O gece yalnız yattım. Ama uyumadım. Kalbim kırık bir şekilde, Yoongi'nin odaya gelip yanıma uzanmasını bekledim ama yelkovan ile akrep birbirini kovalayadursun, Yoongi adımını hiç odama atmadı. Bu sefer yüreğimi ya giderse? korkusu sardı ve uykum hepten kaçtı.
Onu hem isteyerek hem istemeyerek iki defa üzdüğüm bir gerçekti ve eğer gitmeye karar verirse ve bunu uygularsa elimden bir şey gelmezdi, ona karışacak hakkım yoktu. Benim için gelmişti ve uzun bir süredir de benimleydi. Gitme vakti onun için ne zamandı, bundan emin değildim ve bilmek de istemezdim ama o gün eğer bugün olursa... Olmasını istemiyordum.
Gün doğduğunda yastığıma sıkıca sarılmış, bir gram uyku uyumadan cenin pozisyonunda yatıyordum. Gece boyunca evden bir tek ses çıkmamıştı. Gece çiseleyen yağmur hızını artırmış, gök gürültüsünü de kendine yoldaş ederek yağmış ve sabaha karşı anca durmuştu. Hava kapalıydı, yatarken çekme gereği duymadığım perde kenarda büzüşük bir şekilde öylece duruyordu.
Yatağımdan çıkmak istemiyordum. Çıkıp da gerçeklerle yüzleşmeye cesaretim yoktu.
Zaten tatildi, akşama kadar öylece uzansam kimse gelip bir şey diyemezdi; ama ben desin istiyordum. Yoongi ona aldığım ev terliklerine inat çıplak ayaklarını parkeye sürte sürte odama gelsin, ya hemen başucuma otursun ya da yatağın sol tarafına. İllâ bir şey söylemesine de gerek yoktu, gitmediğini kendi gözlerimle göreyim, bana olan kırgınlığının geçtiğini bileyim, yeterdi.
Çıldıracakmışım gibi hissediyordum. Zaman geçiyordu, evden hâlâ ses çıkmıyordu, Yoongi bir yerlerden gelmiyordu. Yatağımda kalmakta hâlâ ısrarcı olduğum ve öğleni geçen bir saatte kapımın zilinin çalınmasıyla olduğum yerde irkildim. Kimseyi beklemiyordum.
Ancak çalan zil bile beni yerimden kaldıracak kadar kuvvetli değildi, zaten hâlim de yoktu. Gelen her kimse beklesin ve gitsindi.
Diğer tarafa döndüm. Yat yat kollarım da uyuşmuştu ama kimin umurundaydı? Sağ elimi yatağın boş kalan ve soğuk olan kısmına sürttüm. Yoongi'nin kokusunu alabilmem için eğilip burnumu yaklaştırmama bile gerek yoktu. Çarşafı biraz daha sevdim, eğer gittiyse bundan sonraki günlerim böyle mi olacaktı? Yokluğunda, ondan kalan şeylerle yetinmeye mi çalışacaktım?
Duyduğum ayak sesleri ile hareketimi sonlandırdım. Kalbim önce hızlı hızlı atsa da bu ayak sesleri, Yoongi'ninkiler gibi uyuşuk ve yumuşak basmıyordu parkeye. Daha sert ve aceleciydi. Biraz sonra Taehyung, resmen bağırarak odama, ahıra girer gibi, girdi.
"Jimin-ah!" Bedenini, üzerime bıraktığında altında eziliyorum sandım. Belki de evimin şifresini ona vermem yaptığım en büyük hataydı. Can çekişir bir şekilde inlediğimde başını omzumdan kaldırıp yüzüme baktı. "Oh, hasta mısın sen?"
Alnım kırışacak şekilde baktım ona ancak daha fazla tepki veremedim. Üzerimden kalkıp hemen diğer tarafa, günlerdir Yoongi'nin uzandığı tarafa oturdu. Elini alnıma koyup perçemlerimi geri iterken, "Değilim," dedim ancak sesim bana bile yabancıydı.
"Berbat görünüyorsun."
"Sağ ol." Yorganı tepeme kadar çektim ve yüzümü gizledim fakat Taehyung ısrarcıydı. Tek hareketle yorganı üzerimden attı, anlık gelen soğuk ile titredim.
"Madem hasta değilsin, kalksana o zaman. Ben bunca yolu seni uyurken izleyeyim diye mi teptim?"
"Tepmeseydin..." Daha söylememle pişman olmam bir olmuştu ancak çok geçti, Taehyung'un yüzü anında asıldı. Hemen doğrulup üzerimdeki sersemliği atmaya çalıştım. "Öyle demek istemedim Tae."
"Biliyorum, buna alınacağımı mı düşündün?" Yataktan indi. "Hadi kalk, ben salona gidiyorum. Sen de gelmeden önce dişini fırçalarsan memnun olurum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
serendipity | yoonmin ✓
Fanfictionkedi tanrısı, calico kedisi için yeryüzüne iner. 《catboy fici değildir❗》 [27 Eylül 2019 - 17 Aralık 2019]