Perdenin Arkasında -Katniss-

433 34 4
                                    

Aynada yüzüne baktım. Bazen herşeyi arkada bırakmak istiyordum. Peeta’yı da alıp gitmek... Bazen düşünüyordum... Ne değişmişti?

İsyan patlak vermişti. Peki ne olmuştu ki? Herşey yine aynıydı. Sadece rollerdi değişen. Neden hala Oyunlar vardı? Neden? Zaten ben istememişmiydim 76. Açlık Oyunları'nı? Oy vermemişmiydim?

Ancak o bir anlık öfkeydi... Prim için... Bize yaptıkları için... Peki neden vurmuştum Başkan Coin'i? Bir anlık öfke... Prim için... Bize yaptıkları için... Aynı sebep, başka sonuçlar... Peki ya Başkan Paylor? O neden istemişti? Belki o da bir anlık öfleydi... O öfke yüzünden yirmi dört çocuk ve ailelerinin hayatı kararmıştı!

Belki bu suçluluk duygusuydu beni Lamia'ya karşı o kadar iyi yapan... O kadar şefkatli. Hiç sert değildim ona. Sanki o masum, küçük bir kızmışcasına... Prim veya Rue gibi... Arenada boşuna ölen Rue... Beni kurtarmak için. Benim yaptığım planı uygularken!

O masum çocuklara yardım etmeye çalışırken ölen Prim... Kardeşim!! Masum, küçük kardeşim! Neden? Ama hayır. Bütün bunlara intikam olsun diye seçmiştim Açlık Oyunları'nı. İntikam için bir katliyam!

Aynaya bir yumtuk attım. Bu beni kendime getirdi. Aynadaki o paramparça yansımam, aynen bendi. Düzgün değildi. Normal değildi. Karmakarışıktı. Ancak aynaya bakarken elimdeki ufacık sızı yendi bendi. Elime baktım. Birkaç küçük ayna parçası ve şırıl şırıl akan o kana baktım. O kan damarlarımda olmasa isyan başlar mıydı? Başlasa daha mı iyi olurdu bensiz? İntikamsız? Barışsal.

Elimin iyi olmadığına karar verdim ve odamdan çıktım. Ben kendi değimimle Yeni Capitol olan Göz'deydim. Göz, Capitol ile aynıydı gibiydi bana göre. Ancak ikisini birbirinfen ayıran Göz'de o makyaj, süs ve parıltı olmamasıydı. Herşey sadeydi. Sevdiklerim (yani onlardan geriye kalanlar) buradayı.

Hizmetçilerimden birini çağırdım ancak bana hastahaneye gitmemi önerdi. Abarttığını söylediğimde, başkası neredeyse acili arıyordu. Bu nedenle giyinip, çıkmaya hazırladım.

Annem aklını kaçırmaya yüz tuttuğu o zamandan beri bir doktor gözetiminde hastahane işletiyordu. Önce birşeylerle uğraşması söylendiğinde başladı herşey. Sonraysa eczanede çalışmaya başladı. Bu ona iyi gelince de önce hemşire olarak hastahanede çalışmaya başladı, sonra da   doktorluğa geçti. Aynı evde olmamıza ramen yok gibiydi. Zaten zamanının çoğunu işinde geçiriyordu.

Ev, hastahaneye yürüme mesafesindeydi. Oraya gitmeye hazırlanmıştım ki, annem geldi. Ona elimi gösterdim. Önce kötü olduğunu söyledi ancak sonra elime pansuman yapmaya başladı.

En sonunda elim iyileşti. Ardından kapı çaldı. Annem açmaya gitti ve Peeta ile karşılaştı. Birbirlerini gördüklerine çok sevinmişe benzemeseler de yine de ses etmediler. Sanırım daha önemli birşeyler vardı.

Peeta birşeyler demeden ona gitmek istediğim yeri söyledim. Tek kelime etmeden önüme düştü.

Sonunda durduk ve kapıyı çaldım. Her zamanki gibi kapıyı Johanna açtı. Başka kim olabilirdi ki?

"Merhaba!"

"Merhaba. İçeri gelsenize," içeri girdik. Oturma odası olduğunu tahmin ettiğim bir odaya geçtik. Ona bu Oyunları planlarken orada olup olmadığını sordum.

"Oradayım ancak Başkan Paylor ne dediysem evet dedi. Sadece, gereltiğinde kurallarda ufak bir oynama iznini kendine drvretti."

"Ne kadar ufak?"

"Oyunların tüm anakuralları," dedi. Bu, birbirimizi yemememiz ve ilk bir dakila dairelerden çıkmamamız dışında ne olabilirdi? Arena.

"Liroy arenayı ne kadar önce gördü?"

"Sadece bir dakika kadar. Daha fazla veremedim. Hem o dairelerden dışarı bir dakika dolmadan çıkarsan, bir düzenek seni öldütüyor. Bu, tüm Oyunlarda vardı," dedi Peeta.

"Ama tek şanslı o değildi," dedi Johanna. Bu Oyunlarda birşeyler dönüyordu...

76. Açlık OyunlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin