21
Her şey benim gereksiz, saçma platonik aşkım yüzünden meydana gelmişti. Ha bir de şu inatçılığım. Kafa tutmam. Başıma gelen her şeyin sorumlusu bendim. Suçluydum. Ama suçu hep başkalarına atıyordum ve kendımi suçsuz olduğuma inandırıp güya vicdanımı rahatlatıyordum. Şuan yaptıklarımı tek tek düşündüm da gerçekten gereksiz şeyler için kendimi hırpalamıştım. Ataberk istediğini düşünebilirdi. Umursamayabilirdim ama bir kere bu işe bulaşmıştım ve keşke demeye hakkım yoktu. Yaptığım şeylerin iyi yönleri var mıydı peki? Bir kaç acı verici gerçek öğrenmiştim ve babamdan gelen sert bir tokatla gördüğüm pembe rüyadan uyanıp sisli, gerçek olan ve her daim acı veren dünyada bulmuştum kendimi. Bunları düşünmeyi hep reddediyordum. Çünkü biliyordum ki bunları ne zaman düşünsem gerçekler bana yeni yaralar açmaya devam edecekti. Ve ben hep kaçtım. Durmadan kaçtım. Her şey benim elimdeydi. Artık kaçmak istemiyordum. Bir karar vermeliydim. Her ortam için. Önce ailemden başlamak ve sonra şu intikam olayına kadar tek tek ve her yeri sarsacak kadar güçlü bir şekilde adımlar atmak istiyordum. Her şey daha iyi olacaktı. Her şey.
Ilgaz'a bakmaya devam ettim. Benden bir cevap bekliyor olmalıydı. Bu dünyada herkes suçlu ve günahkardı. Hiç birimiz bir bebek gibi masum değildik. Bu da gerçek dünyanın bir diğer acı verici gerçeğiydi.
İğrenç ve çatallaşmış sesimle ''Yeni bir düzen istiyorum. Hikayemi baştan yazmak istiyorum. Yeni, boş ve bembeyaz bir sayfa istiyorum. Çok şey istiyorum değil mi?''
Kafasını salladı. Ve başımı göğsüne yaslayıp saçlarımı okşamaya başladı. Bu iyi hissettiriyordu. Gerçekten iyi. Düşüncelerim iç içe giriyor ve beni tutsak ediyorlardı ama her şeyi düzeltme gücü benim elimdeydi. Bu oyunda yalnızdım. Ve bu oyunun sadece tek bir galibi olacaktı.
''Sadece kafan karışık. Bunları düşünme. İçinden ne geliyorsa onu yap.'' Başımı yukarıya kaldırıp hizasına gelmeye çalıştım. Baya uzundu.
''İçimden seni yumruklamak geliyor. Ama bu sefer buz torbası falan da getirmem. Başını çaresine kendin bakarsın.'' dedim hafif gülümseyerek. Hafifçe geriye çekildi ve kollarını iki yana açtı. Bir an kendimi boşlukta gibi hissetmeme neden oldu bu hareketi.
''İstediğin kadar vur ama lütfen yüzüm olmasın. Bu yakışıklı yüze vurulur mu hiç?'' dedi yüzünü işaret parmağı ile göstererek. Şaka yapmıştım ama bir kaç yumruk iyi hissettirebilirdi. Hem de gereğinden fazla. Bir adım attımve elimi yumruk yapıp hızlıca karnına geçirdim. Boğuk bir inleme sesi geldi. Hadi ama kendisi istemişti!
''Mızıkçı.'' dedim arkamdaki arabaya yaslanarak. Yanıma geldi ve ellerimi tuttu. ''Ne yapıyorsun?'' dedim ellerimi çekmeye çalışırken.
''Üşümüşsün. İçeri gir.'' dedi. O diyene kadar üşüdüğümü farketmemiştim. ''Sen gelmeyeceksin değil mi?'' diye sordum apartmana doğru yürürken. Yanıma geldiğini gecenin karanlığına karşı ışıl ışıl yanan sokak lambasının altındaki gölgesini gördükten sonra anladım. Hala bir cevap vermemişti. Yerler az önce şiddetli bir şekilde yağmur yağdığı için ıslaktı. Şuan sadece hafifçe çiseliyordu.
''Gelmeyeceğim. İşlerim var.'' dedi başını yukarıya kaldırarak. Ne yani beni sinirlendirmek için mi o kadar şeyi yapmıştı? Düşüncelerimi sesli bir şekilde dile getirdim.
''Seni sinir etmek hoşuma gidiyor sadece.''
Ah, cidden! Hızlı adımlarla apartmana doğru ilerlerken kolumdan tutup kendine çevirdi. Bu.hareketten.nefret.ediyorum. Sıkıca sarıldı. Karşılık vermedim. Bu kadar yakın olmamız bile saçma geliyordu. Özellikle arkasından oynadığım intikam oyunu sözeşmesinden sonra olması bu durumu daha bir saçma hale getiriyordu. Bir şey demeden kolları arasından çıktım ve apartmanın kapısını sonuna kadar açtıktan sonra son kez arkama baktım. Bana bakıyordu ama bakışları çok garipti. Kapıyı kapattım ve asansörün düğmesine basıp beklemeye başladım. Asansörün bulunduğum kata ulaştığını bildiren sesini duyduktan sonra dalgınlığımı bozdum içeri girip katımın düğmesine bastım. Evin anahtarlarını cebimden çıkardım asansör katıma ulaşınca beklemeden kapıyı açtım ve daireme doğru yürüdüm. Ama gördüğüm kişiyle yerimde durdum. Kımıldamadan. Gözümü bile kırpmadan. Babam kapımın önündeydi ve elinde de kırmızı bir dosya vardı. Ne o yoksa evlatlıktan mı reddediyordu?
Olduğum yerde dikilmekten vazgeçtim ve babama doğru yürüdüm. Yüzüm ne tür duygular içeriyordu bilmiyordum ama babamı gördüğüm andan tüm duygularım çekilmiş gibiydi.
''Kızım.'' Tüm her şeyi bir kenara bıraktım. Bana attığı tokadı bile. Tabiki de koşarak üstüne atlamadım ama eğer yeni bir sayfa açmam gerekiyorsa önyargılarımı yıkıp herkesi dinlemeliydim. Ve sanırım babam benim yeni sayfamın başlangıcıydı.
Kapıyı açtım ve ''İçerde konuşalım baba.'' dedim. Bu tepkime şaşırdı. Açıkçası birkaç saat öncesi ben olsam ben de şaşırırdım ama artık ipleri elime almak istiyorsam ağırbaşlı olmam gerekiyordu.
Babam herzaman uyuyakaldığım koltuğa otururken ben de onun tam çaprazında duran tekli koltuğa oturdum. Söze başlamasını bekliyordum. Bu sessiz dakikalar stresimi arttırdı.
"Özür dilerim kızım." Babamdan beklenen atak gelmişti. Ne demeliydim? Onun hatasının farkına varıp buraya kadar gelmedi büyük bir incelikti. Ve ben bu inceliği es geçemezdim. Ya da geçebilirdim. Bilmiyorum.
Derin bir nefes alarak söze başlıyordum ki kapı alıcaklıymış gibi çalınmaya başladı. Babam ile birbirimize meraklı bakışlar atıyorduk. En sonunda ayağa kalkıp kapıyı açmaya karar verdim.
Kapının arkasındaki kişi kimse çok merak ediyordum. Hızlı bir şekilde kapıyı açtım.
"Kaya?"
Selam gençler! Sınav haftasında olduğumuz için pek uzun olmadı. Özür dilerim. Sizi seviyorum. Hoşçakalın.
-sacma_insan
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanlış Kişi Yanlış Mesaj
Ficção AdolescenteKimse gerçeklerden sonsuza dek saklanamaz. Gerçek bir gün gelir ve onu bulur. Bu bir ''yanlış mesajla'' bile olabilir,''yanlış kişi'' ile de. Gerçek, duygu karmaşası yaratabilir. Gerçek, seni çıkmaza götürebilir. Ama gerçek, aşkı bulmanı da sağl...