Uyandığımda Jason'ın sesini duydum. Yavaşça arkamı döndüğümde onun kamerayla sohbet ettiğini anladım.
"... ve tekrar söylüyorum, kendinizi falan bırakmak yok! Yeterince net mi? Ben dönemezsem Liroy döner. Lütfen dayanın," dedi. Beni görünce suratını ekşitti. Bana birşeyler dedi ama ben aradan "onlar için endişelendim" ve "sonra gözlerini kapamaya gittim ve rüya olduğunu anlayınca" gibi kesitler ancak alabildim çünkü iki şeye bakmakla meşguldüm: Işık ve kan.
"Liroy sen beni dinliyor musun? "
"Hiç dışarı çıktın mı?"
"Hayır. Niye ki? "
"Karnım acıktı da belki avlanıp bana süpriz yapmışsındır dedim," dedim ve parmağımı dudağıma götürüp susmasını işaret ettim. Ardından da kanı takip ettim, direk şeye gidiyordu... Hemen çevik bir hareketle mızrağımı deliğe fırlattım. Anında bir "Ah!" sesi geldi.
Deliğe uçarcasına çıktım ve kariyer haracı ile göz göze geldim.
"Bir kariyeri öldürdün ha? Senin yerinde olsam kaçardım."
"İyiki sen ben değilsin ve matematiğini geliştir. İstersen parmaklarınla say," dedim ve mızrağımı yerden çekip karnına sapladım.
"Çünkü doğru sayı üç," dedim ve Jason bir hançerle bitirici hamleyi yaptı. O bunu yaparken tam zamanında kafamı çevirdim. Eğer ayrılırsak o ve ben kesinlikle ölürdük. Bir top patladı. Bizi bulmuşlar mıydı? Ama sonra birşey fark ettik. Sırt çantası erzak doluydu. Ayrıca yanına aldığı diğer şeyler de resmen bağırıyordu: O kariyerlerden ayrılmış. Ancak yine de emin olamayarak birbirimize baktık. Sonra gökten bir paraşüt indi. İçinde erzak vardı. Bu da bizim mağraya kendimizi kapatmamız anlamına geliyordu çünkü zaten çok yiyeceğimiz vardı. Yine de mağranın çatısından dışarı atladım. Bir çığlık duydum. En son bir çığlığa atladığımda yaşadığım deneyimden ders almadığım belliydi çünkü yine o yöne koştum. Ama bu sefer bir nedeni vardı. Bu çığlığı tanıyordum. Bu Lamia'ydı!
Ona doğru koşarken Jason yanıma geldi. Lamia'yı göremedim ancak birinin arkama bir hançeri hafifçe sıyırttığını hissettim. Refleksel olarak mızrağımla harekete geçip arkamdakini yere yatırdım. Mızrağım böğrüne nişan alınmış şekildeydi. O an karşımdakinin kim olduğunu düşündüm: Üzeri tamamen çamurla kaplı olan... Lamia idi!
"Lamia?"
"Hey selam!"
" Liroy ne yapalım?" diye sordu Jason. Ona verdiğim kılıçla (evet kız kariyerin kılıcını kullanamadığımdan ona vermiştim) ufak tefek bir kıza karşı koyamamakla meşkuldü. Çünkü kız onu ağaca yaslamıştı ve Jason'ın kılıcını bir arada kullanıyormuşcasına ikisi de tutuyordu.
"Tamam onları bırakalım," dedim. Ama kız Jason'ı bırakmıyınca Lamia'nın "Onu bırak Helen." demesi gerekti. Bir süre durduk. Sonra çığlığın sebebini sordum. Geçiştirdi.
"Kariyerler nerede? Yerlerini bildiğinizi biliyorum. Onların erzaklarından aşırıyorsunuz," dedi Jason.
"Evet. Tam çayırın ortasına kamplarını taşımışlar."
"Yerimizi-"
" Yok bilmiyorlar," dedi Lamia. Helen hiç konuşmamıştı. Bense bu sohbete katılmamıştım. Tüm diyalog boyunca Helen'le birbirimizi süzdük. Sonunda gökten inen bir paraşüt sessizliği bozdu.
Bu paraşüt de neydi? Bir şeye ihtiyacımız yoktu ki. Ya müttefiğe ihtiyacımız varsa?
Paraşütü Lamia'ya uzattım.
"Ayrılıcaz ancak müttefik olucaz. Al. Tamam mı? " dedim. Kafasını salladı.
" Tamam ancak paraşüt sizde-"
"Al dedim."
"Anlaşıldı," dedi ve paraşütü aldı.
Bu bölümün çok kısa olduğunun farkındayım ancak sınav haftasına girdik bu yüzden gelecek hafta yb gelemeyebilir. Okuduğunuz için teşekkürler, vakit buldukça yazmaya çalışıcam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
76. Açlık Oyunları
FanficBaşkan Snow ölmüştür. Ancak hala Başkan Coin'in oylaması yani Capitol çocuklarının Açlık Oyunları bir rafta bekliyor. İşte 76. Açlık Oyunları! Ve de bu oyunları yaratan gizemli bir el... Aralarında Snow'un yiğeni de olan bir oyun... Peki ya içlerind...