2.BÖLÜM

2.3K 54 0
                                    


Elinde su bardağı ile içeri girdi.
"Al biraz sakinleş"
Bana uzattığı bardağını alarak yere fırlattım arkasında ki adamların sinirle üstüme yürüdüğünü görünce ne yaptığımı farketmiştim, umursamaz görünmeye özen göstererek omuz silktim, gözlerini hapisime almıştım. Eliyle onlara dur işareti yaptı.
"Küçük kızımız bugün asi siz dışarı çıkın onunla ben ilgilenirim."
Siyah takım elbiseli adam daha çok yanına yaklaşarak fısıldadı;
"Yekta abi birimiz içeride kalsın"
Öfkeyle derin bir nefes aldı. İki saniye içerisinde oda' da tamamen yalnız kalmıştık. Sanırım öfke problemi vardı ve herkes ondan korkuyordu. Bu benimde korkmam gerektiğini gösteriyordu. Onun sesiyle düşüncelerimi bir kenara bıraktım.
"Seni aç mı bırakıyorlar bu halin ne böyle"
Kocaman bir kahkaha çıktı dudaklarımın arasından. Sinirlerim bozulmuştu!
"Benimle dalga geçiyor olmalısın"
Yanıma daha çok yaklaşıp önümde diz çöktü ve yüzümü incelemeye başladı. Ne yaptığına anlam veremeyerek şaşkınlıkla onu izliyordum.
"Sadece sorduğum soruların cevabını isterim. Senin yorumlarını değil."

"Geldiğim günden beri verdiğin bir öğün kuru ekmek ve su ne bekliyorsun?
seninle neden bu halde olduğumu tartışıyorsak sen söyle! neden bu evdeyim! Neden o karanlık oda'ya kapattın beni! Ne istiyorsun?
Gözlerini benden kaçırdı ve ayağı kalktı, oda'dan çıkacağını anladığım sırda bende hemen arkasından ayağı fırladım ve koluna yapıştım.
"Tamam konuşmak istemiyorsun anladım ama ne olur o karanlık oda'ya kapatma beni tekrar çok korkuyorum"
Elimi kolundan uzaklaştırak bana döndü.
"Benimde istediğim bu ya zaten"

"Ne yapacaksın beni? Bu acıları çekmemde ki neden ne? Ailem beni çok merak ediyordur bırak artık beni!"

"Ailen seni merak etmiyor küçük kız benimle olduğunu biliyorlar"

"Nasıl yani ne saçmalıyorsun sen babam asla böyle bir şeye müsade etmez asla!"

"Babana küçük bir detayı anlatmamış olabiriz"

"Açık konuş benimle! Sen benim babamı nerden tanıyorsun?"

"Babanı tanıdığımı söylemedim ve bu arada bana bir daha sesini yükseltecek olursan ne yazlık ki o dilini kopartırım evet bunu zevkle yaparım küçük kız."

" Sen manyaksın! Kafayı yemek üzeriyim görmüyormusun bunları neden yaşatıyorsun bide bu halimden zevk alıyorsun!!"
Ayaklarımın beni taşıyamadığını hissettiğim zaman yere çöktüm; ellerim istemsiz saçlarımda dolaşıyor, ağlamam'sa şiddetlenmişti. Ailemi ikna edip beni aramamaları için yalanlar uydurmuş ama ne? Tek ümidim babamdı ama artık o da beni aramıyordu şimdi ne yapacaktım kim kurtaracaktı beni. Boşluğumdan faydalanıp beni kucağına aldı. Az önce öğrendiklerin şokuyla sanırım tepki yeteneğimi kaybetmiştim. İki kat merdivenlerden çıkıp Siyah çift kapılı bir odanın önünde durdu.

"Gökhan emily çağır gelsin ve kızı yıkasın bu şekilde benim odama giremez."

"Neden beni odana getirdin bırak beni istemiyorum! karanlık odama dönmek istiyorum bırak!"

"Fikrini sormadım küçük kız. Çırpınmayı bırak hemen. Sözüme karşı gelirsen inan çok pişman olursun."
Kendimi ona itaat etmek zorunda gibi hissediyordum. Çırpınmayı bırakıp merdivenlerden çıkan tahmini benim yaşlarımda ki kıza kaydı gözlerim mini bir etek ve beyaz gömlek giymiş anladığım kadarıyla evin yardımcısıydı. İyi ama bu kadar güzel kızın bu meslekte ne işi vardı. Beni Odanın içerisinde ki banyoya bırakınca saçma düşüncelerimden hemen kurtuldum önce kendi kurtar havin başkasının işinden sanane. Gözlerimi kıza dikip ne konuştuklarını anlamaya çalışıyordum. Hangi dil konuşuyorlardı İngilizce olmadığına emindim. Kız bana dönerek birşeyler anlatmaya başladı. Başını olumsuz anlamda sallayarak adının Yekta olduğunu öğrendiğim adama döndüm.
"Onu anlamıyorum ne demeye çalışıyor"

"Senden üstünü çıkarıp banyoya girmeni istiyor."

"Kendi banyomu yapabilecek yaştayım. Teşekkür ederim."

"Bu şekilde seninle anlaşamayacağız benim söylediklerimi yapacaksın! Kendi istediklerini değil!" Sesi çok fazla yüksek çıkmıştı onu sinirlendirmek istemiyordum kendi iyiliğim için başımı olumlu anlamda salladım.
"Dışarı çıkarmısın? Lütfen"
Cevap vermeden banyodan çıktı. Ben de arkasından kapıyı örtüp kendimi sıcak duşa bıraktım. Bedenim uzun zamandır su yüzü görmemişti. Kızın ne zaman getirdiğini bilmediğim bornozu üstüme geçirdim. Yerde ki kıyafetlerime uzanacaktım ki kız beni engelledi ve kapıyı açıp dışarı çıkmam gerektiğini gösteriyordu. Bornozuma daha sıkı sarılarak küçük adımlarla banyodan çıktım. Yatağın üzerine oturmuş beni beklediğinden emindim. Ürkerek kendimi odanın ondan en uzak tarafına yürüdüm.
"Ben ne giyeceğim?"

"Aslında böyle de fena sayılmazsın"

"Üşüyorum" kıza birşeyler söyleyerek dışarı çıkmasını sağladı. Adımlarını bana döndürüğünü görünce kalbim hızlandı korkama havin birşey yapmicak sana. Elinde ki alt üst siyah saten pijama takımını ve siyah iç çamaşırlarını uzattı ilk defa yerin dibine girmek istemiştim.
"Te.. teşekkür ederimm" Afferin kızım bir de kekelemen eksikti. Oda'dan çıkınca hızlı bir şekilde üzerimi giyindim. Kıvırcık açık kumral saçlara sahip olduğum için zaten hiç bir zaman saçlarımı kendim taramazdım. Oda da bulunan büyük siyah deri koltuğa oturdum ve başıma daha fazla ne gelecek diye bekledim. Uzun süre beklememe karşı odaya kimse gelmemişti uykunun beni ele geçirmesine izin vererek gözlerimi kapattım.
Sabah uyandığım zaman yatakta yatıyordum sanırım ilk defa kabus görmeden güzel bir uyku çekmiştim. Oda da kimsenin olmadığını farkederek sessizce kapıyı açıp merdivenlerden indim sesiz ol havin. İki kat merdiven indikten sonra açık bahçe kapısı gördüm. Bu belki benim için son bir şans olabilirdi. Adımlarımı hızlandırarak dışarı çıktım kimse yoktu bu durum beni daha çok şaşırtsa'da koşarak ağaçlıkların olduğu alana ilerledim. Tam pes edeceğim zaman şehir merkezin de buldum kendimi. Allahım sana şükürler olsun. Sokaklar çok yabancı geliyordu etrafıma baktığım zaman Türkiye de olmadığımı anlamam uzun sürmedi. Nasıl olabilirdi. Detaylara takılmaya zamanım yoktu İlk gördüğüm bir cafe'ye girdim tatlı bir teyze vardı az olan İngilizcemle ondan telefonunu istedim ve Türkiye'yi aramam gerektiğini söyledim. Ev numarasını tuşlayarak sabırsızlıkla bekledim.
"Alo kimsiniz?"

"Asel ablacım benim babam ya da annem yanında mı telefonu hemen onlara verirmisin?"

"Ablacım seni çok özledim neredesin?"

"Nerede olduğumu bilmiyorum asel lütfen telefonu hemen anneme götür zamanım yok bana yardım et ablacım."
Annemin sesini duymamla gözyaşlarım kendini serbest bıraktı. Çok özlemiştim.
"Efendim?"

"Anne anneeeem benim havin. Anne bana yardım edin kurtarın beni. Babama söyle gelsin alsın beni burdan."

"Kızıııım kurban olduğum nerdesin"

Arkadan babamın sesini duymamla daha çok ümitlenmiştim. Sonunda kurtuluyordum o delinin elinden.
"Annem nerde olduğumu bilmiyorum ama Türkiye'de değilim tanımadığım birisi beni evinde zorla..."

Elimden alınan telefonla sinirle arkamı döndüm. Nasıl bulmuştu beni? Korku tüm bedenime daha çok yayılmıştı. Kesin öldürecekti bu sefer beni. Telefonu ve cebinden çıkardığı yüksek bir miktar parayı kadına uzattı. Kolumu ondan kurtarmaya çalışarak kadına bana yardım etmesi için yalvardım. Hızla beni kendine döndürdüğü zaman elinde ki silahı farketmiştim.

"Biraz daha bağırmaya devam edersen seninle birlikte bu tatlı teyzeyi de öldürmek zorunda kalacağım."

" Ta... mamm"
Cafenin dışarısına çıktığımda üç araba bekliyordu. Çok yaklaşmışken aileme ulaşmışken nasıl bulmuşlardı beni. Artık bunları düşünmek zaman kaybıydı nede olsa beni kesinlikle öldürecekti. Sessizce arabaya binerek ölümüme kendim gidiyordum.

KARA SAPLANTI(törenin öfkesi son bulur mu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin