Öhöm öhöm yine ben :D evet son fragmanı görünce "ulan bu fic, fic değil bildiğin Türk filmlerine dönü" tarzı düşünceler içinde olabilirsiniz ama merak etmeyin. Bu olayın içinden güzelce sıyrılacağız :)
Bu bölümü iki part olarak yayınlayacağım :D ama ikinci partı ne zaman gelir bilmiyorum :)
Son olarak bu bölümü @SenanurKorkmaz'a itaf ediyorum.
Üçüncü Kişi part-1
T.O.P
Bom'un daha fazla üzülmemesi için kabul etmiştim ama bunu nasıl yapacağım hakkında hiç bir fikrim yoktu YG Başkan "Siz arkadaşlığınıza devam edin yeter" demişti ama bundan emin değilim. Şu an gerkesin gözü üstümüzde kahretsin çok gerginim ve her ne kadar belli etmek istemese bile Bom'da öyle. Bunu anlamak için özel bir çabaya gerek yok. Şu an basın toplantısında titrememeyi başarabilmesi bile çok büyük bir şey. Toplantı da sürekli elleriyle oynadı. Toplantıda ona güven vermek amacıyla ellerini sıktım ve gülümsedim bir anlığına yüzünde minnettar bir gülümseme oluştu. Sanki rahatlamış gibiydi. Tabi ki bu arada flaşların patlamasıyla yeniden huzursuz olmuştu. Bir yarım saat kadar soruları cevapladıktan sonra bile rahat edememiştik. Basın hala peşimizde olduğundan Bom'un elini tuttum. İlk önce bir an afalladı ama bunu basını çaktırmadan hemen toparladı ve zoraki de olsa kocaman gülümsedi. Bu yolun üzerinde sevdiğim bir kafe vardı. Arada bir gün mutlaka buraya gelirdim. Aslında Bom'u buraya getirmeyi istiyordum ama buranın muhabirler tarafından keşfedilmesini istemiyordum. Bu yüzden Bom'u herhangi kafeye sürükledim. Bir masaya oturduktan sonra sadece Bom'un duyabileceği bir sesle "Bom yiyecek bir şeyler sipariş etme, şu anlık sadece muhabirleri atlatmak için burdayız sonra seni bir yere götüreceğim" dedim. Bom kısaca kafasını salladı. Kısaca iki kahve söyledik. Biz kahvemizi içerken muhabirlerde gitti. İçimden Tanrı'ya şükürlerimi sunduktan sonra Bomla kalktık. Daha fazla rahatsız edilmek istemiyorum açıkcası şimdi bir de ajummanın kafesinde ki insanlarla uğraşamazdım. Bu yüzden arka kapıdan girip Kafenin sahibi olan ajummanın yanına gidip "Ajumma biz yukarı çıkıyoruz bize bir dilim çikolatalı pasta, iki limonata ve bir dilim çilekli pasta lütfen" dedim gülümseyerek. Ajumma tamam anlamında kafasını salladı. Bomla beraber üst kata çıktık. Burayı seviyorum. Sadece bana ait olan bu yeri seviyorum burada T.O.P değil burada sadece Choi Seung-Hyun'um.
Bomla beraber masaya oturduk. Bir kaç dakika sonra elinde siparişlerimizle ajumma geldi. Ajumma "Aman benim hayırsızım buralara uğrarmıymış" dedi sahte bir sitemle. "Aman ajumma! Sanki hiç gelmiyorum buralara hem bak bu sefer yanımda küçük bir misafir de var" dedim gülümseyerek. Ajumma Bom'u şöyle bir süzdü "Hımm pekte güzel bir misafirmiş" dedi beğendiğini belli ederek. Sonra bana dönerek "Şimdi dökül bakalım hayırsız oğlan sen buraya kolay kolay uğramazsın. Hele bu güne kadar yanında hiç kimseyi görmedim" dedi. "Hele bu güne kadar yanında hiç kimseyi görmedim" derken imalı bir ses tonuyla ve annelerinmizin meşhur 'Evleneceğin kız bu mu?' bakışı atıp Bom'a baktı. Bom hemen utanıp başına eğdi. Hemen lafa atlayıp "Ahh ajumma bu gün sanki haberleri duymamış gibi yapma" dedim ajummanın daha fazla Bom'u utandırmasını engellemek için. Ajumma "Evet, hayırsız oğlan gördüm. Nasıl bana biricik ajummana söylemezsin" dedi tripli tripli. "Aslına bakarsan ajumma o haberler gerçek değil" Ajumma bana 'nasıl yani' bakışı atınca bütün olayları ona anlattım. Bom bana tedirgin bir şekilde bakınca "Bom endişelenme ajumma beni küçüklüğümden beri tanıyor. Bir sıkıntı olmayacak" dediğimde Bom rahatlamıştı. Ajumma "Sizi çok rahatsız ettim hadi ben gideyim de siz biraz kafanızı dinleyin. Bir şey isterseniz ne yapmanız gerektiğini biliyorsun" diyip gitti. Ajumma gittiği gibi gözlerimi kapadım sessizliğin tadını çıkardım.15 dakikalık bir sessizlikten sonra Bom derin bir nefes aldı ve "Teşekkür ederim" dedi. Bir anda dediği için ilk başta afalladım sonra devam etti "Teşekkür ederim... Her şey için" dedi ve ufak bir tebessüm armağan etti. "Önemli değil Bom. Sadece artık seni ağlarken görmek istemiyorum. Sen her zaman gülmelisin mısır prensessi" dediğimde bir kere daha gülümsedi ama bu seferki daha içten ve daha mutluydu. "İşte böyle prenses" diyip yanaklarını mıncırmaya başladım. "Yah Seung-Hyun" diye sahte bir sitemle bağırıp ellerimi çekmeye çalışıyordu ama onun güçsüz küçük elleri benim kuvetimi geçemediğinden kaşlarını çatıyordu. Sonunda onu bıraktığımda ikimizde kahkaha atmaya başladık. Ben Bom'un bana kızarken ki hallerine ve kızaran suratına oysa bana gülüyordu. İşte şimdi keyfimiz yerine gelmişti. Bom "Ajumma beni küçüklüğümden beri tanıyor demiştin ya merak ettimde nasıl? Yani demek istediğim nerden tanışıyorsunuz?" Tam cevap verecekken telefonum çaldı. "Alo YG Başkan, Evet iyi geçti. Evet inanmış gibiydiler. Tamam, şimdi geliyoruz" olabildiğince kısa cevaplar vererek kapattım. Bom "Ne diyor?" diye sordu merakla. "Toplantının nasıl geçtiğini soruyor, inandırabildiniz mi falan işte. Birde şirkete gelmemiz gerektiğini söylüyor. Ahh burada ki huzurlu dakikalarımız bu kadarmış hadi prenses" ikimizde kalktık ve girdiğimiz yerden çıktık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You're My Melody (Düzenlecek)
FanfictionSevgili Günlük, Moralim şu uyuştucu olayından beri çok bozuk. 2ne1 üyeleri beni neşelendirmeye beni ayakta tutmaya çalışıyorlar ama artık gücümün kalmadığını hissediyorum. Gerek netizenlerin yorumları gerek insanların bakışları beni kahr ediyor. San...