2.3

45 9 26
                                    

Kapağı tam kapatılmamış anılar, yerinden oynayan kaldırım taşları gibi sizin de dengenizi bozmuyor mu bazen? ¹

***


Kulak zarımı adeta delip geçen alarmla kafamı yorganın altına gömdüm. Ancak sesini kesmeyen lanet telefonun uykuma olan garezi bitmek tükenmek bilmiyordu. Günlerden Cumartesi, bakın altını fosforlu kalemle çiziyorum, olmasına rağmen hangi akla hizmet kurduğumu bilmediğim işkence unsuru sesi ekrana rastgele dokunarak susturdum ve ardından uykuya tekrar dalabilmek için yarı açık gözlerimi kapattım.

Yaklaşık bir dakika sonra telefondan yükselen melodi ile yatakta tepine tepine gelen aramayı cevapladım.

"Efendim?"

"Günaydıııın!" telefonu kulağımdan uzaklaştırıp hattın öbür ucundan gelen aşırı enerjik sesin sahibine göz devirdim. Hafta arası derslere girmeye kırk takla atan kız gitmiş yerine başka birisi gelmişti sanki.

"Sanada Sahra."

"Tahmin edeyim hala yataktasın?"

Parlak zekandan öpeyim.

"Doğru tahmin."

"Unutmuş olamazsın değil mi?" soru ekini uzatışına yüzümü buruşturdum. Sabah sabah hiç çekilmiyordu.

Ya da ben fazla huysuzdum.

"Neyi?" diye mırıldandım içten içe sabır dinlenirken.

Cidden, sadece haftasonu adam akıllı uyuyabilen bir insana bu yapılır mı?

"Plan yapmıştık ya hani..." köşeli jetonumun düşüş sesi beyinciğimde yankılandı. "Nilsu söyledim demişti-"

"Unutmadım unutmadım," istemsizce huzursuzluğa kapılmıştım. Aradan geçen günlerde tamamen aklımdan çıkmıştı. Zaten nadiren bir araya gelmiş o zamanlarda da konu hiç açılmamıştı.

"Tamam o zaman bir saat içinde kapının önünden alırız seni."

"Bir saat mi?" diye geveledim ağlak bir edayla.

"Yeter bu kadar uyuduğun kalk hazırlan marş marş!" diyerek kıkırdadığında uykum sabrımın taşmasına yol açıyordu.

Telefon kapandığında emredersin komutanım deyip yüzükoyun yatağa devrildim. Sıcacık yatağımda pinkelemek, haftasonu kahvaltısını istediğim saatte yapmak varken başıma iş almıştım. Bir yanım bu aktiviteyi desteklese de her daim muhalefet olan diğer yanım kesinkes reddediyordu.

Beş dakika daha, diye kendimi tembihleyip gözlerimi yumduğum esnada ikinci kez - uykumdan- çalan telefona dışımdan afili bir küfür savurdum.

Ekranda yazan isme bakmaksızın yeşili kaydırdığımda sabrımın zerrelerini toplamaya halim yoktu. Haftanın yorgunluğu ve uykusuz geçirdiğim saatlerin acısını çıkarmaya elbette hakkım vardı.

"Sahra Allah aşkına beni bir salın!" sesim kendinden bezmişti.

"Günaydın Ferda, sanırım sana gün daha aymamış." karşıdan gelen ses kesinlikle Sahra'nın değildi.

Çünkü Taha, Sahra olamayacak kadar erkekti...

"Hass-" suratımı yastığa bastırıp nefessiz kalana kadar durdum. Yani yalnızca beş saniye.

Neden ben, neden, neden, neden?

"Uyandırdım mı?" mahçup sesini işittiğim vakit kafamı yastıktan kaldırıp aksini iddia etmeye çalıştım.

-beni tanıdığında kalacak olan. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin