Yazar notu: Selam!Kendime not; bu bölümü 20 Haziran 2020 tarihinde, saat 21.15'te paylaştım. Sizler de okumaya başladığınız tarihi ve saati buraya yazabilirsiniz.
Hepinize iyi okumalar.
*
BÖLÜM 9
Cenk'in yardımımı isteyeceğini sanmıyordum ama yine de ettim. Ufak bir yardımdı ama Miray'ın aklının küçük -küçücük- bir ucuna bile Cenk'i soksam kârdı. "Valla senin yerinde olsam Cenk'i kaçırmazdım Kızıl. Elbet biri şu gözlüklerin ardındaki tatlı çocuğu fark edecek. Sonra pişman olursun, demedi deme." Cenk bana şaşkın gözlerle baktığında ona gülümseyerek göz kırptım, buna karşılık olarak kızarıp utangaç bir edayla gülümsedi ve bakışlarını kaçırdı.
Miray hayretle, "Tatlı çocuk mu? Cenk mi?" dediğinde Cenk'in kıvrık dudakları düz bir hal aldı. Her ne kadar öyle gibi görünse de Miray Cenk'in moralini bozmak, onu küçümsemek veya aşağılamak amaçlı yapmamıştı, aslına bakarsanız herhangi bir amaç gütmemişti. Sadece daha önce onun için Cenk ve tatlı kelimeleri aynı cümlede kullanılmamıştı.
Cenk'e bakarak, "Evet, bence tatlı," diye itiraf ettim. Cenk'i Miray'ın gözünde yüceltmek için yalan söylemiyordum. Gerçekten öyleydi, sadece saçına nasıl şekil vereceğini ve nasıl giyineceğini öğrenmesi ve şu yüzünün yarısından çoğunu kaplayan kalın çerçeveli gözlükleri çıkarması gerekiyordu.
İltifatım Cenk'i domates gibi kızarttı. Benim haricimde her yere bakarken, "Te-teşekkür ederim," dedi utanarak.
Miray Cenk'e kaçamak bir bakış attı. "Şey... Bilmem, hiç o gözle bakmadım."
"Belki de bakmalısın," diye üsteledim. "Bence çok yakışırdınız."
Miray bir off sesi çıkardı. "Neden herkes aynı şeyi söylüyor? İkimiz de gözlüklüyüz diye mi acaba? Hayır, yani nedeni buysa bundan böyle lens takayım." Cenk'in sana nasıl baktığını gördükleri için olabilir, diye geçirdim içimden. Eliyle önce Cenk'i, sonra da kendini göstererek, "Biz ar-ka-da-şız," diye heceledi. "Ve arkadaş haricinde bir şey olmak istemiyoruz. Niye kimse bunu anlamıyor, anlamıyorum," dedi isyan eder gibi.
"Sen de bu konuda amma dertliymişsin," diye takıldım.
"Hiç sorma. Üniversitenin ilk yılından beri aynı yakıştırmalara maruz kalıyoruz. Gına geldi artık. Öyle değil mi Cenk?"
Önce yutkundu, sonra da, "Öyle," diye onayladı Cenk.
Ona sempati duyuyordum. Çünkü bu hissi yaşamıştım. Ulaş yaşatmıştı. Ona âşık olduğum ilk zamanlarda karşılığını alamamıştım. Alabileceğimi de düşünmemiştim. Her ne kadar neticede almış olsam da o hissi iyi bilirdim. İnsan kendini istenmemiş, reddedilmiş hissediyordu. 'O' insan sizi sevmediği için kimsenin sizi sevmeyeceğini düşünmeye başlıyordunuz.
Bana sorarsanız karşılıksız aşk dünya üzerindeki en boktan şeylerden biriydi.
**
Bir süre daha Miray ve Cenk'le oturduktan sonra açım dercesine guruldayan midemi doyurmak için eve dönmeye karar verdim. Okulda yemedim, çünkü dışarıda yemeğe para harcamak istemiyordum.
Enes'in bana verdiği anahtarla kapıyı açtım ve eve girdim. Ev banyodan gelen su sesi haricinde sessizdi.
Ana kapıyı kapattım ve odama yöneldim. Odamın kapısını kilitleyip sırt çantamı yere bıraktıktan sonra, üzerimdeki kıyafetleri dün giydiğim tayt ve tişörtle değiştirdim. Hep bileğimde bulundurduğum lastik tokayla saçlarımı dağınık bir topuz yapıp topladım. Telefonumu da taytımın lastiğine sıkıştırdım.
Okul halinden ev haline geçiş yaptığımda, mutfağa gitmek üzere kapının kilidini açıp odadan çıktım.
Koridora adımımı atmamla su sesinin kesildiğini fark etmem ve banyonun kapısının açılıp Sarp'ın dışarı çıkması bir oldu. Karşı karşıya bulduk birbirimizi.
Ona şöyle bir baktım, o da öyle. Üzerinde sadece belindeki havlu vardı, suyla kaplı vücudu gibi saçları da ıslaktı ve alnına düşüyordu.
Islaktı.
Kaslıydı.
Dövmeliydi.
İtiraf etmem gerekirdi ki karşımdaki manzara güzeldi. Harikaydı. Muazzamdı.
"İlgini çeken bir şey mi gördün, güzelim?" dedi kendini kastederek. Ses tonu kendini beğenmişti.
"Daha önce görmediğim bir şey değil." Bu doğruydu. "İlgi çekecek bir tarafı yok yani." Bu yalandı.
Tek kaşını yukarı kaldırarak, "Yarı çıplak erkekler görmek senin için sıradan bir şey yani?" dedi imalı imalı. Erkeklerle düşüp kalkan bir kız olduğumu ima ediyordu.
Gözlerimi devirdim. "Ne var biliyor musun Kunter? Hakkımda istediğini düşünebilirsin, çünkü düşüncelerin zerre umurumda değil. Sen de öyle."
"Kalp kalbe karşı desene."
"Onun için önce bir kalbin olması gerekiyor."
Bir an duraksadı. "Evet," dedi kabul ederek. "Ben kalpsiz herifin tekiyim."
Bunlar birbirimize sarf ettiğimiz son kelimeler olurken Sarp hızlı adımlarla yanımdan geçip gitti ve odasına girip kapıyı kapattı.
Ben mutfağa gidip gerekli malzemeleri çıkararak hem bana hem de Enes'e yetecek kadar makarna yapmaya koyulduğum sırada, Sarp'ın odasının açılma sesi ve sonra da ana kapının açılıp kapanma sesini duydum.
An itibariyle evde yalnızdım.
On beş dakika sonra makarna hazır olduğunda tencereden tabağıma koydum, ardından da dün yaptığım gibi tabağımla birlikte televizyonun karşısındaki koltuğa bağdaş kurarak oturdum ve afiyetle yemeye başladım.
Televizyon eşliğinde tabağımı silip süpürdükten sonra durulamak için mutfağa gittim. Tabağı durulayıp bulaşık makinesine yerleştirdim. Hazır elim değmişken mutfaktaki diğer bulaşıklara da el attım ve aynı işlemleri onlar için de gerçekleştirdim.
Bulaşıkları halledip mutfaktan ayrıldım ve tekrar L koltuktaki yerime kuruldum. Telefonumu elime aldım ve internetten kendime uygun iş ilanlarına bakmaya başladım. Kendime uygun derken tecrübelerime, ders saatlerime ve ulaşım açısından uygun işleri kastediyordum; ders saatlerimle iş saatler çakışmamalı ve toplu taşımayla ulaşabileceğim bir yerde olmalıydı, açıkçası eve fazla uzak olmamasını tercih ederdim. Her türlü işi yapabilirdim aslında ama önceden tecrübeli olduğum bir iş olması işime gelirdi.
Uygun birkaç iş bulup başvurularımı yaptıktan sonra televizyon izlemeye kaldığım yerden devam ederken ana kapı açıldı ve Enes içeriye girdi. Arkasından kapıyı kapatıp ayakkabılarını çıkardı. Televizyonun sesini takip edip doğruca salona girdi ve koltukta yanıma yerleşip ayaklarını sehpaya uzatarak bileklerinden çaprazladı.
"Okuldan ve okulla ilgili her şeyden nefret ediyorum." Kurduğu ilk cümle bu oldu. "Pardon, ilk derste ön sıramda oturan kızın göğüs dekoltesi hariç her şeyden," diye düzeltmede bulundu.
"Sapıksın," dedim gözlerimi devirerek. "Pardon, erkeksin," diye düzelttim.
*
Not 2: Aslında bu bölümü dün yayınlayacaktım ama Wattpad'de bir sorun vardı. Bugün de erken saatlerde problem devam etse de neyse ki düzelmiş. Her hafta Cuma, Cumartesi ve Pazar Tİ'ye yeni bölüm yüklemeyi düşünüyorum, ne dersiniz? Evet diyenler bölümü oylayıp kendini göstersin!
Not 3: Tenimdeki İmza dışında hangi kitaplarımı okudunuz, okuyorsunuz?
Ahali 1-2?
Ruhumdaki İmza?
Bende Son Durum: Servis Bekliyorum, Gözlerim Kapalı?
Not 4: Wattpad hesabımı yazardayazar ya da Instagram hesabımı @dem.irem takip ediyor musunuz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TENİMDEKİ İMZA (İMZA SERİSİ #1)
RomanceO, Ateş'ti. Bense, ortalığı Ateş'e veren kızdım. Canlı canlı yanmamız kaçınılmaz, sakınılamaz ve men edilemezdi. NOT: TENİMDEKİ İMZA'YI OKUMAK İÇİN RUHUMDAKİ İMZA'YI OKUMANIZ GEREKMEZ.