişti. O günden beridir saklanıyordu. Yemeklerini gece yiyip geliyordu ama 3. gün saklanmaması gerektiğine karar vermiş ve odasından çıkıp laboratuvara gidip biraz oyalanıp işini yapmaya devam etmeliydi.

Ama bilmiyordu ki onun peşinde olanlar vardı ve onu yakalamaya uğraşıyorlardı. Tabi bu yakın zamanda olmayacaktı.

Sakince üstünü giyip odadan çıktı ve laboratuvara gitmek için merdivenlere yönelmişti ki, ona doğru hızla gelen Miray'ı gördü. Şok olmuştu onu görünce. Nedense aniden nefesini tuttu Miray ona doğru gelirken.

"Günaydın Can." Dedi Miray gülümseyerek selam verdi ona ve yanından hızla yürüyüp geçti.

Can cevap bile veremedi Miray'a ama o gidince nefesini bıraktı. Yoksa bayılacaktı. Miray'ın rengi biraz solmuştu sanki. Acaba nereye gidiyor diye düşündü Can merakla ama onu takip etmesi ile laboratuvara gitmesi arasında bir karar vermeliydi. O karar vermeden ayakları Miray'ı takip etmek için yola koyulmuştu bile. Biraz koşarak ona yetişti. Kahvaltı salonuna gidiyordu.

"Günaydın Miray." Dedi Can biraz tıkanarak ama bunu Miray'a çaktırmamaya çalıştı.

"Benimle mi gelmeye karar verdin?" diye sordu Miray adımlarını biraz yavaşlatıp Can'a dönüp gülümseyerek. "Bir yere gidiyor gibiydin ve biraz da benden korkmuş gibiydin."

"Yok. Seni görünce şok olmuştum sadece. Kahvaltı etmeye gidiyorsun herhalde." Dedi Can toparlamaya çalışarak.

"Evet, acıktım. Hem de diğerleri ile konuşmalıyım."

"Anladım. Sana eşlik edebilirim değil mi?"

"Tabi ki. Özel bir yere gitmiyorum ki." Dedi Miray gülümseyerek.

Can elleri ile oynuyordu yürürken. Aklındaki soruyu ona sormak istiyordu ama korkuyordu bir yandan da. Bu nedenle vazgeçmişti. Yolda sessizce yürüyüp birlikte kahvaltı salonuna vardılar.

Miray içeri girince herkes ayağa kalkıp Miray'a selam verdi. Nedeni ise o an orada bulunan en yükse unvana sahip olmasıydı. Masada Efe Hoca, Septimus, Violet ve Talha vardı. Septimus, Miray'ın boş koltuğunun karışışındaki koltukta oturuyordu. Efe hoca ve Violet karşı karşıya ve Talha da tek oturuyordu. Karşısı boştu. Babasının yeri yine boştu. Kral hala ortalıkta yoktu.

"Günaydın herkese." Dedi Miray gülümseyerek. Efe hoca kalkıp Miray'ın sandalyesini çekti Miray'ın oturması için. "Teşekkürler amca."

Can da Talha'nın karşısına oturdu. Hemen ona bir servis açtılar hizmetliler.

Miray kahvaltı tabağını hazırlarken herkes durmuş onu izliyordu. Miray ise bunun farkında değilmiş gibi yapıyordu ama sonunda dayanamayıp, "Neden bana öyle bakıyorsunuz?" diye sordu merakla gülümseyerek. Kimseye bir şey belli etmeyecekti ama bu sofrada birçok kişiden bilgi alabilirdi.

Ejderha Kız 5: Çarpıtılmış GerçeklikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin