Chapter 13

649 80 50
                                    

O gün Lisa'nın odasına ilk defa girmeye cesaret etmişti Jungkook. Tam tamına Lisa kaybolduktan 5 ay sonra...

Herkes sanki yaşama umudunu yitirmişti. Hiç kimse iyi değildi. Ne geceleri Lisa ile fotoğraflarına bakarak ağlayan Rose, ne mutfağının sandalyesine oturup Lisa ile yaptığı şaklabanlıkları düşünüp ağlama krizlerine giren Jin, ne de Lisa ile gelmeyi çok sevdiği basketbol sahasında ağlamaktan kıpkırmızı olan Suga...

Jungkook ise... Onun halini anlatmaya kelimeler kifayesiz kalırdı. Herkes ile olan bağlantısını kesmişti. Diğerleri de Jungkook ile bağlantılarını kesmişti. Onunla ne konuşuyorlar, ne de başka bir şey yapıyorlardı. 

Özellikle Lisa'nın başına gelen bunca şeyden sonra Jungkook'un yüzüne bakmak, onlara Lisa'ya ihanet ettirmiş gibi hissettiriyordu. Bir kişi hariç... Jimin.

Çünkü en başından beri her şeyi bilen kişi oydu. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar biliyor ve kendini bu konuda çok suçlu hissediyordu. 

Diğerlerinin onu affetmesi kolay olmadı. Ama affetmişlerdi. 

Lisa'nın ailesi ise geri Taylanda dönmüştü. Daha fazla bu evde kalmak istememişlerdi. Çünkü evlatları ile olan her anı o evdeydi. Her köşesinde. Baktıkça boğulacak gibi hissediyorlardı. 

Jungkook ise evin yedek anahtarı ile girmişti eve. Yine her zamanki gibi içkinin dibine vurmuş bir şekildeydi. 

Sokakta görenler onun bu ayyaş halinden iğreniyordu. Ama onun acısını kimse anlayamazdı. 

Lisanın odasının kapısını hızla açtı ve gözlerini yavaşça yerden kaldırdı. Ama hızlıca gözlerini kapattı ve yanaklarından bir damla yaşın dökülmesine izin verdi. Krem rengi, sarı ve zümrüt yeşili ile döşenmiş odada gözlerini korkarak aynı zamanda hasret ve özlem içerisinde gezdirdi.

İki adım attı ve siyah çalışma sandalyesinin üzerine gelişi güzel atılmış hırkayı aldı ve burnuna götürdü korka korka. Kokusu hala az da olsa üzerindeydi. Bu gözyaşlarının daha çok akmasına sebep oldu. 

Kafasını hırkadan kaldırdı ve odada gözlerini gezdirmeye başladı. Makyaj masanın üstündeki parfümler, makyaj malzemeleri ve daha bir sürü şey...

Parfümü alıp üzerine bocalamak istedi ama yapamadı... Korktu. Nedenini o da bilmiyordu. 

Hızla Lisa'nın yatağına gitti ve sırtını yatak başlığına yaslayıp ayaklarını uzattı. Daha sonra sırtına bir şey batması ile kaşları hafiften çatıldı. 

Sırtını başlıktan ayırdı ve yastığı çekip aldı. Sarı kaplı bir defter gördü. Onu eline alıp biraz inceledi. Siyah, çok güzel bir el yazısı ile yazılmış yazıyı parmakları ile okşadı. Dear Diary yazıyordu.

Defteri açtı ve okumaya başladı. Keşke okumaz olaydım demişti okumaya başlar başlamaz. 

Defterin her bir sayfasını çevirdiğinde kahroluyordu. Sanki biri kalbine közden bir şey batırıyordu. Ruhu çekiliyor gibi oluyordu her bir sayfayı çevirdiğinde...

Jungkook o gece saatler o defteri baştan sona tekrar tekrar okudu. Kendine lanetler yağdırdı. Defterin en sonunda bir fotoğraf düştü ve ona bakarak daha da ağlamaya başladı. Lisa'sına bakarak ağlıyordu...

En sonunda ağlamaktan bitap düştü ve bedeni daha fazla dayanamadı. 

Ağzından çıkan son kelimeler de şunlardı;

"Eğer öldüysen bana bir işaret gönder meleğim. Gönder ki senin yanına gelebileyim. Ben senin cennetine layık değilim ama olsun... Seni bir kerecik görsem yeter... Ama lütfen ölmemiş ol Lisa... Lütfen..."


Dear Diary / LiskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin