1. BÖLÜM

10.1K 738 524
                                    

Geleneksel ev kızı bentlerini çiğner çiğnemez soluğu Mimarlık Fakültesi'nde aldığı günün üstünden tam dört yıl geçmişti. Göz açıp kapayana kadar geçti demek için her şeyini verirdi Reyhan, ancak üç ızbandut kılıklı abisi, daha gözünü açmasına müsaade etmemişti ki. Bugün nihayet mezun oluyordu da sınıfta dişi başına düşen erkek ortalamasının konusunu bir süre rafa kaldırabilecekti.

"Reyhan, bir çıkamadın odadan. Yüzün gözün bitti, vücuduna mı sürüyorsun boyaları nedir?"

Erhan Göbekli, en büyük abisiydi. Bu aileye Reyhan'dan on bir yıl önce gönderilmişti. Allah başka dert vermesin elbette, ancak koca adam yürüme mesafesinde olan okula neredeyse her gün onunla gelmişti. Onu ilkokul öğrencisi gibi okula götürdü demek daha haklı bir tabir olurdu ki, sevgili(!) abisinin hakkını yiyemezdi. Elinden tutmamıştı Allah'ı var şimdi.

"Hafif bir makyaj yapıyorum abi. Mezun oluyorum ya bugün hani."

"Yüzüne badana boya yapmadan diplomanı vermeyecekler mi?"

Serhan Göbekli, ortanca abisiydi. Erhan'dan üç yaş küçüktü. Büyük abisinin aksine okula giderken abicilik taslamamıştı. Onun mesaisi okul çıkışında başlıyordu. Senenin başında eklediği seçmeli derse kadar tüm derslerin saatlerini bilirdi. Sorsan kendi doğum gününü bilmezdi; ama ders bitiminde kapıda biterdi. Ona soru soran erkek falan olursa bina içinde halletmeye başladığı birinci sınıfın ikinci dönemi film şeridi gibi geçti gözlerinin önünden. Kapı önünde dayak yemesine ramak kalan Ahmet, o günden sonra yüzüne bile bakmamıştı. Aldığı bir yanıt için teşekkür temalı omzunu sıkmıştı sadece.

"Birinci olduğum için her türlü verirler galiba." Bunu dememem gerekliydi.

"Çık o zaman, bir elbise, bir cüppe giymek kaç dakikanı alacak? Biri için hazırlanıyorsan orası başka tabii."

Seyhan Göbekli de en küçük ızbanduttu. Yaşının kendisine en yakın olması da dahil olmak üzere, nefret ettiği tek aile ferdiydi. Diğerlerini iyi kötü irade ediyordu. Seyhan, onu ne okula götürmüş ne de okuldan gelip almıştı, fakat on sekiz yılını doğduğuna pişman olarak geçirmesinde en büyük rol onundu. Aralarındaki sadece bir yaşlık farkı on bir yaşla ters orantılı olarak eziyetleriyle çıkarmayı başarmıştı.

"Korkunuzdan bana selam bile veremeyen bir karşı cins mi kastın Seyhan? Erhan ve Serhan abine güvenmiyor musun yoksa? Senin kadar iyi yönetemiyorlar mı beni?"

Kendince bulduğu eğlenceyi fırsatını bulunca hayata geçirmeyecekse o hayat zaten çekilmez olurdu. Aralarından su sızdıran tek şey  daha sert abilik konusunda yarıştırdıkları sidikleriydi. Nitekim beklediği sesi kapalı kapının ardından bile duydu. Kafasına patlatmıştı birisi. En küçük abisi uygulamalı gardiyanlık konusunda ipi göğüslediği için Reyhan acımıyordu ona.

Eğitim öğretim hayatının başladığı yıla kadar evde ayrı, peşi sıra okula başladıklarında abi kardeşten kardeş olan tarafta yer aldığından üniversiteye kadar ayrı cephelerde sıdkını sıyıramamıştı ondan. Orta okula başlangıç yılında bir yıl rahat etme umudunu sıcak tutmuşken okullar birleştirilmişti. Sekiz yıl boyunca her gün mutlu gittiği okuldan dönerken feryatları bahçeyi yıkardı akşamları. Tam liseye geçtim, artık bir yıl rahat ederim dediğinde Seyhan sınıfta kaldı, o bir yılını da yedi. Bilerek kaldığından şüpheleniyordu hala. Tek Reyhan rahat nefes almasındı.

Üç erkekten sonra dükkanı kapatma kararı alan annesi Feryal; her nasıl olduysa, bir anlık gafletle büyük ihtimalle, kız evlat isteyen babası Tayfun'un tatlı diline hayır diyememiş olacak ki, Reyhan doğmuştu. Kazara olduğunu kabul etmesi için bu yaşına kadar üzerinde kurulan baskıya içten içe hep karşıydı. İyi ki doğmuştu da ailesinin örnek göstereceği bir evlatları olmuştu. Annesine sonuna kadar hak veriyordu aslında. Potansiyel suçlu görünümlü, bir koğuşu doldurmaya yetecek çoğunlukta ortalığa saldığı üç erkekten sonra dördüncüye cesaret etmesi için mangal gibi yüreği olmalıydı insanın.

Aşk Benim Hamurumda Var (RAFLARDA 🧡)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin