BÖLÜM 9 - BEHIND THE REALITY / GERÇEKLERİN ARASINDA
“Aslında hiçbir şey iyi veya kötü değildir. Her şey bizim onlar hakkında ne düşündüğümüze bağlıdır.” William Shakespeare.
Duyduklarım karşısına ne hissedeceğimi bilmiyordum, dizlerimin üzerine çöktüm sanki bacaklarım tutmuyordu. Kapının önüne oturdum, nefes alamıyor gibiydim sessiz olmam gerektiğini hatırladığımda kendimi süzülen gözyaşlarımla beraber mutfağa attım. Pencereyi açtım, ölümümden önce son kez nefes alabilecekmiş gibi, son kez nefesi hissedebilecekmiş gibi içime çektim derince. Saldım sonunda gözyaşlarını, ne yapacağımı bilmiyordum bile. Bana ailem merhamet etmiyorken kim merhamet ederdi ki. Kim düşünürdü beni, kim merak ederdi. Bir hiçliğin ortasında yok olsam veya bıraksam kendimi ölümün kollarına kim beni suçlayabilirdi ki? Ailemi düşünüyordum, annem ve babam beni ölüme atıyorlardı nedenini bilmesem de ve bu berbat bir his fakat ya kardeşlerim? Onlar daha çok küçükler onlara ne olacaktı, ben ölmezsem onlar mı ölecekti iyi ama neden... Aklımda yüzlerce soru kalbimde ise acı vardı. Fakat hareket etmeliydim.
Aklımdan geçen onca şey tüm düşündüklerimi bir kenara bıraktım ve karar verdim. Yapabileceğim tek şeyi yapacaktım. Ya ölüme teslim olacaktım ki bunu seçmek yalnızca bir korkaklık olurdu ; ya da tek şansımı deneyecektim. Tek kurtuluşum kaçmaktı... Böylece hükümetin amacını da anlayacaktım.
Dolabımdan hızlıca çıkardığım büyük siyah çantama gerekli olabilecek her şeyi koymaya çalıştım, üzerimi hızlıca giyindim ve hava soğuk olur diye tahmin ettiğimden biraz kalın kıyafetler almaya çalıştım. Gerekli şeyleri çantama koyunca çantayı yatağıma sakladıktan sonra anne ve babamın odasından babamın pantolonundan iyi bir miktar para aldım ve onu da çantaya koyup lavaboya gittim. Mutfağa da girip duyumu içtikten sonra kardeşlerimi, onların bundan haberi olmasa da son kez öptüm ve onlara onları sevdiğimi ve güçlü olmaları gerektiğini söyledim. Sonra hızlanan nefesimi kontrol altına almaya çalışarak çantayı sırtıma geçirdim ve çok da yüksek olmayan odamın camından aşağıya çimlere doğru atladım. Neyse ki çok hızlı bir düşüş olmamıştı ve kalın giyindiğim için çok canım yanmamıştı. Hemen oturup kaldığım yerden ayağa kalktım ve dikkat cekmemek için normal hızda yürümeye başladım. Nereye gittiğimi bilmiyordum fakat burdan uzaklaşmalıydım.
Kilometrelerce yürümüş olmalıydım bacaklarım yürümekten o kadar yorulmuştu ki titriyorlardı, bunun yanında susamaya ve acıkmaya başlamıştım, neyse ki evden çıkmadan önce yanıma yeterince para, yiyecek ve su almıştım fakat bunlar ihtiyaçlarımı pek fazla karşılayamazlardı.
Sokağa çıkma yasağı vardı fakat hükümet halkın marketlere gitmesine belli kısıtlamalar getirerek izin vermişti, önüme çıkan küçük bir markete girdim yiyecek içeceğin yanında tişört gibi birkaç parça kıyafet de satıldığını fark edince bana bol gelicek birkaç tişört, ihtiyacım olabilir diye düşündüğüm bir bıçak, yaklaşık onbeş kadar soğuk sandviç, on adet kadar kutu içecek, birkaç konserve yemek ve su aldım. Kasiyer bana biraz garip şekilde bakıyordu, sanki içinden "Bunca şeye neden ihtiyacın var ki?" Diyordu, bunu fark edince "Ah, bu yasak kötü oldu her ihtimale karşı evde yiyecek içecek bulundurmak gerekiyor değil mi?" Dedim, sanki şaşkınlığı bir süre sonra anlayışa dönüştü ve birkaç saniye sonra "Haklısınız zor zamanlar bizi bekliyor gibi" dedi. Başımla söylediklerini onaylayıp aldıklarımı hızlıca büyük sırt çantama koydum, birkaç poşeti de elime aldım ki bir polis bana neden dışarıda olduğumu sorarsa dikkat çekmemeliydim.
Marketten çıktıktan sonra yoluma devam etmeye başladım, bir yandan ne yapacağımı düşünüyordum hiçbir fikrim yoktu. "Belki bir akrabamın evinde kalmalıyım veya bir arkadaşım" diye geçirdim aklımdan. Sonra "Akraba olmaz sanırım, aileme haber verebilirler. Sanırım en iyi seçenek iyi bir arkadaşımın evinde kalmak" diye geçirdim aklımdan. Anladığım kadarıyla sorun bir evde ne kadar insan yaşadığıyla vesaire ilgiliydi yani ben böyle bir varsayımda bulunarak hareket ediyordum ve bu doğru ise yalnız kalan veya ailesi az kişilik bir arkadaşımın evine gitmem gerekliydi. Ve o anda aydınlanmış gibi hissettim, yüzüme bir gülümseme gelmişti, en yakın arkadaşlarımdan olan Elisa'nın evine gidecektim, evi bizim evimize çok uzak değildi pek yakın da denemezdi fakat ailesinden ayrı kalıyordu ve benden yaşça büyük olması işimize yarayabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Muhtemeller
Science-FictionGeçmiş, şu an ve gelecek arasındaki fark inatçı bir illüzyondan ibarettir / Einstein Dün, bugün ve yarın sandığımızın aksine peş peşe gelmezler sonsuz bir döngü içinde birbirlerine bağlıdırlar. Her şey birbirine bağlıdır. Sonuçların, seçimlerimize...