BÖLÜM 2 - SILENCE
26.03.2075
Gözlerimi açtığımda, bembeyaz tavan ve basit bir ışık ile karşılaştım. Kafam ağrıyor, gözlerim kamaşıyordu.
Gözlerimi avuşturmak için ellerimi yatağın kenarından çekmeye çalıştığım sırada, ellerimin kelepçeli olduğunu fark ettim ve yataktan doğrularak etrafa aceleyle bakmaya başladım. Ne olduğunu anlamamanın verdiği sinir ile "Bırakın beni, nerdeyim ben!" Diye bağırmaya başladım. Yaklaşık iki dakika sonra boğazım, bağırmaktan yorulmuşken dışarıdan gelen ayak seslerini duyunca içimi hafif bir korku kaplamıştı. Topuklu bir ayakkabı olduğu belliydi ayağındaki, o an muhtemelen bir kadın geliyor diye geçirdim içimden.
Öyle de oldu, içeri gelen doktor önlüğü olan ve isim kartında "Lara Croyf" yazan kahverengi kısa saçları ile salına salına gelen uzun boylu kadın, bana keskin ela gözleriyle bakıyordu. Ben ise öylece duruyordum.
Kadın, yatağımın yanında duran birkaç evrak kağıdını eline aldı ve elindekileri bir yandan okuyup arada da bana bakıyordu.
Kağıtları, odadan çıkmadan önce masanın üzerine geri bıraktı ve odadan çıktı. Ben ise o çıkar çıkmaz kaşlarımı çatarak, kağıtları okumaya başladım. İlk kağıtta bir resmim ve yanında ismim yazıyordu "Clara Williams" yazıyordu, üzerinde belki de önemli bir şeyler yazıyordu, bilmiyorum... Ama kağıtları atladım ve son sayfayla göz göze geldim, yıkılmıştım. "Görev : Başarısız, infaz edilecek..." Nefesim kesilmişti, benim hakkımda her şeyi belli ki biliyorlardı ve bunun ne kadar korkunç hissettirdiğini bilemezsiniz.
Belli ki kadının geri dönüşü, benim ölümüm olacaktı, bekleyişim ise ölüm bekleyişi...
Düşünsenize "Acaba beni nasıl öldürecekler, çok acı çeker miyim" diye düşünüyor, bilmediğiniz bir yerde bilmediğiniz biri olarak oracıkta ağlıyıp kalıyorsunuz ve elinizden hiçbir şey gelmiyor.
Doktoru, yatağa uzanmış göz yaşları içinde beklerken bir anda içeri aceleyle giren bir adam oldu, yataktan korkuyla doğruldum, beni öldürmek için mi gelmişti..?
Göz yaşlarım, net görmemi engellese de bu o adamdı, saldırdığım... Bıçak izi ile gözünün yanında duruyordu. "Demek beni kendi elleriyle öldürmek istiyor" dedim içimden, haklıydı belki intikam almak istemişti."
Bana doğru yaklaşıp, yanaklarımdan akmakta olan birkaç damla göz yaşını eliyle silerek "Fazla zamanımız yok" dedi endişeli şekilde, ellerime bağlı kelepçeleri cebinden çıkardığı bir anahtar ile açtı "Bak... Dedim anlıyorum sana acı çektirdim ve intikam almak istiyorsun, fakat lütfen beni öldürme.. Ne yaptım ki ben, beni neden istiyorsunuz derdiniz ne?!" Bağırıyordum, o ise eliyle ağzımı kapattı ve "Sessiz olsan iyi olur, yoksa yaklaşık on dakika içerisinde buraya gelip seni öldürecek kişilere kendi ellerinle teslim olmuş, beni de kendinle beraber öldürürsün."
Elini çektiğinde
"Ne yani beni kurtaracak mısın?"
Dedim, bir kaşımı kaldırarak merakla. Cevap vermedi, üzerimdeki beyaz yorganı kaldırdığımda bacağımın iyileştiğini gördüm.
"İyi de nasıl?" Diye fısıldarken bana döndü ve "Yaklaşık iki aydır, komadasın." Dediğinde gözlerim şaşkınlıkla açıldı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Muhtemeller
Science FictionGeçmiş, şu an ve gelecek arasındaki fark inatçı bir illüzyondan ibarettir / Einstein Dün, bugün ve yarın sandığımızın aksine peş peşe gelmezler sonsuz bir döngü içinde birbirlerine bağlıdırlar. Her şey birbirine bağlıdır. Sonuçların, seçimlerimize...