Odada yaşlı kadının yumuşak sesi dışındaki tek gürültü, köşedeki sobanın içinde yanan odunların çatırdama sesiydi. Büyük bir yatakta henüz beş yaşına basmış bir çocuk küçük parmaklarıyla çenesine kadar çektiği yorganı sıkıca kavramış halde uzanıyordu. Gri ve siyahın karıştığı gözlerini yanıbaşında elinde örgüsüyle sallanan bir sandalyeye kurulmuş, defalarca anlattığı hikayeyi tekrar anlatmaktan bıktığını suratına yerleştirdiği ifadeyle belli eden yaşlı kadına dikmişti.
"Ve Aegon," dedi kadın, bir iğnesini iplikle buluştururken gözünün ucuna kaymış gözlüğü üzerinden yedi krallığın hanelerini tek tek işlediği şala bakarak, "Tüm dostlarını Ejderha Kayası'na davet etti. Sayıları oldukça azdı. Yedi gün boyunca süren konuşmadan sonra, Aegon kalenin septine indi ve Westoros'un Yedisi'ne dua etti. Bir sonraki gün ise, büyük kuzgunlar yedi krala, artık Yedi Krallığın yalnızca tek bir varisi olacağını söylemek için havalanmışlardı bile."
"Bu delilik!" Kyungsoo kendini tutamayıp çığlık atarak konuştuğunda, Krystal sonunda bakışlarını çocuğa çevirmişti. Elbette Kyungsoo hikayenin devamını biliyordu. Kendini bildiğinden beri, yaşlı kadının hikayeleri arasında en sevdiği hikaye yedi krallığın tümünde bir milat olarak kabul gören Fetih'in hikayesiydi. Fetih o kadar önemliydi ki; savaş, doğum ya da ölüm gibi olaylar Fetihten Önce (FÖ) yahut Fetihten Sonra (FS) olarak adlandırılıyordu.
"Öyle tatlım." Nenesinin yüzündeki ufak tebessüm Kyungsoo'yu bu gecelik hikaye saatini uzatmak için Krystal'e yalvarma konusunda cesaretlendirse de, dudaklarını aralamaya fırsat bulamadan kadın konuşmaya devam etmişti. "Sorun şu ki, Targeryanlar güçlerini dengeleyen bir deliliğe sahipler. Bir keresinde Üstat Luwin bana, delilik ve azametin bir sikkenin iki yüzü olduğunu söylemişti. Derler ki yeni bir Targeryan doğduğu zaman, tanrılar sikkeyi havaya atarmış ve yedi krallık nasıl düşeceğini görmek için nefeslerini tutarmış."
"Ama nene, hiçbir bebek deli doğamaz. Daha konuşmayı bile öğrenmeden, nasıl delirmeyi öğrenebilirler ki? Belki de sorun oradadır. Orada, yaşadıkları yerde..." Kyungsoo devamını getirmek istese de abisinin anlattıklarını hatırladığında korkuyla titremiş, zaten çenesinde olan yorganı iyice yukarıya, burnuna kadar çekmişti. Nenesinin onaylamayan bakışlarından korunmak için yorganı biraz daha yukarı çekecekken, yılların pek de iyi davranmadığı nasırlı eller onu durdurdu.
"Minseok sana yine yer altı zindanları ve Ejderha kayasındaki hayaletlerle ilgili bir şeyler mi anlattı?" Kyungsoo'nun onu onaylayan sessizliği, yaşlı kadının çenesinin kasılmasına sebep oldu. "O moronun bu sefer tüm saçlarını tıraşlatacağım."
"Nene, moron ne demek?"
Kendisine gelen kadın, gözleri giderek kapanmakta olan çocuğun varlığını tekrar hatırladı ve yarıladığı şalı kenara bıraktı.
"Nenesini çok kızdıran çocuklar demek tatlım." Ayağa kalkıp Kyungsoo'nun alnına dudaklarını bastırdı. "Abinin söylediklerine takılma. Hiçbir insan, olmadığı bir şeye dönüşmez. Ayrıca Targeryen Hanesi'nin delilikleriyle ilgili endişe etmene gerek yok. Dar Deniz'de rüzgarlar geriye doğru esmeye başlamadıkça Ejderha Kayası sana çok, çok uzakta kalacak."
Nenesinin dudaklarından dökülen kahkaha, odadan çıkana kadar yaşlı kadını takip etse de Kyungsoo onun söylediklerini nedense komik bulmamıştı. Yorgun gözleri buğulu pencereye, hemen ardından nenesinin az önce ördüğü şala gitti. Hafif eğri duran şaldaki Targeryen hanesinin üç başlı ejderhası, direkt olarak Kyungsoo'ya bakıyordu. Kyungsoo hafifçe ürperse de, gözlerini ejderhada dolaştırmadan edemedi. Ejderhanın güçlü gövdesi, sivri tırnaklarıyla son buluyordu. İki kuyruğundan biri Tully Hanesi'nin gümüş alabalık sembolüne kadar uzanmıştı. Diğeriyse Stark Hanedanlığı'nın kurdunun hemen üzerindeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Menesis Tutuştuğunda
Fantasymenesis tutuştuğunda (game of thrones) / kaisoo / fantastik, macera, aksiyon /12k