t h r e e

1.9K 299 89
                                    

Yorum ve vote atmayı unutmayın 🌙☀

Son bir haftada hayaletlerle ilgili öğrendiğim şeylerin -sayamadığım kadar çok- bu zamana kadar izlediğim filmlerden ve kitaplardan çok farklı olduğunu anlamıştım. Hayaletler uyuyabiliyor, ağlayabiliyor, kedilerle konuşabiliyor - bence bu sadece Wooyoung'a ait bir özellik- , insanların içine giremiyor ve insanları korkutmak gibi bir amaçları yok. Bunlar sadece birkaçı. En önemlileri ise öldürülmeden önceki yaşantısını hatırlamıyor ve öldüğü yerden ayrılamıyor olmasıydı. Yani evinden, evimden.

Onunla konuştuğum günden beri yanımdan ayrılmıyor, dışarı çıkacağım zaman ise beni pencerede bekliyordu. Anladığım kadarıyla üç yıl boyunca yaşadığı yalnızlık onu bıktırmıştı. Sürekli  bahçede vakit geçirmesinin nedeni kedileriyle konuşmak istemesi ve dışarıda ki insanları izlemek istemesiydi. Yalnızdı. Hemde benim kadar. Ama değişikti. Yani diğer hayaletlerden. Mutsuz değildi bir kere. Sabahları modu düşük olsa da öğlenleri ve akşamları genel olarak mutluydu. Hala ezberinde olan birkaç şarkı vardı ve onları söylüyordu. Televizyon izliyordu. Birkaç yılda değişen dizi sektörünü eleştiriyor, beğenip beğenmediği yönlerini söylüyordu. Sabahları ise tam bir kabustu. Rüyasında ölmeden önceki hayatından kesitler görüyor ve uyanınca ağlıyordu. Hatta bu sabah büyükannesinin ölümünü görmüştü.

"Hey Wooyoung! Şurayı çevirmeme yardım eder misin?"

Ha bide ingilizcesi garip bir şekilde çok iyiydi. Çevirdiğim kitaplarda bilemediğim kısımlarda ondan yardım alıyordum. Telafuzu ve gramer bilgisi iyiydi. Hayattayken büyük ihtimalle ingilizce üzerine bölüm okuyordu ya da kim bilir belki de annesi ya da babası bir ingilizdi. Ne kadar tipi bir koreli tipi olsa da.Çeviremediğim cümleyi ona gösterirken kapının çaldığını duydum. Sandalyemden kalkıp kapıya doğru yürürken gelen kişinin kargocu olduğunu tahmin ediyordum. Kapıyı açtığımda doğru tahmin olması beni sevindirmişti.

"Choi San?"

"Benim."

Kutuyu bana uzattıktan sonra elindeki kağıdı ve bir kalem vermişti bana.

"Şurayı imzalamanız gerekiyor."

Gösterdiği yeri imzaladıktan sonra iyi günler dileyip arabasına doğru yürüdü hızlı adımlarla.Kapıyı kapatıp yerdeki kutuyu da alıp oturma odasına doğru yürüdüm. Yırttığım kutunun parçalarını umursamadan etrafa atarken dışı oldukça eskimiş olan bir kitap karşıladı beni.

Kehanetler.

Wooyoung'a yardımcı olacağımı söylemiştim değil mi? Bunun için bir şeyler öğrenmem gerekiyordu.Bir haftadır hayalatlerle ilgili bir çok kitap okumuş ve hepsinin uydurma olduğuna karar vermiştim. Sonra Kehanetler kitabının bir kesiti ile  karşılaşmıştım internette. Kısa bir kesit bile aradığım kitabın bu olduğunu anlamama yetmişti.Sıkıntı olan kitabın zor bulunmasıydı. Eski bir kitap olduğu için tek tük kalmış ve bulunması zor bir hale gelmişti.  Aradığım kitapçılarda ve kütüphanelerde bulamamıştım. Bende arkadaşım olan Seonghwa'dan yardım istemiştim. Sonuç olarak Seonghwa kitabı bulmuş ve bana göndermişti. Ona ne kadar teşekkür etsem azdı. Okumak için heyecandan öldüğüm kitabın kapağını açtım içindekiler kısmına bakmak için. Rüyalar kısmından sonra gelen Hayaletler  kısmı beni karşılamıştı.

468. sayfa.

Heyecandan ellerim titrerken sayfaları çevirmeyi çalıştım.

"Hey bu dağınıklık da ne böyle?"

Wooyoung'un sesiyle elimdeki kitabı yere düşürmüştüm korkudan.

"İstediğim kitabın kargosu gelmişte, heyecandan elim ayağıma dolaştı ve kutuyu açamadı. Bende kutuyu parçalamak zorunda kaldım. Toplarım birazdan."

Anlarcasına salladı kafasını sonra merakla sordu.

"Kitabın adı ne?"

Yüzümde bir gülümseme oluşurken kitabın kapağını ona doğru çevirdim.

"Kehanetler. Sana yardımcı olmam için gereken kitap."

Ortamda bir sessizlik oluşurken sessizliği bozmayı Wooyoung tercih etti.

"Neden bana yardım etmek için bir kitaba ihtiyaç duyuyorsun ki hayalet avcısı değil misin?"

Siktir.
Ona söylediğim bu yalan tamamen aklımdan gitmişti.

"Iıı-şey...."

"Hayalet avcısı değilsin öyle değil mi?"

Tam bir şey söyleyecekken devam etti konuşmasına.

"Bu tamamen benim aptallığım. Böyle bir şeyin olduğuna inandığım için. Bana yalan söylemek zorunda kaldığın için de kendini suçlama."

"Söyledim çünkü sana yardım etmek istiyorum Wooyoung. Hala da istiyorum. Bir hayalet avcısı olmasam da."

Yüzüne ufak bir gülümseme belirdi son söylediğim cümleden sonra.

"Teşekkür ederim Choi San. Ama bunun için acele etmene gerek yok."

🌈

WooSan:

WooSan:

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ben:

Ben:

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
can you hear me? | woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin