Açlık Oyunları'nın hazırlık sırasını berbat etmişlerdi.
Farkındamısınız bilmiyorum ama seçildikten sonra ailemle konuşamadım. Adım okunduğunda sersemlemiş haldeydim. Hem muracattan önce eğitime gitmemiz ve bir puan almamız gerekmiyor muydu? Her şey karma karışıktı.
Müracatta (Lamia hep buna röportaj, bense müracat derdim) iyi bir iş çıkarmış olmalıyım. Ancak Lamia rahatsız gibi görünmüştü. Belki de taktiği buydu kim bilir... Odama gider gitmez yatağa atladım. Kapım çalındı ve Peeta yanıma geldi.
"Orada harika bir iş çıkardın!"
"Cidden mi?"
"Evet ancak biraz afallamış gibiydin sanki," dedi. Güldük. Onun taktiği buydu: Müthiş espiriler. Bana göre müracatta fena sayılmazdım.
"Yarın sabah eğitim var. İyi dinlen. Konuştuğumuz gibi. Gerçek yeteneğini kimseye gösterme. Ancak onun üzerinde çalış."
"Dur bunda hata var."
"Ne?"
"Biz eğitim olursa demiştik. Yanılıyor muyum?" diye sordum ve kafama bir yastık yedim. Her şeyle alay etmek hoşuma gidiyordu. Beni sakinleştiriyordu. Peeta odamdan çıktı. Ben de uykuya daldım.
++++++
Eğitimde çok kişi yoktu. Lamia henüz gelmemişti ancak gelse bile çok bişey değişmezdi. Bu oyunlarda bile kariyer haraçları vardı. Hem de en kötüleri. Ancak geldiğim saatte hiçbir kariyer yoktu. Sadece küçük bir kız (bize diğer toplama günü çekilişlerini izletmişlerdi ancak kim hangi mıntıkada unutmuştum), iri yapılı bir oğlan ve birbirlerine kardeş gibi benziyen iki sıska ve uzun bir kızla, erkek vardı. Benimle birlikte beş kişi. Aralarından kimse de beni tanımıyordu. Harika.
Vakit kaybetmeden hemen kendime bir alan seçtim: Otlar. Zehirli olanları, şifalıları ve yenebilecek olanları zihnime not ettim. Diğer işime yarayacaklar zaten zihnimdeydi.
Bir alana gidip öğretmenden malzeme ödünç aldığım gibi otlara geri döndüm. Kimse bu alana uğramıyordu. Sanki okuyormuş gibi yaparak yeteneğim üzerinde çalıştım.
Ardından gizlice malzemeleri bıraktım ve yeni bir alan aramaya başladım.
Halat alanını es geçtim, hemen silahlar alanını buldum. Öğrenmem zaman alıyordu ve küçük düşüyordum. Ancak bir süre sonra acemiyce ok atmayı (tabiki de olabilecek en uzak mesafeden), mızrak ve zıpkın kullanmayı öğrenmiştim. Diğer silahlara hiç girmedim.
Tırmanma alanına gittim ve ipe, ağaca veya başka herhangibir şeye tırmanamadığımı öğrendim. Ardından tam o alandan ayrılıyordum ki, Lamia'yı gördüm. Beni izliyordu ve muhtemelen berbat tırmanışımı izlemişti. Peki ya diğerleri? Yok çok dikkatliydım. Hem tırmanmadan önce o orada değildi. Fazla kaptırmışım kendimi tırmanmaya demek ki.
"Berbattın."
"Belki de taktiğim budur?"
"Yo, hiç zannetmiyorum," dedi. Bir süre bakıştıktan sonra ayrıldık. Yetteneğimi önceden denediğime sevindim. Aksi taktirde arenaya çıkana dek ne kadar ustalaştığımı anlayamıyabilirdim...
Diğer alanlar sıkıcıydı. Yine de onlara da bir uğradım ancak diğerlerinin fikir edinebileceği kadar değil.
O an onu gördüm... Elindeki hançeri beceriksizce tutuşu... Bu Jason'dı!
"Jason!"
"Liroy!"
"Seni tanıyorum!"
" Cidden mi? "
" Yo sanırım yanılmışım," dedim. Güldük. O en iyi arkadaşımdı. Tabikide onu tanıyacaktım! Bana kılıç ve baltalarla ne yapabildiği gösterdi. Etkileyiciydi. Ona mızrak ve zıpkın kullandığımı gösterince baya etkilendi. Ne de olsa bunu yıllardır yapıyordum.
Birlikte kariyer haraçlarının da olduğu bölgeye gittik. Baya güçlüydüler. Onları izlerken istemeden de olsa kendinizi kötü hissediyordunuz.
"Baya güçlüler."
"Evet."
"Bizi öldürebilirler."
"Evet."
"Beni dinlemiyor musun Liroy?"
"Evet"
"Sen salaksın."
"Evet. Dur, ha?" dedim. Yine güldük. Biz iyi arkadaşlardık.
"Müttefik olalım mı Liroy?"
"Evet."
"Önce akıl hocalarımıza danışmamız gerekmez mi?"
"Onlar kimin umrunda."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
76. Açlık Oyunları
FanfictionBaşkan Snow ölmüştür. Ancak hala Başkan Coin'in oylaması yani Capitol çocuklarının Açlık Oyunları bir rafta bekliyor. İşte 76. Açlık Oyunları! Ve de bu oyunları yaratan gizemli bir el... Aralarında Snow'un yiğeni de olan bir oyun... Peki ya içlerind...