Sehun Luhan'ı öptüğü anda reklama girmişlerdi ama Sehun Luhan'dan ayrıl(a)mamıştı. Luhan gözlerini açtığında Sehun dudaklarını çekerek kafasını eğdi. Luhan ise hala donuk bakışlarıyla Sehun'a bakıyordu. MC yanlarına gelerek konuştu
''İleride tekrar sizinle bir röportaj yapmak istiyorum. Önceden de bir kez yapmıştık hatırlıyorsunuz değil mi?''
''O-oh e-evet''
''Neyse siz çocuklarla program bitince konuşuruz. 5 dakika sonra tekrar yayına geçeceğiz gerçi...''
MC ve diğer çalışanlar yayını kontrol edip hataları düzeltmek için yan odaya geçtiler. Bu sırada HunHan aynı pozisyondaydı. Sehun hala kafasını kaldırmamıştı, Luhan ise az da olsa kendine gelebilmişti. Titreyen sesiyle konuştu
''B-bu çok ga-garip...''
''Ben...''
''Bu his-''
Luhan'ın sözü Sehun'un dudaklarıyla (yaramaz :3) kesilmişti. Luhan tekrar gözlerini açmış ve hareket edememişti. Sehun ayrıldıklarında tekrar kafasını eğdi. Bu sefer sessiz kalmak yerine sessizce konuştu
''B-bu gerçekten ga-rip...''
''Sehun...''
''...''
''B-bunu bir daha asla YAPMA!!!''
''Hyung ben...''
''Biz sadece oyun oynuyoruz.''
''Üzgünüm hyung''
''Şimdi üzülmenin sırası değil, kendine gel.''
Luhan kafasını eğip elleri arasına aldı. Sehun stüdyodan çıkarken düşündü 'Luhan kendine gel bunun iyi olduğunu düşünemezsin'
-SEHUN-
Tuvalete girdiğinde elini yüzünü yıkadı. Aynaya baktı yüzüne gözlerine ve en son da dudaklarına... Sonra Luhan'ı düşündü.
''İkimizde erkeğiz!!! B-ben ne yaptım böyle!?! Aptalsın Sehun tam bir aptal!!! Nasıl hemen unutabilirsin, ona ihanet ettin! Aptal aptal...''
Sehun ağlayarak kendi kafasına vurmaya başladı.
''Seni unutmayacağım Kwon Cho Hee, seni unutmayacağım benim biricik Cho Hee'm''
Dışarıdan bir ses geldi.
''Canlı yayına son 1 dakika... Sehun nerede?''
Sehun gözyaşlarını silerek dışarı çıktı.
''Buradayım.''
''Oh, Sehun canlı yayın başlıyor koş!''
''Tamam geliyorum!''
Sehun hemen Luhan'ın yanındaki yerine oturdu ve canlı yayın başladı. Oyuna devam etmişlerdi. Bir süre sonra son oyuna geçtiler. MC Luhan'a gülümsedi.
''Luhan bu oyunu daha önce oynadınız mı?''
''Daha önce Xuimin ile yapmıştık ama Sehun ile hiç yapmadık...''
''Öyle mi? İzleyicilere bir kez daha oyunu açıklayalım. Luhan ve Sehun ilk olarak birbirlerinin gözlerinin içine bakarak güldürmeye çalışacaklar. Kim kaybederse şurada duran üç bardak acı kabak suyunu içmek zorunda kalacak...Fighting!!!''
''Teşekkürler...'' Sehun ayağa kalkarken cevapladı. Artık Luhan ve Sehun karşı karşıya duruyorlardı. MC geri saydı
''3...2...1. Başlayın!''
Luhan ve Sehun birbirlerini güldürmek için aegyo ve garip hareketler yapıyordu. Sehun aniden durdu ve Luhan'ın hareketlerini yapmasına izin verdi. Luhan bunları yaparken gerçekten sevimli görünüyordu. Sehun işte tam sırası diyerek bomba hareketini yaptı. Bunu yapmayalı çok olmuştu ama her zaman işe yarardı. Sehun'un şirin pelteği ile domuz taklidi yapması... Luhan kahkahalarla gülmeye başlamıştı hatta MC ve bütün ekip bile kahkahalar atmıştı. Kahkahalar kesilince Luhan yavaşça acı kabak sularına yaklaştı.
''Bunları içecek miyim? Öğğ zehir gibi kokuyor...''
''Luhan bunları gerçekten içebilecek misin?''
''Deneyeceğim.''
''Ha- Sehun whoaa...''
Sehun acı kabak sularının hepsini içmişti. Gözleri dolsa da, kusacakmış gibi hissetse de gülümsemeye devam etti. Nihayetinde program bitmişti. Sehun binadan çıkarken Luhan'ın elini tutmuştu ama binadan çıkınca hemen ondan ayrıldı ve biraz önde yürümeye başladı.
''Hunnie üzgünüm gerçekten sana bağırmamalıydım...''
''Sorun değil bazı şeyleri yanlış anlamış olabilirsin...''
''Huh?''
Luhan Sehun'a iyice yaklaşmıştı. Sehun Luhan'ın yüzüne doğru eğilince Luhan gözlerini kapadı. Sehun ise fısıldayarak devam etti.
''Benim. Sevdiğim. Biri. Var!''
Luhan gözlerini açtığında derin bir nefes verdi.
''...O zaman beni niye tekrar öptün?''
''Duygularımı ve senin duygularını kesinleştirmek için.''
''Ve sonuç olarak..?''
Sehun omuz silkerek yürümeye devam etti. Arabaya girdiklerinde kimse konuşmadı. Luhan ayrı bir tarafa Sehun ise ayrı bir tarafa bakıyordu. Kar yağmaya başlamıştı bu yıl ilk kez... Luhan bunu görünce çok mutlu olmuştu. Ama Sehun için bu sadece acı günlerin habercisiydi. Gözlerini kapadı onun yüzü tekrar gözünün önüne gelmişti. Uzun düz saçları, parlayan büyük kahverengi gözleri, gülünce 'ben buradayım' diyen gamzesi ve sevimli sesiyle sanki karşısındaymış gibiydi...
-FLASHBACK-
''Hadi gel Sehun kartopu oynayalım.''
''İstemiyorum Cho Hee eve gidelim haydi!''
''Ben kartopu oynayacağım!''
''İçeri girelim haydi içeri girince sna böğürtlen yedireceğim''
''Kabul etmiyorum''
''Beni reddedemezsin''
''Niyeymiş o?''
''Çünkü beni seviyorsun ve böğürtlenleride...''
''Bu bir şeyi değiştirmez Sehun-ah, ben oynayacağım''
''Olmaz elimi tut ve benimle gel...''
Sehun elini uzatmıştı Cho Hee'nin ise o eli tutmasına santimler vardı...
-FLASHBACK END-
''Sehun kalk hadi geldik.''
''Huh?! Cho Hee?''
''Cho Hee de kim?''
''K-kim-se?''
''Peki, inelim.''
Luhan arabadan inmişti. Sehun'un tarafındaki kapıyı açıp ona gülümsedi
''Özür dilerim Hunnie... Elimi tut ve benimle gel...''
Sehun bu cümleyle afallamıştı. Luhan'a doğru elini uzattı elleri arasında sadece santimler vardı. Aniden garip bir ses duyuldu. Bir arabanın kayma sesi... Bir çığlık ve yan dönmüş bir araba...
-dontouchmyxing