Uyanır uyanmaz Helen'in olması gereken yere baktım. Neredeydi? Ardından ezilmiş meyvelerle yazılmış notu gördüm:
Ava gittim. Büyük olasılık sen uyanmadan dönerim.
Helen.Bu not içimi çok tahatlatmamıştı. Helen hep gizemlidir. Gerçekten çoğu silahı mükemmel kullanır. Tek sorun bana sürekli emir vermesi. Çünkü beni arenada hayatta tutabilir.
Ormandaki küçük kampımıza baktım. Cornucopia'dan hiç bir şey almamıştık. Tıpkı Katniss'e verdiğim söz gibi. Ancak bir haraç bizi takip edince şansımızı deneyel'm demistik. Helen on iki yaşından belki bir yaş büyüktü. Haracın kemerindeki bıçağı kaptığı gibi boğazını kesmişti. Bu, ona saygınlık kazanmamı sağlamıştı. Bizim hakkımızda alınacak tüm kararları o verirdi. Bu nedenle de onun Liroy'la müttefik olmamıza birşey dememesine şaşırdım. Ha bi de Jason ile.
Haraçtan aldığımız çadırın ağızında bir hareketlenme oldu.
"Demek uyanmışsın," dedi Helen. Elinde dolu bir çuval vardı. Ona bakıp gülümsedim.
"Sana da günaydın."
"Bu gün iyi bir av oldu," dedi ve torbayı yere bıraktı.
"Bana kızgın mısın?"
"Ne konuda?"
"Yeni müttefiklerimiz konusunda."
"Yoo, değilim. Bana sormadan müttefik aldın, üstelik seni hayatta tutan benken. Ama yok değilim," dedi. Bunu derken hiç de alınmış değildi. Gayet ciddiydi. Bu nedenle sordum:
"Neden değilsin?"
"Çünkü zannettiğimden daha zekiler. Müttefiğiz ancak neden ayrıyız? Çünkü kariyerler onların peşinde. Biz ise arenada değil gibiyiz. Kimse bizi önemsemiyor. Ancak müttefik olduğumuzu öğrenirlerse bizim sandıklarından daha güçlü, onlarınsa daha güçsüz oldukları ortaya çıkar."
"Tamam. Bugünkü planımız nedir?"
"Bugün sakiniz. Dinlenebiliriz, Lamia. Yani planın yoksa," dedi ve bana tuhaf bir bakış attı. Ne planım olabilirdi ki? Sonra yerde duran torbaya baktım. Midem resmen kazınıyordu.
Bir süre sonra yamuk yumuk tavada omlet yapamamaktan gına geldi. Hiç sponsorumuz olduğunu sanmıyorduk ve bu yüzden de elimize ne geçerse kullanıyorduk. Bu tava tam dört kez ayrılmıştı. Bir daha ayrılmaması için elimizden geleni yapıyorduk. Helen'in bana verdiği yumurtalar zehirli değilse de artık kesinlikle öyle olacak gibiydi. Bir türlü pişmiyordu!
Sonunda pes ettim ve Helenle yarı pişmiş omletimizi yerken sessizleştik. Sessizlik uzun sürmedi. Bir top tam ağzıma nir lokma daha attığımda patladı. Helen'le bakıştık. Çadırdan çıktık. Hava aracını bekledik ama gelmedi. Demek ki ölen her kimse, yakında cesedi veya katili yoktu.
"Ava çıkmalıyız. Oyun kurucular burada daha fazla kalmamıza izin vermiyebilirler."
"Tamam. Seninle burada buluşuruz," dedim. Çadırdan dışarı çıktık ve sürünerek güç alanını geçtik. Evet çadırımızın dışında
bir güç alanı vardı. Aslında bu nasıl oldu bilmiyorum. En iyi tarafı da sürünerek altından geçmediğiniz sürece sizi çarpıyordu. Çadırımız bu güç alanı kubbesinin ortasındaydı. Elimdeki tuhaf silaha baktım. Bu upuzun bir sapı olan büyük bir çekiçti. Saçma gelebilir ancak başka silahım yoktu ki!
Sonunda Helen gözden kayboldu. O ağaçlarda hiç gözükmüyordu ve uzaktan çok iyi ok atıyordu. Tek sorunu yakından atamaması. Elimdeki silah avlanırken yakın mesafeden saldırmak dışında bir işe yaramadığından tuzak kurmaya başladım.
Uzun süre beklememe ramen birşey olmadı. Sanki hiç hayvan yoktu! Sonunda tuzaklarımı bırakıp yürümeye başladım.
Tam yarım kilometre bile olmamışken bir ses duydum. Arkamı döndüm ve bir kariyer! Elindeki kılıçla bana koşuyordu. Hemen ben de koşmaya başladım. Ama nereye gidecektim ki? Sonra bir zıpkın beni sıyırdı. Ama kariyer o kadar da şanslı değildi. Ölümcül bir yarası yoktu ancak dizi yaralanmıştı. Bu nedenle beni bırakıp oraya davrandı. Ben de hemen oradan uzaklaştım.
Koşarken bir yerde durdum. Soluklanmak için oturdum ve nefeslerimi düzenledim. Yerde kanlı ayak izleri gördüm. Merakımdan da takip ettim. Hem eğer yarası ciddiyse arenada sayımız azalırdı. Amaayak izlerinin sonuna geldiğimde, yerde bir barış muhafızı gördüm. Burada ne arıyordu ki? Silahını aradım ancak tabiki biri benden önce davranmıştı. Etrafta küçük bir tur attım ve bir çatlak buldum. Arenanın güç alanının sonunda bir çatlak vardı! Çatlaktan baktım. Kavurucu öğlen güneşinin altından geceye baktım. Serin gece... Demek ki dışarıda geceydi. Ancak tam kalktımda, herşey karardı.
Tekrar merhaba!
Sizi uzun süre beklettigim için üzgünüm ancak derslerimiz çok yogun.
Bu bölümün kısalıgı için üzgünüm.
Sanırım uzun süre yeni bölüm yazamayacagım.
Ancak sizleri çok seviyorum.
Yorum yazanlar, vote verenler ve ruh dedigim, okuyan ancak
yorum veya vote yapmayan herkeze ayrı ayrı tesekkürler!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
76. Açlık Oyunları
FanfictionBaşkan Snow ölmüştür. Ancak hala Başkan Coin'in oylaması yani Capitol çocuklarının Açlık Oyunları bir rafta bekliyor. İşte 76. Açlık Oyunları! Ve de bu oyunları yaratan gizemli bir el... Aralarında Snow'un yiğeni de olan bir oyun... Peki ya içlerind...