2

508 48 3
                                    

"Kızım. Uyan hadi" Gözlerim yavaşça açılırken duyduğum ses beynimin içinde yankı yapıyor gibiydi. "Jung, uyan artık" Tanıdık sesin kime ait olduğunu sonunda anlayınca gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Başımı Taehyung'un göğsünden kaldırınca onun hâlâ uyuyor olduğunu gördüm. Kesinlikle bir rüya görmüştüm ya da bilinç altım yüzünden olmalıydı. "Ah, sonunda" Aynı sesi tekrar duyunca başımı diğer tarafa çevirdim. Akşam olduğu için her yer karanlık olsa da salondaki loş ışık sayesinde etrafı görüyordum. Ve tam şuan karşımda dikilip bana tebessüm eden bedene şok olmuş bir ifadeyle bakıyordum. Bu mümkün olamazdı değil mi? Taehyung'un kucağından hızla kalkıp ona doğru yürüdüm. Gözümden akan yaşlar yüzümü ıslatırken kendimi beş yaşındaki çocuk gibi hissediyordum.

"Gel yanıma. Bak yılın ilk karı yağıyor ama sen uyuyorsun" Dediği şey ile perdesi açık olan cama baktım. Sokak lambasının aydınlattığı her yer bembeyaz görünüyordu. "Eskiden yaptığımız gibi dışarı çıkalım"

"A-anne" Sesim öyle bir titredi ki ben bile şaşırdım. "Hadi kızım gel" Elini bana uzatması ile daha da ağlamaya başladım. Eğer bu bir rüya ise uyanmak istemiyordum. Elini tutunca kaybolacak korkusu vardı içimde. O yüzden tereddüt ederek gözlerine baktım. İşte o an, rüya ya da gerçek emin olmasam da hayatımda ilk kez anne şefkatini bakışlarında hissetmiştim. Bir adım ona doğru atınca aniden durup Taehyung'a baktım. Hâlâ aynı şekilde uyuyordu. Ona bakarak tebessüm ederken bile ağlıyordum. "Kızım?" Annemin sesini tekrar duyunca bakışlarım onu buldu. Eli hâlâ aynı şekilde onu tutmamı bekliyordu. Elini o kadar narin tuttum ki sanki değer değmez toz olup gidecekmiş gibi. Hızlı adımlarla dışarı çıkınca çıplak ayaklarım ile kara bastım. Hâlâ yağıyordu ve sokak lambasının ışığı ile bütün sokak harika görünüyordu. "Jung iyisin değil mi?"

"Değilim. Hiç iyi değilim anne" Bir elini yanağıma koyması ile gözlerimi kapattım. O kadar özlemiştim ki onu. Anneler tabi ki özlenirdi. Ben hep onun küçük kızı olacaktım. Ne olursa olsun. Bu gerçeği hiçbir şey değiştiremezdi. "Güçlü kal kızım. Aşmamız gereken engeller vardı. Aştık sayılır. Tek bir engel kaldı. Kavuşmamız için bir engel..."

"Nasıl yani?" Derin bir nefes alması ile kaşım çatık bir hal almıştı. "Çok yakında kavuşacağız. O ana kadar kızına çok iyi bak. Torunumu gördüm. Aynı sana benziyor. Senin küçük halinin aynısı resmen"

"Anne sen de kal. Sana çok ihtiyacım var" Ağlaya ağlaya söylediğim şeye buruk bir tebessüm etti sadece. "Seni seviyorum kızım. Güçlü kal olur mu?" Hızla başımı olumsuz anlamda salladım. Onu bulmuşken kaybetmek istemiyordum. "Hayır, olamam. Anne nolur gitme" Son kez bana bakıp demir kapıya doğru gidince ağlamam daha da şiddetlenmişti. Ayakkabı olmamasına rağmen karlı yolda ona doğru yürümeye çalıştım ama ona bir adım atmak bile mümkün değildi.

Annem gidiyordu ve ben nefes alamıyordum.

"Anne! Geri gel! Lütfen beni bırakma!" Gözden tamamen kaybolunca iyice kötü olmuştum. Ayaklarım beni taşımakta zorlanıyor gibi kendini bıraktı ve istemeden diz çöktüm. O kadar berbat bir durumdaydım ki. Karın soğuğunu bile hissetmiyordum. Zaten annemin gidişinin içimde bıraktığı his yeterince soğuktu ve üşütüyordu. Bu karlar onun yanında hiçbir şeydi.



"Jung!" Gözlerim aniden açılırken sanki sudan çıkmışım gibi derin bir nefes aldım. Kafam ip yumağı gibi birbirine girerken gözlerim korku ile bana bakan Taehyung'u buldu. "Ne yapıyorsun?" Dediği şey ile etrafa bakarken dışarıda olduğumuzu fark ettim. Az önce yaşanan her şeyin bir rüya olduğu aklıma gelince kendime engel olamadan ağlamaya başladım. Hıçkıra hıçkıra ağlarken ellerimi yumruk yapıp sıkarak rahatlamak istedim. Ben bu yükü nereye kadar taşıyacaktım? Nasıl yapacaktım?

"Jung güzelim ne oldu?" Taehyung iyice endişe edince olanları ona anlatmak istedim ama olmuyordu. Dilim tutulmuş gibiydi. Sadece ağlıyordum. "A-annem..." Sadece bu kelime çıkmıştı ağzımdan. Zaten başka bir şey demedi. Sadece bedenimi kolları arasına alıp sımsıkı sardı. Yeni uyanmış olmanın verdiği his soğuğu hissetmeme sebep olsa da bir şey demedim. Bir ara yanımızda kalan demir kapıya takılı kaldı gözüm. "Gitti" Zorla konuşmaya çalışırken Taehyung'un saçlarımı okşadığını hissettim. "Gel içeri girelim. Ayaklarında ayakkabı bile yok. Hasta olacaksın" Gözlerimi kapatmam ile tekrar bir yaş akarken titrek bir nefes aldım. Başımı aşağı yukarı salladığım gibi Taehyung aniden eğilip beni kucağına aldı. Düşmemek için kollarımı boynuna sarınca hızlı adımlarla içeri girdi. Kapıyı ayağıyla kapatıp koltuğa doğru ilerledi. "Haneul-"

"Ben bakmaya gideceğim şimdi. Sen burada bekle beni tamam mı?" Burnumu çekip başımı aşağı yukarı salladım. Koltuğun ucunda duran battaniyeyi alıp üstümü örttü. Ardından eğilip başıma bir öpücük kondurdu. "Hemen geleceğim" Hızlı adımlar ile yukarıya çıkması ile öylece yeri izlemeye başladım. Güçlü kalmaya çalışıyordum ama olmuyordu işte. Tam iyi olacağım derken hayat aniden bir çelme takıyordu. Son zamanlarda gördüğüm rüyalar psikolojimi iyice bozuyor gibi hissediyordum. Taehyung endişelenecek diye ona söylemiyor ve her şeyi içimde yaşıyordum.

Aradan biraz zaman geçince Taehyung kucağında Haneul ile gelmişti. Kızımı görünce zorla tebessüm ederken, o sanki kötü hissettiğimi anlamış gibi değişik değişik bakmıştı. Taehyung onu bebek koltuğuna bırakıp önümde diz çöktü. Ardından ıslanmış çoraplarımı çıkarıp elinde gelirken getirdiği kalın bir çorap giydirmişti. Ben öylece onu izlerken göz göze geldik. Sert bakışları yumuşarken bir elini yüzüme yerleştirdi. Baş parmağı ile yanağımı okşarken tebessüm ettim. "Kahve yapacağım. İçelim tamam mı? İçin ısınsın biraz" Dediğini onaylarken battaniyeyi tekrar üstüme sardı. Ardından mutfağa gitmesi ile kızıma baktım. Elindeki oyuncağı ile oynuyor ve kendi kendine gülüyordu. Ona bakınca zamanın nasıl geçtiğini anlamıyordum. O kadar güzeldi ki.

"Al bakalım" Taehyung'un sesini duyunca önce şaşırıp yüzüne baktım. Ardından oturuşumu düzelttim. Bana doğru uzattığı kupayı alıp önce ellerimin ısınmasını sağladım. O da kahvesini sehpaya bırakıp bebek koltuğunu tam önümüze çekti. "İyi misin?" Sorduğu soruya buruk bir tebessüm ettim. "İyi olmaya çalışıyorum. Gelsene yanıma" Battaniyeyi açıp gelmesini beklerken hemen kahvesini sehpaya bırakıp yanıma yerleşti. Kahveden birkaç yudum alıp ben de sehpaya bıraktım. Başımı Taehyung'a çevirince beni izlediğini fark ettim. Ciddi ifadesi yüzünden hata yapmış küçük bir çocuk gibi başımı öne eğdim. "Üşüyor musun? Gel" Kollarını iki yana açması ile hiç beklemeden koca gövdesine sarıldım. İçinde adeta kayboluyor gibi hissediyordum. Hep olduğu gibi. İkimiz battaniyenin içinde birbirimize sarılırken Haneul'un gülmesi ile ikimizde güldük. Enerjimiz gibiydi o bizim. Gülme ve yaşama sebebimiz Haneul'du. Birde birbirimiz tabii. İyi kötü her şeyi birlikte yaşamak güzeldi. Ona sığınmak güzeldi. Beni sıkıca sarıp rahatlatması güzeldi. Ben, içinde onun olduğu en basit şeylere bile hayran kalıyordum. O cehennemde olan bana, bir cennet kadar güzeldi...












Merhabalar! Bu bölüm biraz duygusal mı oldu ne? Umarım beğenirsiniz. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.🦋

live and war / KTHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin