Sabah uyandığımda gözlerimi açmakta zorlandım. Dün gece ağlarken uyuya kalmış ve şimdide şişmiş göz altları, kızaran bir burun ve ağrından koparmak istediğim bir baş var. Ne güzel.
Dün gece olanlar aklıma gelince deve kuşu gibi kafamı kuma gömmek istiyorum. Mert kim bilir ne düşünmüştü. Acaba üzülmüş müydü. Aah saçmalıyorum. Mert üzülür müydü hiç. Olsa olsa sinirlenmiştir ki ben oyumu buna veriyordum. Onu istemediğimden değil, bu şekilde olmasını istemediğimden ve aklıma annem ve babam geldiği için ağlamıştım ama Mert bunu anlamayacak kadar egoist pisliği teki. Yataktan ağır adımlarla kalkarak banyoya doğru yürüdüm. Teyzem çok geç gelmiş olmalı ki. Geldiğini duymadım. Aynanın karşısında kendime baktım yada benden kalanlara mı demeliydim. Üstümden kamyon geçmiş hatta geçerken twerk yapmış gibi bir hali vardı. Yani halimi siz düşünün.
Ellerimle gözlerimi avuşturdum ve biraz daha iyi bakmaya çalıştım etrafımıma. Banyodaki makyaj malzemelerimi kullanarak yüzümdeki şişlikleri ve kızarıklığı birazda olsa gidermeye çalıştım ama sonuç BERBAT.
Üstüme hiç umursamadan bir kot pantolan ve onunda üstüne pembe bir, cıvıl cıvıl bir gömlek giydim. Ne kadar harika. Tam bugün ki tuh halime göre!!!
Aşağı indiğimde masa boştu. Kahvaltı hazırdı. Teyzeme seslendim. Ses yok. Yukarı odasının kapısını çaldım. Ses yok. Kapıyı açıp içeri girdiğimde yatağın hiç bozulmamış olduğunu gördüm. Demek ki düşündüklerimin aksine dün teyzem eve gelmemişti. Herşeyin üstüne birde gece evde yek kalmıştım. Ne harika bir hayatım var. Öyle değil mi
~~
Okula gelir gelmez kantine inip sıcak bir kahve alıp içerken, boğazımı yakmasına izin vermiştim. Kantin okulun bu saatinde boştu. Zaten okulda doğru düzgün kimse yoktu. Kahvemi bitirir bitirmez yukarı sınıfa doğru çıkmaya başladım. Sınıfa doğru ilerlerken Mert'i görmemle saçımdan ayağıma kadar bir titreme dalgası beni alırken, dün geceki olanlar aklıma geldiğinde titreme dalgasının yerini kocaman bir kızarma seansı aldı. Lütfen bişey desin lütfen bişey lütfen bişey desin. İçimden saçma sapan düşüncelerim geçerken karşıdan geçen Şeyma'yı görmemle zaten berbat halde olan yüzümün çarpılmış bir hal aldığına emindim. O yavaş yavaş Mert'e doğru ilerlerken kalbimi birinin elinde parçalara ayırmak istercesine sıktığını hissediyordum. Bu berbat bir histi. Şeyma, Mert'in yanına gidip dudaklarına yapışınca ve Mert onu belinden tutup kendine yaslarken, kalbimi elinde tutan canavar kalbimi son gücüyle sıktı ve milyon parçalara ayrıldı. Yanağıma düşen gözyaşıyla ıslanırken artık burada durmamam gerektiğini anladım ve koşarak tuvalete gittim. Aynanın karşısına geçip kendime baktığımda o kadar aciz görünüyordum ki. Artık gözyaşlarımı serbest bıraktım. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.
Annem için... babam için... Mert için... bana yaşattığı acılar için... herşey için...
Kapının aniden açılmasıyla içeri Mert'in girdiğini gördüm. Eserini görmeye gelmişti herhalde. Piç. Yanıma gelip baş parmağıyla gözyaşlarımı silmeye çalışınca elini itekledim. Ne yani git Şeyma'yı öp sonra gel iyi miyim diye bak gözyaşlarımı sil. Tam Mertlik bir davranış. Piç davranışı.
Sinirle " dokuma bana " diye bağırdım. " ne istiyorsun Aslı. Ne. Ne. Ne. Dün bana benim olur musun diye sordum, sana zaman verdim. Sen gitme dedin. Beni öpmeye başladın ve biz sevişecekken sen ağlamaya başladın. Söyle beni istemedin mi? Yeterince tatmin etmedim mi seni? Yoksa altında inlemek istediğin başka biri mi var? Ne istiyorsun Aslı. Ne. " diye sinirle bağırdı. Kulaklarım duyduğu şeyin ağırlığını tartmaya çalışırken, bacaklarımı beni taşıyamayacağının sinyallerini veriyordu. Ben ne için ağlamıştım, o üzüldü diye kendimi suçlamıştım ama... ama o salak neler düşünüyordu. Bana neler diyordu. İçimden çığlık ata ata, hıçkıra hıçkıra ağlamak ve buz gibi eriyip yok olmak istiyordum. Bu sefer olmazdı ama bu sefer ağlayamazdım. Gözümden yanağıma doğru akan inatçı gözyaşını elimin tersiyle sildim. Derin bit nefes aldım ve başladım konuşmaya. " ben... ben senin istediğin gibi biri olamam Mert. Bugün benimle olup yarın bir başkasına gitmene dayanamam. Kırılırım... bu beni yorar...
" bende senin istediğin gibi biri olamam Aslı. Sana durup dururken sarılamam, seni sevdiğimi söyleyemem, seni en çok ben sever, sinirlendirir, sarıp sarmalar... gerekirse senden en çok ben nefret ederim ama sende bir kelebekmişsin gibi narin davranma!! "
Tuvaletten dışarı doğru çıkarken kısık bir sesle " Bir kelebeğin kalbini kırdığında ertesi gün özür dileyemezsin Mert. " dedim ve kendimi koridora attım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Bana Aşıksın
Fiksi Remaja" Bir kelebeğin kalbini kırdığında ertesi gün özür dileyemezsin. "