BÖLÜM 6

9 2 0
                                    

"Bence Deniz beyin anlatması çok doğru olur." Burak ile heyecanla ne olduğunu bekliyorduk.

Deniz kaçacak yeri olmadığını anlayıp derin bir nefes alarak anlatmaya başladı.

"Bilirsin Damla Levent amca iyidir hoştur ama tersi pistir."

"Evet hem de ne biçim. Devam et."

şte ben Deren'i evinden almaya gidince aşkımlı cicimli konuşmalarımızı duydu. Ben de panik oldum tabi hemen. Ve panikten ne yapacağımı bilemeyerek Deren'e  "Levent baba nasılsın?" dedim. İşte sonra olanlar oldu."

Burak ile kahkahadan kırılıyorduk resmen. 

"Eee sonrasında o da sana iyi damadım filan dedi mi?"

Deren ile Deniz gözlerini kocaman açarak şaşkınlıkla Burak'a bakıyorladı. 

"Burak sen kain filan mısın?"

"Ne yani gerçekten böyle mi dedi."

"Eveeet. Ama tabii sonra bir güzel azarımızı yedik."

"Neyse olan olmuş Deren artık ikizcağızıma yüklenmessen sevinirim. Hadi şimdi öpüşün barışın."

"Öp bakalım yenge hanımı."

"öyle olmaz elimi öpsün barışıyım."

"ilahi Deren sen de."

Neyse öpüştüler barıştılar ve hepimiz okul yolunu tuttuk. Üniversiteli olmak daha zor azizim.  Yok gitmediğin gün dilenci gibi dolanıyorsun not aranıyorsun sonra fotokopi çektiriyorsun(tabii herkes birbirini rakip gördüğünden not bulabilirsen çektitirirsin.) Hazırlık sınavları derdi var bir de.

Ama liseden bambaşka güzel bir yanı var o da şu ki kahveler mükemmel. Kahve içe içe artık kafein bağımlısı oldum diyebilirim. 

Sınıfa girer girmez soluğu kaloriferin yanında aldım. Benim huyum hiç değişmeyecek sanırım. Kedi gibiyim.

"Pşşt yavru kedi sırnaşma derim çünkü orası benim yerim."

Kafamı kaldırıp bakınca kimi gördüm dersiniz. Hanımlar beyler doğru cevapladınız tabi ki de aptal Murat'ı. 

"Nereden senin oluyormuş?"

"Her zaman ben oturduğumdandır kedi hanım."

"Ben otursam ne olur sanki."

"Bak bana yavru kedi bakışı atma. Tamam tamam kıyamam otur ama yanına ben de otururum." 

"uff hemen de şart koy. Otur bana ne pek umurumda değil. "

Çantasını fırlatırcasına diğer tarafıma attı. O çantayı kafana atardım da dua et hastayım. 

Çantamdan notlarımı çıkararak biraz tekrar yapmaya çalıştım. Ne kadar çok konu vardı.  

Sınıfın gürültüsünden kurtulmak için kulaklıklarımı takarak duerse tekrarımı başladım. Ve her zamanki gibi telefonuma gelen mesaj beni ürküttü. Bu da vazgeçemediğim ikinci huyum sanırım. 

                           Hacılarım ve bacılarım grubundan yeni mesajlarınız var 

muhabiriniz cem: Hasan'ın nerede olduğunu bileniniz var mı?

Can parçam: oğlum aynı üniversite de okuyan sizsiniz

muhabiriniz cem: sabahtan beri arıyorum bulamadım

Maviş prens: salakça şeylerle meşgul filandır çıkar ortaya

muhabiriniz cem: dalga geçmeyin lan çocuk ortalıklarda yok

Damla: Banu'yu ara bir de belki beraber filandırlar

muhabiriniz cem: aradım herkesi başına bir iş gelmiş olmasın gerçekten korkuyorum.

Damla: dur sakin ol Hanife teyzeyi arayayım ben 

Rehbere nasıl bir üzüntü ile girdiğimi bilemiyorum Murat şaşkın gözlerle bana bakıyordu. Elim titreyerek Hanife teyzeyi aradım. Telefon üçüncü çalışında açtı.

"Alo Hanife teyze."

ses yok sadece bir hıçkırık sesi. 

"Alo Hanife teyze ne oldu bir şey mi oldu?"

"Kızım Hasan kaza yapmış hastanedeyiz."

"Ne! Hangi hastahane."

Hastahanenin adresini elim titreyerek gruba attım.

"Damla bir sorun mu var?"

"Arkadaşımız kaza yapmış da benim hemen gitmem gerekiyor."

"Bırakmamı ister misin?"

"Yok teşekkür ederim."

"Erkek arkadaşının arabası yanında mı?"

"Hayır."

"Tamam sizi ben bırakırım. Hadi Damla kavga etmenin sırası değil."

Sınıftan apar topar çıktığımızda koridorda Burak ile karşılaştık. Yüzü kireç gibi bembeyazdı. Gözü Murat'a takıldı. Ama kendisini toparlayarak gelmesinin doğru olduğuna karar verdi. Okuldan çıktığımızda içimden Hasan'a bir şey olmaması için dua ediyordum. Biliyordum bir şey değiştirmezdi ama ediyordum işte. 


SESİNİN TINISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin