Sabah kalktığında ayak bileğinin ağrısı iyiden iyiye geçen Reyhan, ofise geçtiğinde Aylin'i düne göre daha neşeli buldu. Ya da her güne göre... Dudaklarının yukarı kıvrık halini, Eren Bey'in yanında olduğu vakitler hariç hiç görmediği için gereksiz bir aşırı mutluluk onda sırıtıyordu. Bir ıslık çalmadığı, türkü çığırmadığı kusurdu.
"Türkü bilmiyorsundur ki zaten sen. Siz yani."
"Bir şey mi dedin Reyhan'cığım?"
Reyhan'cığım. Kaç günlük ömrüm kaldı?
"Size demedim. Her zamanki ağız içi mırıldanmalarım işte. Sizi pür neşe görmek pahabiçilemez doğrusu. İş çıkışı loto falan mı oynasam diyorum."
"Hemen anlaşılıyor, değil mi? Bugün çok güzel bir gün ve daha güzel olacak, hissediyorum. Nasıl desem, tüm şirkete hediye alasım var. Alırım da belki duruma göre. Hem bir şey diyeyim mi? Sen gerçekten kilo vermişsin. Bravo."
Allah Allah. Bayram değil seyran değil Aylin beni niye övdü? Ölecek miyim ki gerçekten?
"Alt tarafı ayağım burkuldu, önemli bir şey değil. Ölmem bundan."
"Aa, evet. Daha iyi misin?"
Tatmin olacağı cevabı Aylin'e verince, toplantı için gerekli dosyaları alıp tam kapıdan çıkacakken durduruldu. Eren Bey eve geçtiğinde mesajla işe bile gelmemesini tembihlemiş; ama Reyhan tüm gece hesaplamalarla uğraşmıştı. Hayri Bey'e göstermek için sabırsızlanıyordu.
"Kendi aramızda olacak toplantı. Dört büyük yani. Sen kal, oyalan işte bir şeylerle."
Dört büyük mü? Mahşerin dört bronz atlısı sanki?
"Ben küçük de olsa atım. Tay da olabilirim gerçi."
Aylin, Reyhan'ın konuşmasına fırsat vermeden toplantının yapılacağı odanın kapısına geldiği için onun söylemlerini duymadı. Yapması gereken şey için sabahı zor etmişti. İçeri girmeden önce, sabah şirkete gelir gelmez Reyhan'ın cv'sinde not düştüğü, aileden Tayfun Göbekli diye birisinin telefonuna dün çektiği fotoğrafı gönderdi hemen. Mutlak bir galibiyet sevinciyle adeta sekerek girdi odaya.
"Günaydın. Hemen başlayalım mı? Bu proje için çok heyecanlıyım."
"Reyhan gelsin başlarız. Dün bileği incinmişti. Gelme diye mesaj attım; ama geleceğini söyledi. Gelir şimdi."
"Geldi zaten, odada. Gayet iyiydi, ben de sordum. Toplantı olduğunu biliyor; ama nedense katılmak istemedi ısrar ettiğim halde."
"Neden istemesin ki, onun kısmını konuşacağız bugün."
"Bilemiyorum Hayati Bey. Ağrısı var sandım ben de ilk başta. Ama sonra..." Aylin yalanına gizem katarak etkisini arttırmak istedi.
"Sonra ne Aylin?" Bu kez soran Hayri Sever'di.
"Sanırım aşk meşk davası Hayri Bey. Erkek arkadaşıyla biraz tartışmış gibi anladım. Telefondaydı ben odadan çıkarken."
Üç erkek birbirine sırayla baktı. Daha önce bu şirkette hiç yaşanmayan bir konu gündeme gelmişti ve ne tepki vereceklerini kestiremiyorlardı. Hayati Bey'in el hareketiyle dördü toplantıya başladı.
Herhangi bir savaşta olduğunu bilmeyen Reyhan ise bir süre odanın ortasında kalakaldı. Sonra ne diye kalakaldığını sorguladı. Ondan bir iş istemişlerdi madem, bir zahmet görmeye tenezzül edeceklerdi. Elinden bırakmadığı bir tomar dosyayla toplantı odasının kapısına geldi ve kapıyı vurmak üzereyken telefonu titremeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Benim Hamurumda Var (RAFLARDA 🧡)
Ficção GeralReyhan hayalindeki meslek olan aşçılığı yapmak için ailesiyle seçtiği bölümü birincilikle bitirmek zorundaydı. Olmak istediği şehirde en ünlü mimarlık firmasından teklif alabilmesi buna bağlıydı. Bitirdi de. İstanbul'a gitmek için daha önce hiç bin...