Zehra gözlerini kapatıp derin derin nefes alıp verirken anında biri dokundu Zehra'nın saclarına. Okşuyordu biri Zehra'nın saçlarını. Zehra bu anı o kadar çok hayal etmişti ki, hayali bile çok güzeldi..
"Çok özledim seni Baha'm." diye seslenmişti Zehra sessizce. Baha ise sadece bakıyordu. Zehra'nın aşık olduğu o kirpik dolu gözlerle sadece bakıyordu Baha. Bakisi o kadar keskindi ki, gözlerini çekemiyordu Zehra o gözlerden. Ve iste Baha o güzel gülüşünü çıkardı ortaya. Zehra şimdi asla unutamayacaktı bu günü. Hem gözleri, hem bakisi, hem de gülüşü. Ucu bir aradaydı, ve unutulmazdı bu uçlu Zehra için.
Zehra hayal kurduğunu biliyordu, ve bu durumun her ne kadar hayal olduğunu bilmesine rağmen gerçekçiliği de vardı. Zehra Baha'yı görmeyi gizli gizli hayal etmişti aylarca. Baha'yı görmek istediğini kendi bile kabul edemiyordu. Kendine o kadar kızıyordu ki, onu bırakıp giden birini hala görmek istemesi Zehra'yı çıldırtıyordu. Zehra Baha'yı her ne kadar seviyor olsa da bir daha affetmeyi düşünmüyordu. Baha'yı affedemezdi, affetmesi kendine saygısızlık olurdu. Bunu bildiği için Baha'yı affetmeyeceğine dair söz vermişti kendine. Sevmesine rağmen, affetmeyecekti, affedemezdi.
Zehra Baha'yı gördüğüne o kadar inanmıştı ki, hayal olduğuna inanmak istemiyordu. Hayal olmasın istiyordu. Baha'yı o kadar özlemişti ki, onsuzluğa dayanamıyordu artık. Zehra'sız Baha olsa bile, Baha'sız Zehra yoktu.
"O çarşamba günü görmüştüm ya seni,
Hani sormuştun ya bana,
"Neler hissettin?" diye.
İşte anlatıyorum şimdi sana,
O çarşamba günü gördüğümde seni,
Dalıp gitmek istedim o güzel gözlerine, bal rengi gözlerine.
Gözümü çekemedim o güzel gülüşünden, bana dünyaları veren gülüşünden.
Sarılmak istedim sana, saatlerce hatta günlerce,
İçime o bana dünyaları veren kokunu çeke çeke.."
Zehra o hayalden sonra her gün Baha'yı hayal ettiği yere gitmeye başlamıştı. Ya Baha'yı bulup konuşacaktı onunla, ya da Baha'yı kalbinden sildiği gibi bir daha asla düşünmeyecekti sonsuza dek. İkincisi biraz zor olsa da başarmak zorundaydı Zehra bunu. Tabii ondan önce bir secim yapmak zorundaydı. Nasıl karar vereceğine dair hiçbir fikri yoktu Zehra'nın. O yüzden Zümra'yla konuşmak istiyordu. Baha'yla olan yerlerine uğradıktan sonra Zümra'ya gitmişti Zehra, fakat orda Zümra'yı kiminle gördüğü de ayrı bir konuydu.. İşte şimdi isin içinden nasıl çıkacağı büyük bir soru işaretiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Teوfuk - Tevâfuk
Romans" Oysa ki ikisinin kaderi o perşembe sabahı bağlanmıştı o hastanede. Çıkmaz sokakta da olsa, her türlü karşılaşacaklardı. Her ne olursa olsun ortada kaderin çözülmez bağı vardı. Ne kadar kaçarlarsa kaçsınlar birbirlerine daha da çok bağlanacaklardı...