Bana söylediği şeyler kulağımda yankılanırken bir kez dediklerini düşürdüm.
Benim. Olur. Musun. Aslı.
Gerçekten senin olur muydum. Olabilir miydim Mert. Mert burnunu burnuma sürttüğünde kendime geldim. Bu kısaca bir cevap istiyorum demenin kibarcasıydı.
" Mert b- ben ne diyeceğimi hiç bilmiyorum. " bana kızmayın ne yani hemen kabul edip, kolay kızı mı oynasaydım. Yok öyle bir dünya.
" Hemen cevap vermek zorunda değilsin ama beklemeyi sevmem bilirsin. " dedi. Yüzünü kaldırdığında sırıttığını görebildim. Egoist. Piç. Nolcak.
Kollarım hala boynundayken sanki ömür boyu böyle kalabilirmişim gibi hissediyordum çünkü Mert'in bende yarattığı etki tam olarak buydu. Kelimelerle anlatması zor, tarif edilmesi imkansız ve nefes kesici. Dudaklarıma hafif bir öpücük bıraktıktan sonra arkasını dönüp gidiyordu. Kolundan tutup çevirme sırası bendeydi. Tabi duvara yaslayacak kadar güçlü değildim. Üstüne bide sarhoştum.
"Gitme" dedim ve bişey demesine fırsat vermeden dudaklarına yapıştım ve bu karnımdaki kelebekleri harekete geçirirken, onunda karşılık vermesiyle içimde tarifi olmayan fırtınalar, hortumlar olduğuna eminim. Daha önce tabiki biriyle öpüştüm ama ilk defa birini bu kadar... ımhh isteyerek öpüyordum. Mert beni kucağına alıp odama çıkardı. Tabi birkaç yanlış oda denemesinden sonra. Teyzem de işten gelen ani telefonla işe gitmişti. Yani etraf temiz.Mert beni duvara yasladı. Yine. Ama bu sefer daha yumuşak daha narin sanki canımı acıtmaktan korkar gibi. Ah tabi ki saçmalıyorum. Mert ve düşünceli olmak. Buna kocaman bir kahkaha atılırdı işte. Beni kalçamdan tutup havaya kaldırdığında ona yardımcı olarak bacaklarımı beline doladım. Dudaklarımı beni sertçe öperken yavaşça aşağı boynuma doğru iniyordu. Hayır. Hayır. Kırmızı alarm orada oluşacak olan bir izi kimseye mantıklı bir şekilde açıklayamazdım. Saçlarından hafifçe tutup geriye doğru çektiğimde, dudaklarının arasından bir inilti çıktı. Şuanda düşüp bayılabilirdim. Yarın bu olanlardan sonra nasıl Mert'in yüzüne bakıcaktım. Asıl soru kendi yüzüme nasıl bakıcaktım. Mert yeniden boynuma doğru yol almadan önce dudaklarımı dudaklarına bastırdım. O da beni yatağıma yatırdı ve üstüme çıktı. Bu şey. Şuanda. Burda. Ben sarhoşken. Burda mı olacaktı. Annem ve onun bana verdiği çok değerli olan öğütleri geldi aklıma. İlkin özel olmalı. Bu özel miydi. Ben burda sarhoşken ve yarın yaptıklarımdan pişmanlık duyarken asla özel olmazdı. Mert tişörtünü çıkardığında her ne kadar ona karşılık versem ve bu yaptığımız şeyi istesemde ( birlikte olma kısmı değil :D) bu şekilde olmazdı. Yanağımdan süzülen bir damla yaş Mert'in omzuna düştüğünde dudaklarını benden ayırdı ve yüzüme baktı. Yüzündeki ifade. Şaşkın. Kırgın. Umutsuz. Sanırım hepsinden biraz vardı. Az önce çıkardığı tişörtünü yerden aldı. Alnımı öpüp hiçbirşey demeden gitti. Bir bu eksikti. Mert az önce düşünmüştü. Ondan korktuğumu. Onu istemediğimi. Yada bin türlü farklı şey. Kahretsin. Benim hayatımda herşey böyle olmak zorunda mı
Merhaba :D uzun bir aradan sonra yeni bir bölümle sizlerleyim. Açıkçası yorum ve vote azlığı yazma isteğimi azaltsada mesaj atıp, yorum yapıp yeni bölüm soran arkadaşlar için yeni bölüm yazıyorum. Yorum yapın lütfen
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Bana Aşıksın
Teen Fiction" Bir kelebeğin kalbini kırdığında ertesi gün özür dileyemezsin. "