Chapter 11

628 87 23
                                    

Sevgili Günlük;

Bugün doktordan çıktıktan sonra direk kendimi eve attım. Normalde zaten doktordan çıkınca bir yorgun olurdum ama, bu başkaydı sanki. Başka bir yorgunluk vardı üzerimde. 

Annem ve babam beni daha da yormak istemedikleri için pek fazla irdelememişlerdi. Bizimkilere ise her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlatmak zorundaydım. Ondan kaçış yoktu. 

Bugün sana erken yazıyorum çünkü, bizimkiler ile akşam sahilde bir yere gitmeye karar verdik. Sahilin tepesinde bir yere daha doğrusu. Yani gece çok geç geleceğim için yazma fırsatım olmayacaktı büyük ihtimal. Çünkü hemen kendimi yatağa atıp, uykunun güvenli kollarına bırakacaktım. 

Yaklaşık bir yarım saat önce gizemli aşıktan bir mektup gelmişti. Bu sefer içinde bir şey yoktu. Sadece bir kalp ve kilit vardı. Evet. Cidden bunlar vardı.

Böyle gizemli şeylere ne gerek vardı? Direk karşıma çık işte. 

Ama bazen de çıkmasından ölesiye korkuyorum sevgili günlük... Ben gizemli ruhuna aşık oldum galiba...

Ama Jungkook var. O benim hayatımın anlamı ki... Gizemli o yüzden karşıma çıkmamalı. Jungkook'un ruhu kir, pas içinde ama... O aslında böyle biri değil! Sende bunu biliyorsun.

O yüzden hiç karşıma çıkmamalı ve ben Jungkook'u sevmeye devam etmeliyim.

Konu ondan açılmışken devam edelim. Şu günlerde bana karşı tutum ve davranışları bir hayli değişmişti biliyorsun. Artık beni her gördüğü yerde göz kırpıyordu. Hoşuma da gidiyordu doğrusu. 

Ve sınavlarım da bitmişti. Artık liseden mezun olacaktım. 1 ay sonraki mezuniyeti iple çekiyorum. Artık diplomamı alıp, şu lanet yerden kurtulmak istiyordum. 

Shuha ise çökmüş gibiydi. Daha doğrusu ölmüş. Her gün saçını, başını ve makyajını yapıp gelen Shuha bir kaç gündür yapmıyordu. Doğal hali ve bir at kuyruğu ile gidip geliyordu. Hala birliktelerdi. Ama Jungkook'un onu umursadığı pek söylenemezdi. 

Aralarında nasıl bir ilişki olduğunu bilmiyordum. Ama öğrenmek için can atıyordum adeta. 

Jimin de ise bir haller vardı. Bunun hepimiz farkındaydık. Jungkook ile ilgili konu açıldığında ellerini birbirine kavuşturuyor, yüzünü başka yere çeviriyordu. Yahut elini ensesine atıp sıkıntı ile sıkıyordu. Ne olduğunu bilmiyorum ama, umarım kötü bir şey yoktur.

Ben ise iki gece önce bir kabus gördüm sevgili günlük. Çok garipti...

Denizli bir yerdeydim. Ama her yerde ahşaptan evler vardı. Üstümde ise gece mavisi, sifon bir elbise. Bakır rengi, dalgalı saçlarım rüzgardan uçuşuyordu. 

10 tane ahşaptan ev vardı. Bir eve girdiğimde Suga'nın piyanosu tam karşımdaydı. Sol tarafıma döndüm. Duvarlar beyaz ve yerler ahşaptı. Tekrar önüme döndüğümde ise Suga piyanonun başında, omzunun üstünden bana dolu gözler ile bakıyordu. Gülümsüyordu. Ağzını açıp şu kelimeleri söyledi. "Geri dön Lisa... Çünkü hepimizin buna çok ihtiyacı var..."

Daha sonra ben gözümü açıp kapadım ve Suga ortadan kayboldu. Koşar adım dışarı çıktığımda ise karşımdaki manzara beni şok etmişti. Kabus olduğunu biliyordum ama tüylerim diken diken olmuştu. Jungkook bizimkilerden ayrı bir şekilde kumlara oturmuş, bacaklarını kendine çekmiş ve kafasını gömmüştü. Suga ismimi durmadan sayıklıyordu ağlayarak. Namjoon ve Jin de aynı şekilde. Jimin Jungkook'un yanında ağlıyordu. Hoseok ise gözyaşları içinde Taehyung'a sarılmış bağıra bağıra ağlıyorlardı. 

Kızlar ise perişandı. Rose çığlık atmaktan ve ağlamaktan kıp kırmızı kesilmişti. Jennie sinir krizi geçiriyordu. Jisoo ise ağlayarak Jungkook'a saldırmaya çalışıyordu. 

Sonra ise kan ter içinde uyandım. Gerçek gibiydi ve çok çok... Ürkünçtü.

Umarım bir kabus daha gerçek olmaz...  Bir rüya bana Jungkook'u kaybettirdi, kabus yaşattı. Bu sefer kabusum gerçek olmasın da bu bir rüyaya dönüşsün...

30. 03.2018

Lalisa Manoban

Dear Diary / LiskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin