Manşetlerde "Sringtempo"

664 34 14
                                    

Medya Bom ve T.O.P'ın gazetelerde ki fotoğrafları :D Evet işleri karıştıracak olan yazarın sinsi gülüşleri nihahahha :D :D

Koyduğum video bir önceki videonun devamı şeklindedir izlemenizi rica ediyorum :)

İyi okumalar

Bom

Sabah uyandığımda başım fena halde ağırıyordu. Sanki beynimin içinde filler tepiniyor gibi. Gözlerimi zorla da olsa açmayı başardım gözlerim acıyor. Gün ışığı gözlerimi çok acıtıyor bir kaç defa gözlerimi kırptıktan sonra ancak etrafı görebildim. Bir 5 dk sadece tavana bakmakla yetindim. Sanki bizim yurdumuz gibi değildi. Bir dakika ben dün gece yurtta değildim ki?! Şöyle bir dün geceyi düşünmeye çalıştım ama yurtta olmadığım dışında bir şey hatırlamıyorum. Ahh düşünmeye çalışmak bile kafamı ağrıtıyor. Yataktan kalkmak için hamle yapacaktım ki yine ağrı saplandı başıma ancak yataka yan dönebildim. Yanda komidinin üzerinde bir bardak su ve ağrı kesici olduğunu tahmin ettiğim bir ilaç vardı. Zorlanarak da olsa hafifçe doğruldum ve ilacı içtim. Gözlerim içinde bulunduğum geniş odayı incelemeye başladım. Odanın tüm duvarları açık krem renkte boyanmıştı. Tam karşımda ki dolap nerdeyse kocaman duvarın hepsini kaplıyordu. Dolap koyu kahve ağaç kabuğu rengi dolabın ortasındaysa koyu kahve kısmı ayıran bir ayna. Yan duvara yaslı yine koyu kahve bir masa üzerinde ki parfümlerden bu odanın bir erkeğe ait olduğunu anladım. Ama asıl soru ben nerdeyim ve kimin evindeyim? Ahh kafayı yiyeceğim! Üzerimdeki yorganı tekmeledikten sonra yataktan zorluklada olsa kalktım ve odadan çıktım. Uzun geniş bir koridor ve bir sürü kapı. Ah ne güzel! Koridorda öylece başı boş dolanmaya başladım. Tam bir odaya girmek için hamle yapacaktım ki buranın benim evim olmadığı aklıma geldi başkasının evini ondan izinsiz karıştırmanın doğru bir şey olmadığını düşündüğüm için elimi kapı kolundan çektim biraz daha yürüyünce koridorun sonunda aşağı inen merdivenlerle karşılaştım. Merdivenler siyah ve mattı. Teker teker bütün basmakları indikten sonra salon olduğunu tahmin ettiğim geniş bir alana geldim. Salonun hemen yanında ona bitişik amerikan mutfak vardı. Evin burası da diğer kısımlarda olduğu gibi açık krem rengiyle boyanmıştı. Koltukların rahat olduklarını sadece bakmakla bile anlayabilirdiniz geniş ve rahat. Koltuklar, televizyon ünitesi ve mutfağın dolaplarına kadar her şey mat siyahtı bu siyahlığı bozan tek şey yerdeki krem rengi halıydı. Midem açıkla guruldadığında etrafı incelemeyi bıraktım ve direk mutfağa yöneldim. Buz dolabında 'pişmiş' katgorisine giren hiç bir şeyi bulamayınca buranın bir 'erkek' evi olduğuna kesin kanaat getirdim. Tam dolaptaki hazır rameni alacakken bir kapı sesi duydum ve kafamı çevirmemle yarı çıplak saçlarından ve yüzünden adem elmasına ve kaslarına sular damlayan bir Seung-Hyun (yazar wefad. Hayal edebiliyor musunuz? XD ben bile yazarken eridim yeminle) görmem bir oldu. Aniden büyük bir çıplık koparıp gözlerimi kapadım ve arkamı döndüm (Yazar kendi karakterine küfür ederkene yahu öyle bir huri gördün de gözlerini mi kapatıyorsun? ben olsam çoktan üstüne atlamıştım -_- cık cık cık hiç bir şey öğretememişim ya :D) şu anda kulaklarıma kadar kızardığıma eminim! Ahh Allah'ım o sahneyi hafızamdan bir türlü silemiyorum hatta tekrar tekrar oynatıyorum. Hadi ama Bom! kendine gel!

T.O.P

Sabah Bom'un yanına bir bardak su ve ağrı kesici bıraktıktan sonra yanıma temiz kıyfetler alarak aşağıdaki banyoya gittim. Kendi odamdakine girsem Bom uyanabilirdi. Banyoya girdim ve soğuk suyun uykumu açmasına izin verdim. Aslında bu gün bir işim yoktu yani tüm gün benimdi. Nasıl olsa tüm gün benim diyerek yavaş yavaş banyomu yaptıktım ve banyodan çıktım. Çıktığım gibi bana şaşkınlıkla bakan bir surat görmem bir oldu. Kızaran suratıyla kocaman bir çığlık atıp yüzünü elleriyle kapattı ve büyük bir hızla arkasını döndü. Önce niye çığlık attığını anlayamamıştım ama sonra şöyle bir üstüme bakınca nedenini anladım. Ben yarı çıplaktım!! Onun beni böyle görmesinin verdiği utançla ağızımdan ışık hızında kelimelerin dökülmesine engel olamadım "Bom ben yukarı üstümü giyinmeye çıkıyorum" dediğim gibi üst kata fırladım. Odama gidip kapıyı kapatığımda ancak tuttuğum nefesimi verebildim. Hemen üstüme bir şeyler giydim ve sonra aşağı indim. Bom televizyon izliyordu. Sesimi duyunca televizyonun sesini kıstı karşısında ki koltuğa geçtim ve "Aç mısın?" diye sordum sadece kafasına sallamakla yetindi yüzüme bakmamıştı. "Evde yiyecek bir şey bulamadığına eminim dışarda kahvaltı edelim tamam mı?" yine sadece kafasına salladı ve yüzüme bakmadı utandığından dolayı bakmadığını biliyordum ama yine de konuşurken yüzüme bakılmaması beni kötü hissetiriyordu. "Hadi kalkalım" dedim. "Seyy.... Seung Hyun benim elbiselerim yok" dediğinde Bom'un hala pijmalı olduğunu hatırladım. "Ahh çok özür dilerim tamamen benim aptallığım o zaman ben dışarı çıkayım ve senin için bir şeyler alayım" derdemez ceketimi giyip dışarı fırladım. Ne kadar gerizekalıyım! Kızı pijamalarla kahvaltıya götürecektim. Siyah porscheme atlayıp gördüğüm ilk mazağa girdim. Görevlinin yanına gidip "Afedersiniz ben bayan kıyafeti arıyordum ama pek anlamıyorum bu işlerden bana yardım edebilir misiniz?" diye sordum. Zaten beni gördüğünden itibaren şaşırmış olan kız bayan kıyafeti sormamla daha da şaşırmış gibiydi. Beni bayan kıyafetlerinin olduğu yere göütrdü ve "nasıl bir şey arıyordunuz?" diyince "Günlük bir şeyler dışarı çıkmalık" dediğinde tamam diye mırıldanıp elinde bir bir kaç etek ve bir kaç bluzle geri geldi. "Bayanın kaç beden giydiğini biliyor musunuz?" dediğinde evden çıkmadan bedenini sormadığım aklıma geldi. Elimi anlıma dayadım ve "Bilmiyorum" dedim. Kız daha da meraklanmış gibiydi "O zaman alacak mısınız?" El mecbur "Göz kararı bir şey alacağım" dedim. Getirdiği eteklerden beyaz olanı aldım bluzlerdense diğerlerine kıyasla daha sevimli olduğunu düşündüğüm kırmızı bluzu aldım ve çok bekletmeden eve geldim. "Bom senin için bir şeyler aldım yukarda giyinebilirsin" diyip poşeti ona verdim. Bom üst kata çıktı ve beş dakika kadar sonra giyinmiş bir şekilde geri geldi. Aldığım şeyler üzerine tam olmuştu ve ona da çok yakışmıştı. Hafifçe gülümsedikten sonra birlikte arabaya bindik. Sevdiğim küçük bir kafeye gittik ve siparişlerimizi verdik. Siparişlerimizin gelmesini beklerken Bom "Teşekkür ederim Seung-Hyun" dedi. Yüzümde oluşan gülümsemeye engel olamadan "Hiç önemli değil hem bir gece soğuk evim tatlı bir misafir ağırladı fena mı?" dediğimde onun da yüzünde oluşan hafif gülümsemesini gördüm. Bu sırada şiparişlerimiz geldi. Şiparişler geldiğinde Bom'un suratında oluşan mutluluğu görmenizi isterdim. Sanki o anda dünyada ondan daha mutlu hiç bir insan yoktu. Gerçekten bazen Bom'un yemekten başka hiç bir şeye aşık olabileceğini düşünmüyorum. Sadece yemeklere bakarken gözlerinde bu ışıltıyı görebilirsiniz. Bir kaç dakika Bom'u izledim ve gülümsememe engel olamadım. Onu daha fazla rahatsız etmemek için kendi yemeğime odaklandım. Yemeklerimiz bittikten sonra Bom "Seung-Hyun ben dün gece ne olduğunu hatırlamıyorum hatırladığım tek şey bir sokaka dükkanında ramen yiyip bir kaç bardak soju içtiğim gerisi yok. Acaba seninle nasıl karşılaştık?" diye sordu. Dün gece aklıma gelince yine gülümsedim. "Bom hadi gel seni seninle dün gece karşılaştığımız yere götüreyim" dedim ve beraber o küçük cennete gittik. Arabadan indiğimizde salkımların altında ki köprüyü gösterdim ve "Seni orda gördüm dikilmiş suyu izliyordun" dediğimde Bom sanki yavaş yavaş bir şeyler hatırlıyor gibiydi.

You're My Melody (Düzenlecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin