Bölüm 9

19 2 0
                                    

Finn’den

“Her ikisi de tornavidayı aynı anda fark ettiler.

İkisi aynı anda yerde duran tornavidaya atıldı, fakat çocuk daha yakındı. Tornavidayı yakaladığı gibi kollarını mümkün olduğu kadar yukarı kaldırarak Claire’nin üzerine doğru gelmeye başladı. Elindeki tornavidayı yerde duran Claire’nin kafasına saplamaya hazırlanıyordu. Tam hamlesini yapacakken Clarie elleriyle…”

Kitabın kapağını, okuduğum cümleyi bile bitirmeden kapatıp yığınlaşmış onlarcasının üzerine özensizse bıraktım. Daha fazla okuyacak halim kalmamıştı. Oturduğum sandalyede geriye yaslanıp yuvarlak, ancak kirden renkleri görünmeyen, ışığı bile doğru düzgün geçiremeyen tavan arası penceresinden zifiri karanlığa baktım. Tamamen karanlık olan bahçeye rağmen, yine de benimle birlikte uyumayan şehrin ışıkları inatla göz kırpıyorlardı. Uyumayanlar, benim gibi insanlar mıydı? Benim gibi insanlar var olabilir miydi?

Ancak uyumayan, bir tek şehir, ben ve benim gibi olmayan insanlar değildi. Koridordan gelen ayak seslerini net bir şekilde duyabiliyordum. Parmak ucunda yürüdüğünü sanan aptal bir kız… Kim olduğunu gayet iyi biliyorum: Ilena. Hiç akıllanmayacak…

Yerde, üste doğru açılan kapının yukarı doğru ittirildiğini gördüm. Merdivenin mekanizması indi, ancak bu sefer düşme sesi gelmemişti. Geçen sefer, yani ilk gelişinde öyle bir düşmüştü ki, gülmemek için kendimi zor tutmuştum.

Ilena’nın önce başı çıktı ortaya. Gözleriyle karanlığı taradı. Bana gelince duraksadı, ancak burada olduğumu biliyormuş gibi bir hali vardı. Sonra bedenini yukarı çekti, kapıyı kapadı ve bana döndü. Ona bakmamaya çalıştım. Ondan hoşlanmıyordum. Sürekli buraya gelecek olması, sürekli konuşup soru sorması ve en son kavgaya sebebiyet vermesi… Bunların düşüncesi bile beni rahatsız ediyordu. Bu kızın bana sağladığı hiçbir yarar yoktu. Üstelik canımı sıkacak gibi görünüyordu.

Gözlerim karanlığa çoktan alışmış olduğu için net bir şekilde görebiliyordum onu. Saçlarını atkuyruğu şeklinde toplamış, tonunu ayırt edemediğim mavi bir tişört giymiş, altında da kot pantolon vardı. Onu neden inceliyordum ki?

“Selam.” Dedi. Sesi sıkkın gibiydi. Cevap vermedim.

“Oturabilir miyim?” diye sordu. Yüzüne bile bakmadan omuz silktim. Umursamaz bir tavır takınırsam, sıkılıp gidebilirdi.

“Böyle davranman gitmemi sağlamaz, boşuna uğraşma. Yalnızca gelmek istedim, konuşup konuşmaman umurumda değil Finn.” Dedi. Şaşkınlıkla başımı ona doğru çevirdim. İlgi beklediğini sanıyordum. Kızın bir an yüzsüz olduğunu düşünecektim ama hayır, sadece umursamaz ve inatçıydı. Benim gibi.

Eskiden bir arkası olan sandalyeyi –artık bir tabureydi- çekti ve oturdu. Dizlerini kırarak karnına çekti ve kollarıyla bacaklarını sardı. Birkaç dakika boyunca pencerenin kenarında bulunan çatlağa öylece baktı. Hiç ses çıkarmadı, pozisyonunu değiştirmedi. Göz ucuyla baktım ona. En sonunda ayaklarını tekrar aşağı sarkıttı ve öne doğru eğilip yığınlaşmış kitap topluluğuna uzandı.

“Dokunma onlara!” diye bağırıp elini geri çektim. Kitaplara dokunmasını istemiyordum, ayrıca anlaşmada da bunu açıkça belirtmiştim. Anlaşmayı bozarsa cinsiyetini umursamadan onu tekme tokat dışarı atacağımı gayet iyi bildiğini biliyordum.

“Yemedim kitaplarını.” Dedi huysuzca. Küçümseyerek gülümsedi. Bekle, bu benim ona attığım bakış idi. Özellikle yapıyor…

“İster ye, ister yeme zaten anlaşmada bu geçiyordu akılsız.” Dedim. ‘Akılsız’ lafının onu sinirlendirdiğini biliyordum. Elimdeki tüm kozları ona karşı kullanmaya hazırdım zaten. Elimdeki tek kozun bu olmasına rağmen.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 06, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Young WitchesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin