"Odamdaki sessizlik ve sensizlik çok korkutucu. Bilmiyorsun..."
XIII- "Yanımda Kal"
Dedemin gözlerine baktığım zaman bazı kelimeler dökülürdü aramıza. Onun bakışları daima beni güçlü durmam için ikaz ederdi. Bana her zaman dimdik durmam gerektiğini öğretirdi. Güçlü olmak için yapmamam gereken en başlıca şey korkmamaktı. Ve ben dedemin yanındayken hiçbir zaman korkmazdım.
Fakat şimdi korkuyordum. Dedeme, Zamir'e veya herhangi birine bir zarar gelmesi beni korkutuyordu ve ben gücümü yitiyordum.
Gördüğüm iki şahsı tanımıyordum. Bu beni ürkütmüştü ve birkaç adım geriye gitmeme neden olmuştu. "Açma," dedim endişeli sesle. Zamir beni umursamadan kapı koluna uzandı, elim âdeta bir kelepçe gibi kolunu sarmıştı. "Açma dedim sana."
Zamir bana döndü rahat bir tavırla. "Sakin olur musun?" Yatıştırıcı sesi içime işlediğinde çatılmış olan kaşlarım gevşedi. "Onları tanıyorum, Mihrinaz."
Zamir'in cümlesi az da olsa rahatlamama izin verdi, kapıyı açtı. Gelen iki kişiden biri tanıdık gelmişti. Kaşlarımı çatarak Zamir'in uzun boylu kumral adama sarılmasını izledim. Yanındaki genç kadın onların sarılışını izlediği sırada içten bir şekilde gülümsüyor, ben ise her zamanki yüz ifademi takınarak somurtuyordum.
Aniden kızın yeşil gözleri beni buldu, gözlerimdeki buzların çatlama sesini içimde duymuştum. Çok sıcak bakıyordu. Aynı Büşra gibi.
Gülümsedi ve bana elini uzattı. "Merhaba, ben Gül." Onu inceledim. Benden uzundu ama aynı benim gibi ince ve zayıftı. Teni beyaz, saçları kahverengi, gözleri ise yemyeşildi.
Çatılan kaşlarımı gevşetmeye çalışırken gergin bir şekilde elini sıktım. "Mihrinaz."
Zamir, bana baktı kısa bir süre. Rahatlamamı talep eden bakışları altında ezildiğimi hissettim. Ardından adının Gül olduğunu öğrendiğim kadın, onu kolları arasına aldı. "Zamir, uzun zaman oldu."
"Oldu, yenge." Yenge mi? Zamir'in akrabaları mıydı bu çift? Yoksa sadece arkadaşları mı?
Uzun boylu adamın bana baktığını hissettim, başımı kaldırdım. "Nart," dediğinde ona elimi uzattım istemsizce. Nart, soğuk eliyle elimi bir saniyelik sıktıktan sonra Zamir, onları içeri davet etti. Onlar eve girdi ama ben apartmanı kolaçan ediyordum. Başımı iyice dışarı çıkıp merdivenlere bakındım, omzumda bir el hissetmemle irkildim.
Sakin sesle, "Kimse yok," dedi. "Endişe etme. Nart, Asemin teyzenin oğlu. Gül de onun bir yıldır sözlüsü." O an tanıdıklık hissinin nereden geldiğini anlayarak başımı salladım hızla. Birçok ortak tanıdığımız vardı ve ismini duymuş fotoğrafını da görmüştüm.
Tereddütle, "Nasıl buldular burayı?" diye sordum. "Onlara güveniyor musun gerçekten? Ya birileri peşlerine takıldıysa?"
Zamir, her iki omzuma ellerini yerleştirdi, gözlerimi, siyaha meydan okuyan gözlerine diktim. "Sen bana güven," dedi. "Güvendeyiz." Ona zaten güvendiğimi tekrar içimden haykırmış fakat her zamanki gibi bunu sesli dile getirmekten kaçınmıştım.
Başıyla içeriyi işaret etti, peşine takılarak salona girdim. Gül ve Nart, kanepede oturup bizi bekliyordu. Yanlarında ise bir sürü poşet vardı. Poşetlere anlam veremeyerek baktım, Gül âdeta cıvıldayarak, "Bunlar sizin için!" dedi. "Zamir saklandığınızı söylediği için aldık. Kendi bedenime uygun aldım ve sana tam olur bence."
"Teşekkür ederim," dedim. Yüzümde mimik dahi oynamamıştı.
Nart bana bakarak, "Bizden sana bir zarar gelmez," dedi usulca. "Kimseye güvenmemen çok normal ama sadece yardımcı olmaya çalışıyoruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HALEF
ActionAnsızın bir fırtına başladı, tüm gerçekler saklandığı yerden çıkıp onların üzerine devrildi. Hikâyelerinin mürekkeple değil, kanla yazıldığını fark ettiklerinde çoktan kayıplar vermeye başlamışlardı. Mihrinaz Akşahin, geçmişinin kanlı pençesini ens...