confessions

2.4K 192 213
                                    

“Seni dinliyorum.”

Remus her ne kadar soğukkanlı davranmaya çalışsa da korkusu gözlerinden okunuyordu. Regulus'a kendisine danışacak kadar ne olmuş olabilirdi, anlayamıyordu. Koridordan geçen öğrencilerin onları duymaması ve görmemesi için iyice kenara sindiler. Taş kemere sırtını yaslayan Regulus, derin nefesler aldıktan sonra söze başladı:

“Sirius.. Bana anlattı ama endişelenme, kimseye söylemem. Yani bu yüzden anlayacağını düşündüm. Ah, sorun şu ki.. Bartemius'u tanıyorsundur? Az önce bana bir şey söyledi..”

Çocuk konuşmakta o kadar çok zorlanıyordu ki Remus artık kafayı yiyecekti. Regulus'u sarsıp daha hızlı anlatması için onu tehdit etmeyi bile düşünmüştü. Meraktan ölüyordu. Siyah saçlı çocuk bir süre susup dudaklarını ısırarak etrafa bakındıktan sonra çekingen bir tavırla konuşmasına devam etti.

“Büyük Salon'dayken bana, eğer yalnız olsaydık beni öpebileceğini söyledi. O kadar şaşırdım ki tepki bile veremedim, o da gülmeye ve kızardığıma dair alay etmeye başladı. Sonra da sizin yanınıza geldim.” Regulus başını öne eğip sustu.

“Ah, Yüce Merlin...”

Remus rahatlamayla derin bir nefes verirken çocuğa bir şey söylemeden önce bir süre daha soluklandı. Korkunç bir şey olduğunu düşündüğünden bu kadar panik yapmıştı ancak işin gerçeği bambaşkaydı. Kendine geldiğinde yeniden çocuğun omuzlarından tutarak kendine bakmasını sağladı. Regulus hâlâ gergin görünüyordu ama şimdi Remus'un yüzünde şefkât dolu bir gülümseme vardı.

“Eğer ondan hoşlanıyorsan öncelikle bunu kabullenmen gerek. Seni öpeceğini söylemesinden etkilendin mi? Heyecanlandın mı?”

“Ondan zaten hoşlanıyorum, ama bunu Sirius'a söylersen seni öldürürüm.” Regulus aynı anda ürkütücü bir ciddiyet içinde ve utanmış görünmeyi nasıl başarabiliyordu bilmiyordu ama Remus, bu çocuğa bayılmıştı. Sirius'un bir üst versiyonu gibiydi. Özlerinde aynılar fakat Regulus kesinlikle daha ciddi ve daha zekiydi.

“Ben de sırrımı anlattığı için Sirius'u öldüreceğim zaten, merak etme. Ona söylemem,” dedi, sırıtarak. “O zaman onun ciddi olup olmadığını mı merak ediyorsun? Bu konuda sana nasıl yardımcı olurum, bilmiyorum. Crouch'ı pek tanımıyorum ama unutmaman gereken en önemli şey şu ki, o Bakan'ın oğlu. Eşcinsel olduğu duyulursa bir skandal olur, dolayısıyla senden hoşlanıyorsa bile bunu sonuna kadar saklayacaktır. İlk adımı senin atman gerekiyor. Korkma, eğer ona güveniyorsan gidip açıkça söyle.”

Remus konuşurken kendinden emin görünüyor olsa bile çocuğa yanlış tavsiye vermekten korkuyordu. Üstelik kendi yapamadığı şeyi Regulus'a öğütlemesi de anlamsızdı fakat onun için başka ne yapabileceğini bilmiyordu. Hem de her an çocuklar yanlarında bitebilirdi, onlar gelmeden Regulus'u rahatlatması gerekiyordu. Sirius'un durumu öğrenirse kıyameti koparacağından emindi.

“Bilmiyorum, Lupin. Ona güvendiğimden emin değilim, ama teşekkür ederim.”

Regulus iç çekti, omuzları düşmüştü. Hâlâ huzursuz olsa da ifadesi biraz olsun yumuşamıştı. Remus çocuğa burukça gülümseyerek geri çekildi, bir şeyler söylemek için ağzını açtığı sırada, “Reg,” diye seslendi, Sirius. Koşarak yanlarına geldiğinde nefes nefese kalmıştı. Hemen ardından James ve biraz daha geriden de Peter yetişti. Uzun saçlı olan, kardeşine yaklaşıp endişeyle ona baktı. “Ne oldu? Annem mi?”

Regulus, kendisinden daha kısa olan ağabeyinin omzu üstünden Remus'a baktı. Kumral olan ona hafifçe gülümsediğinde Regulus yeniden iç çekmişti. “Hayır,” dedi, alçak sesle. “Bir şey sormam gerekiyordu, ama Lupin cevapladı.”

quarter past midnight | wolfstarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin