Bölüm 8 - Bir Damla İksir

3.1K 198 52
                                    

Sabahın aydınlık güneş ışıklarıyla uyandı Lily. Başı ağrımıyordu, ama sanki tüm dünyanın yükü üzerinde gibi hissediyordu. Gözlerini ovuşturup esnedi. Güneş ışığı yorganın üstüne geliyor, tozlarsa havada dans ediyordu. Lily'nin aklına evindeki odası geldi. Orada da hep uyanır, güneş ışığına öylece bakardı. Sanki az sonra annesi çağıracakmış da yemeğe gidecekmiş gibi hissediyordu. Petunia'yı uyandıracak ve birlikte gülüşecekler gibi. Ama bunların hepsi belki de gerçekleşemeyecek bir hayaldi.

James başucunda duruyordu. Ona baktı ve içini bir huzur kapladı. Yüzünde kocaman gülümsemeyle onu izlemeye başladı. Bir gün önce olsa onu delicesine kovardı. Şimdiyse o burada olduğu için o kadar mutluydu ki. Şu anda onu izliyordu ve ona baktığında tek gördüğü, James'in ona olan sevgisiydi. Birinci sınıftan beri günde kırk kez terslenen bu çocuğun pes etmeyişi, gözünün Lily'den başkasını hiçbir zaman görmeyişi ne kadar da anlamlıydı. Lily bunu ilk defa James kaybolduğunda anlamıştı. Doğru ya, James dün kaybolup gece gelmişti. Ama bunları ona sonra sorabilirdi. James'e doğru uzanarak döndü ve sağ kolunu yataktan destek alarak başına dayayıp onu izlemeye devam etti. Yatarken normalde dağınık olan saçlarının daha bir şeker ve James'in de daha masum olduğunu fark etti. Sonra da James'in bu düşündüklerini bilse ne kadar utanacağını düşündü. Hey hey, o kadar da kolay lokma değildi. Bunların hiçbirini James'e söylemeyecekti. Ama yüzündeki sırıtışı silmeden onu izlemeye devam ediyordu ki bir flaş patladı.

"Etti iki!" dedi kocaman sırıtışıyla Sirius. O sırada Sirius'u gördü Lily. Dün geceye kadar her şeyi hatırladı bir anda. Ama şu an Sirius sanki, eski Sirius gibiydi. Yüzündeki sırıtışı dün gece duyduğu korkunç şeylerin hiçbirini duymamış gibiydi. O bunları düşünerek Sirius'a bakarken,

"Dünyadan Bayan Evans'a! Orada mısınız? Yoksa Bayan Potter mı demeliydim, birinin uykusundan istifade etmek nasıl gidiyor?" dedi ve kahkahalara gömüldü. Lily normalde utanır ve kızardı ama şimdi her şey çok farklıydı.

"Sirius! Sen.. Nasıl? Yani demek istediğim, sen iyi misin?" Çünkü Sirius'un böyle olması çok mantıksızdı. Dün o kadar çok şey öğrendikten sonra nasıl eskisi gibi davranıyordu. Her şeyi unutmuş gibiydi.

"Evet, harikayım! Dün bütün gün boyunca uyudum. Yani sabah kalkıp fotoğrafı çektim ve uyudum. Fotoğrafın ne olduğunu soracak olursan, bilmemeyi tercih edeceğine eminim. Durum böyleyken iyi olmamam için ne olabilir ki? Tabi kanepede uyuduğumdan boynumun şu tarafı hafif tutulmuş ama..." diyerek boynunun sağını gösterdi. Şimdi bazı şeyler yerine oturmaya başlıyordu Lily'nin kafasında. Demek Sirius sadece dün sabahı hatırlıyordu. Ancak James'in mutfağa gidişini, kayboluşunu, sonrasında birlikte Ortak Salon'a gidişlerini ve duyduklarını hatırlamıyordu demek. Nasıl bu olurdu? Tek yolu vardı, James...

"Hey, Sirius! James'le konuşmam gerek."

"Oh, anladım. Ben sizi yalnız bırakayım." dedi ve anlamlı bakışları ve kahkahası eşliğiyle uzaklaştı. Lily yavaşça James'e doğru eğildi.

"James." diye fısıldadı. Uyanmayınca "Hey, James." diye yineledi. Normalde asla böyle kolay uyanamayan James, Lily'nin sesinden olsa gerek, yavaşça gözlerini araladı. Gözlerini araladığında ilk gördüğü şeyin kızıl saçlar ve Lily'nin yüzü olmasıyla birlikte yüzüne bir gülümseme yayıldı.

"Bir melek..." dedi. Lily önce gülümsedi ve,

"Hayır şapşal, benim Lily. Uyan artık." dedi yine gülümseyerek.

"Sana meleklerden daha güzel olduğunu söylememiş miydim?" dedi. Lily yanakları kızararak,

"İltifatlarını sonraya saklayabilirsin James. Sana anlatmam gerekenler var. Dün çok önemli şeyler öğrendik ve çoğu Sirius'la ilgiliydi. Ve bunlardan sonra Sirius, depresyonda gibiydi ama şimdi..." derken Sirius'u işaret etti. Sirius fotoğrafın arkasına bir şeyler yazmakla meşguldü. "Sanki Sirius gibi." diye bitirdi Lily. Tam günü anlatmaya başlamıştı ki,

Çapulcular - Zaman Yolculuğu KehanetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin