Kyungsoo oradan oraya koşuşturan insanlar arasında kendine yer açmaya çabalarken koridordan birbiri ardına çığlıklar yükseliyordu. Dumanı gören herkes dışarı fırlamış gibiydi ve çoğu kişi bahçedeki yangını söndürmekten çok, karmaşanın ne olduğunu anladıktan hemen sonra kaosu güçlendirmeye çalışırcasına oradan oraya koşuyordu.
Kyungsoo sonunda kendini büyük uğraşlarla bahçeye attı. Bahçenin kenarlarının durumu iyi olsa da, tam ortasında büyük bir yangın, yangının ardında, dumanların yükseldiği gökyüzünü kaplayan kocaman bir ejderha vardı. Kyungsoo ejderhanın tanıdık gözleri kendini bulduğunda yutkundu. Artık o da yangından kaçmak istiyordu fakat korktuğu alevler, bahçedekiler değildi.
"Kyungsoo." Aegon geriye doğru çekilirken, bahçedeki alevlerin arasında Jong In belirmişti. Sanki damarlarında kan yerine kurşun varmış gibi ağır ağır yürüyordu. İpek gömleğinin kolları ve kumaş pantolonu yanmış, vücudunun gözüken tüm yerleri is içindeydi. Kyungsoo korkuyla vücudunda bir yanık izi ararken Jong In ona doğru yaklaştı ve kollarını Kyungsoo'nun etrafına sararak fısıldadı. "Tüm çiçekler tutuştu Kyungsoo. Artık yanıma gelecek misin?"
Kyungsoo bir şey söylemedi. Tek yaptığı Jong In'in güçsüz sarılışına karşılık olarak kollarını boynuna dolamaktı. Jong In geriye çekilip Kyungsoo'nun yüzüne baktı. Onu ezberlemek istiyormuş gibi, ondan tekrar uzak kalması gerekecekmiş gibi, Kyungsoo ilk kez ejderhanın sırtındayken gördüğü, karların arasında kaybolacakmış gibi duran ufak bir çocukmuş gibi baktı. Ve etraftaki tüm bakışlar birer birer yok olurken ne olacağını bir kez bile düşünmeden başını eğip kuru dudaklarını Kyungsoo'nun dudaklarına bastırdı.
Kyungsoo şaşkındı. Dudakları üzerinde hareket eden dudaklar, etraftaki fısıltılara baskın gelirken gözlerini kapattı ve Jong In'in öpücüğüne karşılık verdi. Yavaş ve tatlı buselerle başlayan öpücük, birbirlerini daha sıkı sarmalarıyla güçlenirken beni sonsuza dek öp, diye düşündü Kyungsoo. Beni sonsuza dek öp ki zamanın bizi nereye götüreceğini ve bizi ne hale sokacağını görmek zorunda kalmayayım.
Sonunda dudakları ayrıldığında, Jong In alnını Kyungsoo'nun alnına yaslayarak derin bir nefes aldı. "Özür dilerim," dedi. Geç kalınmış fakat dilenmesi gereken bir özürdü bu. Gerçekten hissedilen bir özür. Bedeli yaşanmış, saf bir pişmanlıkla dolu bir özür. "Seni seviyorum." diye ekledi hemen sonra. Bazı şeyler için bir daha geç kalmayacağına kendi kendine söz vermişti.
Kyungsoo yalnızca gülümsedi. Ellerinden biri yorgun adamın yanağını okşamak için uzandığında dudakları tekrar birbiri üzerine kapanmıştı. Tam arkalarında, büyük bir yangın vardı.
"Bu büyük bir sorun olacak," dedi Chanyeol. Bahçedeki yangını söndürmeye çalışan adamların bile ara sıra gözlerinin kaydığı iki adama bakarak. "Çok, çok büyük bir sorun."
"Muhtemelen." Karmaşadan faydalanarak ona sokulmuş olan Baekhyun, ellerini bir an için Chanyeol'un parmaklarına değdirse de etraftaki gözlerden korkusu onu tekrar uzaklaşmaya itmişti. "Toparlanmalarına ve gizlice kaçmalarına yardım edebiliriz."
Chanyeol, az önce Baekhyun'un uzaklaştırdığı eline uzanıp tuttu. "Belki biz de onlarla gideriz."
"Belki," dedi Baekhyun ve parmaklarını birbirine geçirdi.
Bahçenin ufak bir köşesinde, filizlenmeye başlayan yeni bir menesis çiçeği vardı.
Onlar ise Eski, Yeni ve Boğulan Tanrıların onlarla ilgili yaptıkları plandan habersiz gülümsüyorlardı.
*****
Yazardan Ufak Bir Not: Hikayenin bu kısmına kadar sabırla gelmiş herkese kocaman merhaba. Teşekkür etmek istediğim bir durum ve söylemek istediğim bir iki şey var.
Öncelikle, hikayeyi bitirene kadar yoğunluğum ve lazy-ass bir insan oluşum yüzünden defalarca yazdığım, bıktırdığım, usandırdığım, artık bir sus yahu deseler 'Ehe, haklısınız' diyeceğim ve yoğunluğumu anlayarak bana süre konusunda yardımcı olan fest ekibine teşekkür ederim. Tanımadan sevdiğim nadir insanlardan oldunuz. Ve size verebileceğim tek şey kocaman bir özür. Bir de teşekkür. Ama sanırım daha çok özür. Mükemmel bir ekipsiniz. Umarım bu gibi etkinliklere devam eder ve bir sonraki yazma fikrimle geldiğimde beni kazma kürek kapıp kapı dışarı etmezsiniz.
İkinci olarak, bağlanmayan çok fazla yer var diyebilirsiniz. Haklısınız. Ama hikayenin baş kısımlarında yani epey zamanım varken kurduğum birçok şeyi teslim tarihine birkaç gün kala ancak devam edebildiğim hikayede toplamaya çalıştığım için birkaç -bir çok- açık uçlu yer kalmış olabilir. Siz suratıma çürük domates fırlatmadan önce en azından hakkını çok yediğim bir karakter hakkında bir şey söylemek istiyorum: Kyungsoo'nun babası, namı değer komutan Shang en küçük çocuğunu önemsemeyen bir pislik değil arkadaşlar.. Öyle gözüküyor ama değil. Neyse.
Son olarak, okuyan herkese teşekkür ediyorum. Uzun zamandır yazmadığım için paslanmış kalemimle size ne kadar zevk verebildim bilmiyorum ama, umarım yazarken hissedebildiğim kadar hissettirebilmişimdir bazı şeyleri. Hoşunuza giden yerleri ve hoşunuza gitmeyen yerleri söylerseniz kocaman mutlu olurum. Eleştirinin iyisini de kötüsünü de kocaman kucaklamaya hazırım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Menesis Tutuştuğunda
Fantasymenesis tutuştuğunda (game of thrones) / kaisoo / fantastik, macera, aksiyon /12k