Bölüm VI

79 9 0
                                    

"Adını bile bilmediğin bir kızın, gökyüzüne aşık olduğunu nerden biliyorsun ki sen?" diye sordu Zehra. Baha ne diyeceğini bilememişti bir an. Ama anlamıştı gökyüzüne olan bakışlarından. "Kendimden." dedi Baha. Zehra utanmıştı, gözlerini kaçırıyordu Baha'dan. "Bu arada, adını bile bilmiyorum. Sana ait olan her şeyi bilmek istiyorum. Hayatındakileri, her şeyi. Buna izin verirmisin?". diye sormuştu Baha. Zehra gözlerini kırptı, "Evet." diyordu yani Baha'ya. Baha çok sevinmişti, Zehra'nın elini tuttu ve onu götürüyordu. "Ne yapıyorsun? Nereye götürüyorsun beni?" gibi soruları yağdırıyordu Zehra. "Tanışmaya." diye cevapladı Baha Zehra'nın sorularını. Tek bir kelime daha etmemişti o cevabından sonra.

Zehra çıldırıyordu, hiç bir cevap alamıyordu sorularına. Baha amacına ulaşıyordu, o'nu sinirlendirip, götüreceği yeri merak etmesini istiyordu.
Bir asansör'e binmişlerdi, Zehra'nın soruları devam ediyordu. Sonunda Baha birşey söylemişti, "Aç mısın?" diye sormuştu. Zehra çıldırmak üzereydi. Bu durum Baha'yı çok mutlu ediyordu. Sinirlenince çok daha güzel oluyordu Zehra Baha'ya göre. Çok hoşlanmıştı Baha Zehra'nın bu hallerinden.

Ve gelmişlerdi, sanki gökyüzündeydi Zehra. Çok güzeldi burası. "Sen.." diye başlarken Zehra, araya girmişti Baha. "Beğendinmi?" diye sormuştu Baha. "Çok güzel.." diye cevapladı Zehra. "Sanki özgür bir kuş'um ve gökyüzünde uçuyorum." diye eklemişti Zehra. "Söyle bakalım özgür kuş, adın ne senin?" diye sormuştu Baha. "Zehra, peki ya sizinki nedir gökyüzü aşığı?" diye sorunca Zehra "Baha." diye cevapladı Baha. "Baha.. masmavi gökyüzüne aşık, ama yemyeşil gözlü Baha'm benim. İsmi gibi zarif Baha'm.." diye aklından geçirirken Zehra. Sustu o an, ve "Çok güzel bir isim." demekle yetinip hiç bir şey eklememişti.

Saatlerce oturmuşlardı, ve hatta saatlerin ne kadar çabuk geçtiğini farketmemişlerdi. Oturdukları yerden, gökyüzünden, güneşin batışını bile izlemişlerdi. Çok güzel bir gün geçirmişlerdi. Birbirleriyle o kadar güzel bir gün geçirmişlerdi ki, sanki ikisininde şu an'a kadar hayatlarında yaşadıkları en güzel gündü. Taa ki Ayşe hanım arayana kadar. Bozmamıştı büyüyü daha önce ki gibi, fakat Zehra'nın eve gitmesi gerektiğini söyleyince Baha hemen ayaklandı ve eve sevdiği kadını eve bırakmaya koyuldu.

Yanlışlıkla bir sokağa girmişlerdi, çıkmaz bir sokaktı. Zehra korkmaya başlamıştı, karanlığı sevmiyordu, aklına kötü şeyler geliyordu. Ve birden dolunayı görmüştü Zehra. Kendini tutamadı ve birden "Aa dolunay, karanlığımı aydınlataaaan, çok güzel değilmiii?"diye çıktı ağzından. "Bir banka oturup izlemeye başlamıştı Zehra dolunayı, annesi şuan umrunda değildi. Günü o kadar güzel geçmişti ki, güzel bitirmek istiyordu. Baha da karşısında dikelmiş ay'ı izliyordu. Baha birden kafasını Zehra'ya çevirip Zehra'yı izlemeye başlamıştı. Zehra farketmişti, ve başladı bakışmalar. Baha Zehra'nın elini tuttu ve yavaşça kalbine koydu. Zehra kızarmaya başlamıştı, Baha'nın kalp atışlarını hissettikçe Zehra'nınkilerde hızlanmaya başlamıştı.

"Biliyorum, birbirimizi çok fazla tanımıyoruz. Ama ben seni şimdiden kaybetmek istemiyorum. Hayatımın bir parçası, canımın içi. Ay aydınlatıyor ya senin karanlığını. Sende benim ay'ım ol, ve aydınlat hayatımı, zira ben sensiz bir hayat düşünemiyorum. Aysız bir hayat olur mu hiç? Bende sensiz olamam sevdiğim.."

Te‎وfuk - TevâfukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin