6. Bölüm

257 29 10
                                    


Merhaba, merhaba ejderha okuyucularım. Öncelikle bölüm için özür dilerim kısa oldu çünkü ben çok kötü grip oldum. Evet sanırım her hafta burada buluşuyor ve benim hayatımda bu hafta veya bugün neler olduğunu öğreniyorsunuz. Bunun için özür dilerim. Bölüm bağa kısa oldu. Aklımdakileri yazacaktım ama onu haftaya bıraktım. Başım çok ağrıyor ve sanırım boğaz intihabım var. Bugün acile gittim bir de. Grip olmaktan nefret ediyorum ayrıca bir de mızmızlanmayı çok severim ben grip olunca mızmızlanacağım arkadaşım burada değildi. Ondan biraz yavaş iyileşecek gibiyim. Haftaya daha çok olay olacak onu merak etmeyin. Bu arada İstanbul da olan okuyucularım. Depremden dolayı epey korkmuşsunuzdur eminim. Umarım İstanbul'daki herkes iyidir. Kısaca, iyi okumalar ve Fesatlı günler dilerim. Vee evet cumartesiyi tutturdum sonunda ama yarı ölü olarak. Baş ağrım beni öldürecek ya. Haftaya cumartesi belki daha erken görüşürüz. Hoşçakalın.

Miray kendine sinirlenip duruyordu. Miray bir salaktı. Bunun olacağını bilmesine rağmen bile bile öyle salakça davranmıştı. En uzak durmanız gereken kişi sizi en çok çeken kişidir değil mi? Yani bu konuda Miray'ı kimse suçlayamaz. Kimse. Babası bile olsa Miray bunu savunacaktı. Bu arada bunların hepsini Miray kendi kendine diyordu.

Olay şöyle gerçekleşmişti. Miray eve uçtuğunu zannederken aklında o durmadan dönene görüntüler vardı. Sürekli kendine bunların hiçbirinin gerçek olmadığını, sadece bir görüntüden ibaret olduğunu söylese de işe yaramıyordu. Neden bedeni böyle tepki veriyordu peki? O çocuktan gerçekten bu kadar etkilenmiş olabilir miydi? Ama o nişanlıydı. Tanımadığı birine bu kadar garip hisler beslemesi ne kadar doğruydu? Bu aslında bir nevi Mekrus'u aldatmak değil miydi? Peki neden kardeşinin söylediği şeylerin dibine kadar doğru olduğunu düşünüyordu sürekli? Belki de gidip kardeşi ile konuşsa, o içindekileri görecek ve ona anlatacaktır, değil mi?

Miray kafasını salladı uçarken, hayır, biri ile konuşmalıydı ama bu kardeşi değildi. İkizi nasıl olsa bugün geliyordu. Onunla konuşabilirdi. Ona her şeyi anlatacaktı. Onun bunu tuhaf karşılayacağını hiç düşünmüyordu. Nasıl tepki vereceğine emindi. İkiziydi sonuçta. Hatta bu tepkinin onun özündeki tepki olacağını biliyordu Miray ama yine de konuşmak anlatmak istiyordu. O da işe yaramaz ise belki de Talha ile konuşmalıydı.

Bunları düşünüyordu ama bedeni hala o hassas halindeydi. Ve Miray düşünmeden, "O çocukla, Mert ile belki de bir daha görüşmesem daha iyi." Dedi ama dediği anda kanatları bükülüp iniş pozisyonu aldı ve yere indi. İndiği yer Mert'in kulübesinin önüydü. Miray şaşırsa da bunun olacağını biliyordu. Bu nedenle sabahtan beri o çocuğun adını söylemiyordu.

"İşte buradayız." Dedi Miray kendi kendine. Ne yapacağını bilemeden parmakları ile oynuyordu. Acaba yine sadece pencereden mi izleseydi? Ama geçen defa o görüntü ile lanetlenmişti(!).

Daha o karar veremeden ne yapacağına kapı aniden açıldı ve karşısında Mert belirdi. İkisi de şaşırmıştı. Mert karşısında Prenses üzerinde bu kadar güzel bir elbise ile olduğu için şaşkındı. Miray ise kapının açılmasını beklemiyordu.

"Hmm, merhaba." Dedi Miray kızararak.

"Merhaba Prenses." Dedi Mert de. Reverans yapmayı unutmuştu ama ikisi de bunun farkında değildi. Gözleri birbirine kilitlenmişti. Tabi Miray kaçırmaya çalışıyordu ama ne kadar başarabiliyordu? "Ah, benim kabalığım lütfen içeri girin." Mert geri çekildi ki Miray içeri girsin (J)

Miray neler olduğunun farkında bile değildi. Aslında birazcık farkındaydı ama belli etmiyordu. Mesela ona gözlerini dikmiş her hareketini inceleyen Mert'in.

Miray içeri girdi ve orada olan üçlü koltuğa oturdu. Elbisesi de insanmış gibi koltuğa yayıldı resmen. Miray düzeltmeye çalıştı hemen. "Kusura bakma Mert. Elbise fazla yayıldı."

Ejderha Kız 5: Çarpıtılmış GerçeklikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin