Saat 22:40
Balkonda oturup müzik dinlerken fark ettim, yıldızlar ne kadar da parlak öyle değil mi? Tüm gökyüzünü süslüyor gibiler. Ve bir yıldız kayboldu daha sonra başka bir tanesi... aynı her gün biraz daha benden uzaklaşmış olman gibi. Şuan düşündüklerimin diğer günler düşünüp, yazmış olduğum şeylerle alakası var mı yok mu bilmiyorum fakat aşk gibi bir hisle alakası yok. Bugün bütün bunları bana düşündürüp yazma gereği duymamı sağlayan kişi çok farklı biri.
Onunla çok farklı bir şekilde tanıştık güzel de olmadı değil. Zamanla birbirimizle daha çok şey paylaştık, her gece birbirimizle yeni şeyler paylaşmaya özen gösterdik. Geceleri hangi saatte çay içtiğimi bile biliyordu. Bunu ben mi söyledim? Hayır, o fark etti. Asıl fark etmesi gereken kişi 223 gün boyunca hiç fark etmedi oysaki.
Her gece çay içeceğim zamanda içinden geçen bir şarkıyı söylerdi. Bende çay içerken dinlerdim :) O çay sevmezdi, hep süt içerdi. Pek konuşkan biride değildi. Çizgi romanlara bayılırdı. Denizde yorulacağını bildiği halde kulaç atardı. Benim ona bu yüzden kızacağımı da biliyordu. Çünkü hasta oluyordu hemen. Bunları yazarken bir şeyi daha fark ettim. Ben onunla konuşmayı, sohbet etmeyi çok özlemişim. Onu o kadar çok özlemişim ki konuşsak hemen affedecek gibiyim.
Eğer gün gelirde birbirimizi kaybedersek aynı gökyüzünün altında olduğumuzu ve gökyüzüne bakarak telepati yapabileceğimiz hakkında anlaşmıştık. Ben uzun zamandır gökyüzüne bakıyorum beni duyuyorsan neden karşılık vermiyorsun? Özlediğimi hiç mi anlamıyorsun? Evet sen aptalsın! Ama tek bir yanlış bütün doğruları götürmüyor. Doğrular hala olduğu yerde. Yanlışın ise seninle birlikte kayboldu.
Seni seven iki kişi vardı, biri sevgilin diğeri ben. Sevgilinin beni etkileyen bir sözü olduğunu söylemiştim sana. O sözü beni o kadar etkiledi ki onu şimdi çok iyi anlıyorum.
"Düşünsene sevdiğin sana davranması gerektiği gibi başkasına davranıyor, sanki sen bir yabancıymışsın gibi..."
O zaman onun çaresizliğini sana anlatmaya çalışmıştım. Hayatın hakkındaki gerçekleri benimle değil onunla paylaşman gerektiğini söylemiştim. Çünkü o susuyordu, üzülmeyesin diye elinden geleni yapıyordu. Üzülmemen için beni bile susturmuştu. Seni ikilemde bırakacak ne yaptım ne ettim en ufak bir fikrim yok. Ben arkadaşın, dostun, sırdaşındım belkide peki ya o sadece "sevgilin" miydi yoksa sevgili kavramına farklı pencerelerden mi bakıyoruz?
Ahh, her neyse. Aradan 2 ay geçti ve senden bir süre sonra gizli de olsa bir şekilde haber alabildim. Mutlusunuz. Görünen o ki eskisi gibi kavga da etmiyorsunuz. Bu çok güzel. Ben hala "kaybolan umudumu" bulabilmiş değilim ama. Belkide bu yüzdendi. Sen umudunu bulmuş bir kedi, bense umudunu hala bulamamış bir kelebek... Kedilerden yana şansım hiç yaver gitmiyor biliyor musun? Kediler hep benden uzak, tam alışıyorum derken toz olup uçuyorlar sanki. Geride öyle bir iz bırakıyorlar ki ne sen sor ne de ben söyleyeyim...
Sana öyle kolay teslim olmuştum ki çok çabuk fark etmiştin, maskemi. Veya maske olduğunu söylediğin sakladığım tarafımı. Dediğini yapıyorum. Maskemi çok iyi kullanmayı öğrendim. Bir yöntem buldum da denebilir. Hatta bu duruma zamanla alıştım. Artık kötü gelmiyor. "Eski ben" yavaş yavaş geri geldi denebilir. Bana asla insanların istediği gibi biri olmaya çalışmamı, kendim olmamı söylemiştin. Sanırım bu benim...
İyi geceler, mutlu rüyalar.💔🦋