İki hafta. Koskoca iki hafta geçti ve bu iki haftada neler mi oldu??
Teyzem eve çok fazla uğramadı artık yüzünü zar zor görür oldum. Şirkette önemli toplantıları, anlaşmaları felan olduğunu söyledi. Bu iki haftada Yağmur'la olan arkadaşlığımız iyice büyüdü. Kardeş dersin ya hani öyle oldu. Kaya'yla aramız çok iyi bu iki hafta içinde neredeyse hergün okul çıkışı buluştuk. Bazen cafeye gidip oturduk, bazen ders çalıştık. Sadece arkadaşız. Gerçekten. Kaya'yı ilk gördüğümde böyle yakın olacağımızı söyleselerdi eğer gülerdim heralde çünkü Kaya'yı dışardan gördüğünüzde sert, soğuk ve insanlara uzak olan bir yapısı var. Onu şu iki haftada tanıdığım kadarıyla dış görüntünün ne kadar yanıltıcı olduğunu gördüm. Ona herşeyi anlattım. Anne ve babamı kaybedip burada teyzemin yanında kaldığımı felan herşeyi... tabi Mert'le ilgili olanları değil. Evet bu hafta boyunca Mert'le topu topu en fazla iki kez konuştuk. Tabi onlarada konuşma denirse. Birincisinde sınıfta Yağmur'la konuşurken ayakta dikilme diye beni azarladı. İkincisinde dr kantinde Yağmur'un yanına kaynak yapacağım sırada kaynak yapma deyip beni sıranın sonuna göndermesiyle oldu. İkisindede ağzının payını vermek isterken o gözlere bakınca eridiğimi hissetmemle cevap veremedim. Sadece baktım. O hergün içinde kaybolmak istediğim gözlerine baktım. Tabi o kafasını çevirene kadar. Öküz. Biz burda kendimizce romantizm yaşıyoruz. Sen gelmiş içine ediyorsun. İşte bu koskoca iki hafta içinde sadece bunları yaşamıştım ve birde Kaya'yla cafeye gittiğimizde Sarp'la karşılaştık ve Kayayla selamlaştı. Bana göz kırptı ve uzaklaştı. Sarp. Bana. Göz. Kırptı. Sanırım dünya tersine dönüyor. İnekler uçuyor. Kuşlar yüzüyor. Güneş doğudan batıyordu. Yoksa bu olanların mantıklı bir açıklaması yokk. Fizik hocasının bugünlük bu kadar yeter demesiyle güzellik uykumu yarıda bırakıp gözlerimi avuşturdum ve kendime gelmeye çalıştım. Bugün Yağmur hasta olduğu için okula gelmemişti ki bu okula ayrı bir sıkıcılık katıyordu. Okuldan sonra yanına gidip onunla ilgilenecektim. Zil çaldığında sınıftan dışarı çıkarken omzumda hissettiğim elle birden irkildim. Bu kişinin Kaya olduğunu görmemle rahatladım. Kaya ellerini havaya kaldırarak " heyy sakin ol benim " dedi o tatlı gülümsemesiyle bana bakarken. Onu seviyorum ama arkadaşça ve onunda beni daha farklı düşündüğünü sanmıyorum. Bu iki hafta boyunca yeterince yalnız kalmıştık ve o beni yanağımdan bile öpmemişti. Hemde fırsatı varken. İşte bu da ona güvenme sebeplerimden biriydi. Benim konuşmadığımı görünce beni kolumdan tutarak çekmeye başladı. " nereye gidiyoruz heyy bişey söylesene " diye cırladım. " bağırma tamam mı sağır olmak istemiyorum ve sürpriz " dedi. Şu an eksik olan tek şey sürprizdi zaten.
" sürprizlerden hoşlanmam Kaya " dedim gözlerimi devirirken. " seversin. Her kız sever" dedi. Severdim ama şuanda konumuz bu değil. Kaya'yla beraber müzik sınıfına geldiğimizde iyice şaşırmıştım. Sürpriz neydi? Niye buraya gelmiştik?
Kaya niye buraya geldik diye sordum sınıfın içerisine girdiğimde yanıma sakince yaklaşıp sıralardan birine oturmamı sağladı. " Kaya cevap verir misin?" diye sordum.
Bunun için bana kızma Aslı dedi ve sınıftan çıktı. Kapıya doğru koşarken ne için kızabilirim ki diye bağırdım fakat kapıya açmaya çalıştığımda kilitli olduğunu anladım. Lanet olsun. Kaya neden beni buraya getirdin. Niye sana kızmamamı istedin diye bağırırken arkadan gelen " işte bu yüzden sana kızma dedi. " diyen sese dinlediğimde kulağımda en sevdiğim şarkının nakarat kısmı , sevdiğim şiirin en anlamı cümlesi okunur gibi hissederken söyledikleri kulağıma işlerken, gözlerine baktığımda yeniden kaybolduğumu hissediyordum. Neden şimdi beni buraya getirtmişti. Hemde zorla. Ve en önemlisi Kaya'yla Mert arkadaş mı? Yok ninemim iphone... daha neler. Bunların hepsinin mantıklı bir açıklaması olmalıydı ve ben hemen öğrenmeliydim. Yoksa aklıma gelenler farklı boyutlara ulaşacaktı.
Şaşkınlıkla birlikte Mert dedim sadece. Bir şey demezken yanıma doğru geldi ce aramızdaki mesafeyi kapattı. O yanıma doğru gelirken kokusu ondan önce gelmişti. Bu. Kokuyu. Özlemiştim.
Elini belime koyduğunda aramızda hiç mesafe kalmadığını farkettim.
"Napıyosun Mert. Uzak dur benden." Dedim. Sakın o eli çekmeee Mert.
"Denedim Aslı. Denedim. "
"Neyden bahsediyorsun Mert." Dedim. Ve evet elini çekmemişti.
"Senden uzak durmaya çalıştım. Bu zaman içinde güvende olman için Kaya'nın yanında olmasını sağladım ama artık senden uzak durmak istemiyorum. Git desende gitmicem. Ben doğru mu duyuyordum. Mert Kaya'yı bana göz kulak olması için mi ayarlamıştı. Daha da önemlisi önemlisi Mert ve Kaya arkadaş mıydı. Mert beni önemsiyor muydu?? Haha. Şaka heralde. Şaka.
"Bişey demeyecek misin Aslı? "
Mert'in sorusuyla kendime geldim.
"Ne söylememi istiyorsun Mert. Bak bir kelebek değilmişim gördün mü? Hala hayattayım. Kırılsamda burdayım. "
Alnını alnıma dayadı ve nefesini hissetmemle onu özlediğimin farkına vardım.
"Senden bir şans istiyorum Aslı ama şunu bil eğer o şansı bana vermesen bile gitmeyeceğim. Çünkü ben kelebeklerin kalbini kırdığımda ertesi gün değil o gün özür dilerim. " Tabi Mert tabii. Kesin o gün dilersin. İki hafta oldu be insafsız.
"Bana 2. şansı verir misin Aslı?
2. Şansı vermeli miydim?
Mantığımla değil, kalbimle hareket etsem nolurdu?
En fazla ne kaybederdim ki?
Belki 2. Şans bu sefer bize gerçekten şans getirirdi.
Belli mi olurdu???
Gurur, imkansız dese de
Tecrübe, riskli dese de
Mantık, manasız dese de
Kalp, yine de denemeye değer dedi.
Alnımı alnından çektiği anda dudaklarını kısa süreli bir öpücük kondurdum ama Mert bırakmama izin vermedi ve beni o özlediğim tutkulu bir şekilde öpmeye devam etti.
Bugüne kadar hep mantığımla hareket eden ben ilk kez kalbimle, duygularımla hareket edişimde umarım pişman olmazdım. Hem herkes 2. Şansı hak ederdi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Bana Aşıksın
Teen Fiction" Bir kelebeğin kalbini kırdığında ertesi gün özür dileyemezsin. "