Bölüm On: Ufak Bir Kıvılcım

225 38 10
                                    

Jong In yatağına oturmuş bir buçuk senelik yokluğunda en ufak bir değişimin olmadığı odasını izliyordu. Tuhaftı, burada olmayışında bir çok şeyin değişeceğini düşünmüştü. Belki duvarların rengi, belki birkaç eşya, pencerelerin pervazları. Ama hiçbir şey değişmemişti. Yine de Jong In bir şeylerin eksildiğini hissediyordu.

"Yedi Krallık o kadar da büyük değil," dedi Jong In. Yanında son zamanlarda konuşmayı bir alışkanlık haline getirdiği, bir senelik seyahati boyunca yıpranmış, ilmekleri sökülmeye yüz tutmuş eski bir battaniyeye bakarak. "Her bir köşesini gezdim ama hala küçük bir çocuktan kaçamıyorum."

Büyük, ceviz ağacından oyulmuş bir masanın üzerinde onlarca kırmızı çiçek vardı. Kiminin yaprakları yukarı doğru uzanıp tomurcuklarını koruyor, kiminin iki yana uzanıyordu. Kimisi ise yalnızca dikenden ibaretti. Ama hiçbiri menesis değildi. Bir sene boyunca Jong In tüm Westeros'u dolaşmıştı. Ne var ki tahtadan çok yaprağın olduğu Yüksek Bahçe'de bile, her gece tutuşan bir çiçek türüne rastlayamamıştı.

"Jong In." Baekhyun kapıyı tıklatarak içeri girmek için izin istediğinde, Jong In yalnızca gözlerini çiçeklerden kapıya doğru çevirmekle yetindi. Baekhyun bedeninin hiçbir ağırlığı yokmuşçasına içeri süzülmüş, bir buçuk senede on yıl yaşlanmış gibi gözüken abisinin yanına çekinerek yaklaşmıştı. "Her şey yolunda mı?"

Elbette bu, bir buçuk sene sonra, birbirlerini büyük bir kavgadan sonra ilk kez gören iki kardeş için sorulabilecek en doğru soru değildi ama duruma en uygun olandı. Jong In, bir şey söylemeden Baekhyun'un gözlerine baktı. Ve Baekhyun, biraz daha yaklaşarak kollarını abisinin boynuna sarıp başını göğsüne yaslamasını sağladı.

"Onu özledim Baekhyun." Baekhyun, abisinin çatallaşmış sesiyle titrerken Jong In zar zor konuşmuştu. Baekhyun Jong In'in daha önce hiçbir şey için ağladığını görmemişti. Lanet adam onları eğitme konusunda kafayı yemiş kılıç öğretmenleri göğsünü neredeyse yardığında bile tek damla gözyaşı dökmemişti. Oysa şimdi Baekhyun, ipek gömleğindeki ıslaklığın tenine geçtiğini zar zor da olsa hissedebiliyordu. "Uzakta kaldığım her gün bir öncekinden daha kötüydü ama son günler en beteriydi. Yüksek Bahçe'nin altından güllerini gördüm, bir ölüyü uyandıracak kadar pis kokan Eski Şehir'e gittim ve otuz metre uzunluğundaki Fırtına Burnu siperini aştım. Yine de her zaman oradaydı, ölmüş bir çocuğun hayaleti gibi, yalnızca gündüz görebildiğim bir rüya gibi, başıma gelebilecek en güzel ve en kötü şeymiş gibi. İçimde kocaman bir boşluk açtı ve o boşluğu yedi krallığın hiçbir yeri dolduramadı."

Kısa bir sessizlik oldu. Baekhyun ne demesi gerektiği konusunda emin değildi. Odayı sarmış çiçek kokusu, gözlerinin bir an ceviz masanın üzerine gitmesine neden olsa da Jong In'in konuşması tekrar dikkatini dağıtmıştı. " Menesisler tutuştuğunda," diyordu Jong In. Artık Baekhyun'dan çok kendisiyle konuşuyor gibiydi. "Menesisler tutuştuğunda, tekrar buluşacağız."

-

Ay gökyüzünde yükselirken, Jong In Baekhyun'u dinlenmek istediğine ikna etmiş, ardından sessizce kaleden ayrılmıştı. Aegon'un sırtına binip ejderhasını bahçeye sürdüğünde, düşünebildiği tek şey ufak bir kıvılcımdı. "Ufak bir kıvılcımla," dedi kendisi kadar yorgun gözüken ejderhasına. "Her şeyi düzelteceğiz."

Aegon'un bahçesinin üzerine geldiklerinde Jong In bir an tereddüt etmişti. Sonbaharın başında olmalarına rağmen hala rengarenk çiçeklerle süslenmiş bu bahçe, birisi onu boyamışçasına özenli ve güzel gözüküyordu. Ama eksikti. Bahçenin her yerinde sarılar, beyazlar, pembeler ve yeşiller vardı ama kırmızı eksikti. Jong In yapacağı şeyin kendisine ne getireceğini bilmiyordu. Yaptığı şey onun deli prens olarak anılmasına sebep olabilir, tüm şanını elinden alabilir hatta kral yaptığı şeyden sonra onu sürebilirdi. Ama Jong In'in umrunda değildi. Paramparça olsa dahi, yenik düşmeye büyük bir tutkuyla hazırdı. Çünkü Kyungsoo'yu seviyordu.

Jong In ejderhasında geriye doğru yaslandı ve ejderhasının başını, Kyungsoo ile bu bahçede ilk kez karşılaştıkları ağacın altına doğru çevirip fısıldadı.

"Aegon. Şimdi."

Menesis TutuştuğundaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin