8

332 33 6
                                    

Satır arası yorum yapmayı unutmayın lütfen. Onları okumak çok zevkli ve beni mutlu ediyor.







Gerçek.

Ne kadar korkunç bir kelime değil mi? Geriyor, endişelendiriyor... Zaten insanın kaçtığı ve korktuğu şeyler gerçekler değil miydi? Peşimizi asla bırakmayan, acı çektiren ve asla değişmeyenler.

Öğrendiğim bir gerçek çoğu şeyi değiştirmişti. Son iki gündür diken üstünde hissediyordum. Ablama her şeyi açıkladığım andan beri iki gün geçmişti. Hoseok ne diyecek, ne yapacak diye elimiz kolumuz bağlı bekliyorduk sadece. Taehyung,
Hoseok'un sessiz kalmasının sebebinin planlar yaptığı için olduğunu söylüyordu. Ama ne olursa olsun huzursuzdum işte. Min Hoo'ya belli olmazdı. Her an bir şeyler yapabilirdi. Bu düşüncem ondan korktuğum için değildi. Ben sadece kızım ve eşim için endişe ediyordum. Onların kılına zarar gelirse dünyayı yakardım.

Düşüncelerim yüzünden derin bir nefes alırken Taehyung'un bakışları üzerime odaklandı. Beni dışarı çıkartmıştı ve kızımıza bakması içinde Lara'yı çağırmıştı. Benimle yalnız kalıp vakit geçirmek istiyordu. "Bir şeyler içmek ister misin?" Merakla bana bakan eşimi kırmamak için onayladım. Elimi sıkıca tutup montunun cebine sokunca yüzümde oluşan gülümsemeye engel olamadım. Başımı omuzuna koyup kocaman adımlarına ayak uydurmaya çalışıyordum. "Sen kaç gündür şirkete gitmiyorsun Jung?"

"Bir haftayı geçmiştir. Niye ki?" dedim düşünerek. Annemin ablam ve bana miras bıraktığı şirketle ilgilenmeyi bırakmıştım ama yakında geri dönecektim. Sonuçta ablamda vardı. "Hiç, öylesine" Başımı aşağı yukarı sallayınca bir kafeye girmiştik. Cam kenarında bir masaya oturup montumu çıkarırken garson gelmişti. "İki tane sütlü latte lütfen" Taehyung siparişi verirken telefonuma bir göz gezdirdim. Jimin'den gelen mesajları okurken gülmeme engel olamamıştım. Şapşal Jimin!

'Jung seni çok özledim!'

'Ev sensiz hâlâ çok sıkıcı, Yoongi hyung ara sıra dövüyor beni!'

'Bu arada dayısı yiğenini çok özledi. Size geleceğim bir ara'

"Neye gülüyorsun bakalım?" Ekranı Taehyung'a gösterince o da gülümsedi. "Gelsin cidden. Bu aralar nerede bu zibidi?"

"Kim bilir nerelerde?" Kadın kahveleri masaya koyarken hemen bir yudum aldım. İçim ısınırken uykum geldi gibi olmuştum. Aradan biraz zaman geçince kahveler bitmişti. Camdan dışarı baktığımda sallanan ağaç dallarından havanın soğuduğunu anlamıştım. Hesabı ödeyip dışarı çıktığımızda Taehyung'un telefonu çalmıştı. "Efendim?" Bir yandan elimi tutup bir yandan karşı tarafla konuşurken sessizce onu dinledim.
"Şimdi mi? Tamam yarım saate oradayım"  Telefonu kapatıp cebine attı ve yürüyüşünü hızlandırdı. "Jin hyung aradı. Şirkete çağırıyor. Seni eve bırakayım sonra geçerim" Dediğini onaylayıp hızla yürümeye başladım.

---

"Görüşürüz!" Uçan öpücük atıp kapıyı kapatırken biricik kızım ve arkadaşımın yanına gittim. "Bebeğim! Özledin mi anneyi?" Kollarını bana uzatan kızımı kucağıma alırken koltuğa oturdum. "Jung, çok güzel yürüyor. Pıtı pıtı geliyordu peşimden"

"Sen onu Taehyung'un yanına giderken gör" dedim gülerek. Babasının peşine kuyruk oluyordu resmen. Tan ile oynarken ara sıra düşüyordu ama yine de oynuyordu. Dışarıdan gelen korna sesi ile şaşkınca bakarken Lara ayağa kalktı. "Jungkook geldi sanırım. Gideyim ben" Haneul'u yere bırakıp kapıya doğru yürürken Lara'yı yolcu ettim ve camı açıp selam veren Jungkook'a karşılık verdim. Gittiklerinde kapıyı kapatıp salona yürürken zilin çalışması ile geri döndüm. Bir şey mi unutmuştu ki? Kapıyı açtığımda karşımda 40'lı yaşlarında bir kadın görünce şaşkınca yüzüne baktım. Oldukça şık görünüyordu. "Buyrun?" Tebessüm ederek çantasını tuttu. "Ah, ben Taehyung'a bakmıştım da"

"Şuan evde değil" Saçını düzeltip derin bir nefes alması ile merakla kadını süzdüm. Sivri yüz hatları, biçimli dudakları ve yaşına göre fit olan vücudu ile oldukça güzel görünüyordu. "Siz neyi oluyorsunuz?" Kaşım çatık bir hal alırken 'Eşiyim' dedim. Gözleri irice açılmış ve ağzı aralanmıştı. Kimdi bu kadın?

"Evlendi demek... Şey, ben onu içeride beklesem olur mu? Yakın bir aile dostuyum da" 

"Tabi, geçin" Şaşırsam da bozuntuya vermeden kadını içeri aldım. Paltosunu alıp asarken salonu işaret ettim. "Şöyle geçin" Haneul'u görünce merakla bana baktı. "Sizin, değil mi?" Başımı aşağı yukarı salladım. Bu kadın aile dostu ise neden düğüne gelmemişti ki? Garipti. "İnanamıyorum.." Gözleri sulanmıştı ve Haneul'un yanaklarını seviyordu. "Bir şey içer misiniz?" Diyince başını olumsuz anlamda salladı. "Şey, Taehyung ne zaman gelir?"

"Belli değil-" Zil sesi ile sözüm yarıda kesilirken koşar adımlarla kapıya koştum. İşi çabuk bitmiş olmalıydı. Taehyung montunu çıkarıp asarken yanağıma bir öpücük kondurdu. "Aşkım ben çok açım. Bak, seni bile yiyebilirim şuan!" Dediğine gülerken salona girmiştik. Taehyung koltukta oturan kadını görünce nutku tutulmuş gibi olduğu yerde kalmıştı. İkisi birbirine öylece bakarken Taehyung'un kolunu tuttum. "Canım?" Merakla yüzüne bakınca bakışlarında ki öfkeyi fark ettim. Neler oluyordu? Taehyung sonunda konuştuğunda söylediği kelime ile şok olmuştum. Kadına ağzım açık bir şekilde bakarken aynı hızla eşime baktım. Demek o kadın buydu...

"Anne?"






Çok içime sinmedi ama neysee. İyi geceler!❣

live and war / KTHHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin