Adam elindeki metal parçasını daha fırlattı. Nereye geldi diye bakmadan başka bir parça daha aldı ve fırlattı.
"Bir çocuğa dahi bakamıyorum!"
Ayağının altındaki demir parçasına ayağıyla vurdu. Odanın bir köşesine fırladı parça.
Elindeki yaradan bir kan damlası daha yere düşüp kan gölüne düştü.
Adam elini salladı damlalar elini kirletmişti.
"tam bir beceriksizlik abidesiyim" kendini sandalyeye attı. Boynunu eydi. Sadece düşünmek istiyordu ama kafasında dönen olaylar onu engelliyordu.
Kendi yaptığı robot şehri yerle bir etmiş çocuğunuda kaçırmıştı.
Kardeş, kardeşe ihamet ediyordu.
Babaları için."Verdoğim kararlar hep yanlış yola gidiyor." Dedi fısıltıyla.
"Kendi düşüncelerim kendi yapılarım bana ihanet ediyor"
"Kendi kendimi yok ediyorum."
Alayla dudağını kıvırdı. Sonra hemen geri indirdi."Ben sana benzemiyorum hiç baba"
Dedi sanki babası yanındaymış gibi.
"Senin kadar zeki değilim...""Senin kadar oğluna sahip çıkamıyorum..."
"Ben senin gibi işine düskün değilim... Ben senin gibi değilim"
"Playboyum, tembelim, işe önem vermem, düşman yaratıp düşman satarım. Kendime bile bakamıyorken bir çocuğa bakma kararı alıyorum."
"Neyim ben... Salak, yoksa yüksek derece bir psikopat... yoksa beceriksiz bir iş adamımı"
"Hayır, Tony sen bir süperkahramansın"
Sesin kimden geldiğini biliyordu. Kafasını kaldırmadan güldü.
Kahkahayala.
"Ciddiyim ben Tony"
Durdurmadı kahkahasını. Sarışın adam kaşlarını çatıp kollarını bağladı.
Önünde ki adam hiç eski adama bemzemiyordu. Eski adam her şeyi dalgaya vurur kendini haklı çıkartmak için her şeyi yapardı.
"Bu sefer haklı değilsin Kaptan"
Gülmesini durdurdu ve ağlamak ve gülemk arası ses çıkarttı.
"Ben bir beceriksizim"
Kafasını kaldırdı. Sarışın adama baktı. Kollarını yine bağlamıştı. Görev kiyafeti üzerindeydi. Görevden yeni geldiğinin kanıtıydı.
"Tony..."
Gözleri kızarmış göz altları halka halka olmuş ve morarmıştı.
Kendine zarar verdiği burnundan akan kanla ve elinin üzerindeki yaradan belli oluyordu.
Uykusuzluğu ve açlığı onu bitkin bırakmıştı.
Vücudu iki büklüm olmuştu sandalyede."Biliyorum... tam bir yüz karasıyım. Bir süper kahraman olmak için bir örnek değilim" yerinden kalkmak için atak yapsada baş dönmesi yüzünden geri oturdu.
"Yemek yemeli ve uyumalısın" kafasını olumsuzca salladı adam. Uzamış saçları önüne düşmesiyle geri çekti.
"Kendine bir bak Tony. Pes etmiß gibi duruyorsun"
"Zaten... Pes ettim"
"Peter kayıp Tony nasıl pes edersin?!"
Tony'nin yanına gelip kaldırdı adamı. Tony ise ona karşı çıkarak geri oturdu yerine.
"Bırak beni burada Steve. Ekibi yavaşlatıyorum"
"Ekibi yavaşlatıyormusun? Ekibi toplayan sensin. Sen kurdun..."
Adam kafasıni iki yana salladı.
"Bu doğru değil. Ekibe ben baktım. Ben dağıttım ve ben yok ediyorum"
Steve dayanamıyorak adamı kucağına aldı.
"Steve lütfen" ne kadar isyan etsede bitmiş vücudu can çekişiyordu.
"Bitirmiyorsun. Birbirlerine dahada bağlıyorsun. "
----------
"Ne yaptınız?" Nataşha ayaklarını masaya uzatmış ve gözlerini Steve dikmiş bir şekilde oturuyordu. Onun hemen yanında Bruce Nat'ın omzuna kafasını koymuş oturuyordu.
"Kendinin bir bela olduğunu zannediyor." Dedi Steve. Tony ile yaşadıklarını hatırlayınca yüzünü dahada asdı.
Gözlerinin önünde Playboy, Dahi, Zengin ve Hayırsever iş adamı ve süperkahraman Eriyordu.
Nat ve Bruce'nin hemen yanında Thor ve Clint oturuyordu. Clint yeni okunun ayarlamaları ile oynarken diğer koltukta Wanda Loki'nin bacaklarına yatmış büyüsü ile oynarken zaman geçiriyordu.
Steve Loki ve Wanda'nın yanına oturarak kollarını her zamanki gibi bağladı.
Gözlerini masanın üzerindeki harita hologramına dikdi. Bir mucize istiyordu. Sadece 1 mucize. Ama bu Avengerslar için bardağı taşıran son istek olurdu.
Masanın yanında diz çokmuş bir şekildr oturan Pietro ve Bucky birbirlerine satşmıyorlardı. Sadece haritaya bakıyordu.
Kardeşini kurtarmak için dualar ediyorlardı hepsi.
"Kaç gün oldu. Daha 1 bilgi bile yok elimizde" gözleri kızarmış Nat söylemişti. Boş boş oturup durmaktan daha iyi bir şeyler yapmak istiyordu.
"Nat elimizde 1 bilgi. Yok daha nerede olduğunu bile bilmiyoruz. Kanada'da mı? Afrikadamı? Amerika'da mı? Türkiye'de mi? Yok bilmiyoruz..."
Fazla çıkıştığını ve sesli bir şekilde söylediğini fark edince sustu Steve.
"Özür dilerim Nat" kafasını yere eğerek iki yana salladı. "Şu aralar fazla sinirliyim" af diler gözlerle Nat'a baktı.
Nat ise olumlu karşılayarak kafasını salladı. "Sorun değil Cap" dedi. Cünkü böyle günlerde oda öyle oluyordu. Birilerine patlıyor ve kalplerini kırırıyordu.
"Çocuklar hadi üzerinizi değişin" dedi Steve.
Ne kadar oradan ayrılmak istemeselerde hepsi ayaklanmaya başladı. Kıyafetlerin içinde olmadığından uzun süre kaldılar.
Çocuklar odalarına ayrılırken masadaki haritada kırmızi bir ışık yandı ve tüm odayı bir ses doldurdu.
"Çocuklar" dedi Steve haritanın önüne gelirken. Çocuklarda umutla masanın etrafını çevirdi.
"FRIDAY?"
"Efendim. Başka bir akıllı zeka bana bağlandı."
Steve Nat'a baktı. Nat'ın gözleri umut ile parladığını gördü.
Içindeki duaları edip FRIDAY'a onay verdi.
"Ben Peter B. Parker. Ultron tarafından Kaçırıldım ama Güvendeyim. Sağlığım yerinde.
Beni şimdilik kurtarmayın. Ne pilanladığını öğrenmem lazım. 2 gunde bir sağlığımı ve durumumdan bahsedeceğim. Düzenli olrak. Ama 2. Günun sonunda 1 gün bekleyin eğer o zaman mesaj gelmesse beni kurtarmaya gelin"
Uzun bir sessizlik sürdü. Sonra.Peter'a bir sey söyleyen robotik bir ses geldi sonra peter derin bir nefes alıp verdi.
"Kapatmam lazım." Dedi.
Robotik ses tekrar duyuldu. "Peter hafızam bitiyor" diye.
Peter onaylayıcı ses çıkarttı.
"Sizleri seviyorum çocuklar." Dedi ve mesajın bitme sesi duyuldu.
Odadakiler tuttukları nefesi bıraktılar.
------
İgrenç bölüm oldu lan.
Okul ve annem ve babamin telefonlarına koyduğu şifre yüzünden bölümün gelmesi cok uzdı.
Yaaa bu haksızlık
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baby Avengers
FanfictionAvengerların yarısı Strange yüzünden bebeğe dönüşmüşken diğer yarısıda onlara bakmak zorunda kalsaydı...