BÖLÜM 18🌹

3.4K 142 4
                                    

Multimedya (Hacer)

Araba da sürekli direksiyona vurup bana dönüyor bana sinirli sinirli bakıp tekrar arabayı sürüyor ben hiç bir şekilde istifimi bozmadım pür dikkat yola bakıyorum kaşlarımı çatıp yola bakıyorum

"Bak bak sen birde kendi sinirli beni delirtme"bunu sinirle bağırarak söylerken ben çok sakin hiç istifimi bozmadan
"Beni zorla buraya getirdin nereye gidiyoruz bilmiyorum ben hakli olarak sinirliyim peki ya sen"bu halim onu deli ediyordu ve ben daha çok deli etmek istiyordum canıma değsin ohhh 2 saat kadar yol gitik 1 saati kavga 1 saati seszlik ve bakış aldı bir eve geldik dağlık alan harika bir evdi her yer yemyeşil küçük bir baraka ve güzel ahşap bir ev etrafı inanılmaz güzel ben bu evde yaz kış ömür boyu yaşardım arabadan indim huzuruu öyle bir içime çektim ki korktum dedim bitecek az az küçük küçük nefesler al sitem ona huzurumu belli etmeden sordum
" Ne diye getirdin beni buraya"
"İkimizde kafamızı toplayalim diye"
"Sen burdayken ben nasıl toplarım"
"Sitem biraz burda kalalım olmadı kararın hala netse boşaniriz"
"İşte sen busun savaşmayı bilmeyen mücadele edemeyen pes eden yalancı zavallının tekisin"hemen kabul etti kendine hiç kıyamıyor eğer bu şekil de düşünüyorsa artık bu evde kalmamizin bile yararı yoktu.

İçeri girdim içeri dışarıya nazaran daha güzeldi yani 4 4luk bir yerdi burası galiba rojhatların dağ eviydi
Akşam oldu hiç bı sekilde konuşmuyoruz şömine için odun getirip doldurdu tam şöminenin karşısında oturup ayaklarımı karnıma çekip ateşi izledim oda koktukta oturmuş beni izliyor artık dayanamadım ve ona sinirle

"Kes şunu yapmayı "alaycı şekilde
"Neyi yapmayı"
"Beni dikizlemeyi kes "
"Hoşuma gidiyor "
"Ama benim hiç gitmiyor "gülüp kafasını pencereye çevirdi uykum çok geldi sıcağın önünde mayistim birden bana
"Kurt iner buralara tilki iner korkma"
"E ne diye getirdin buraya beni bir de korkma diyorsun ya"
"Merak etme ben burdayım"
"Daha çok korkuyorum işte "
Biraz durduk saat ilerliyordu birden

"Bana hiç guvenmiyorsun değil mi"sorduğu soruyla gözlerimi gece gibi gözlerine diktim
"Mesele güven değil mesele senin insanların sevdiklerinin kalbini kolayca kırıp yalan söylemen ben sana güvendim de İstanbul'dan sürgün edildim unutma!"
Derin bir iç çekti nasıl bir gururdur bu hala özür dilemez ya üzgünüm demek bile bu kadar zor mu o zaman ben de boşanma davasından vazgeçmem asla uyku moduna geçmiştim çoktan gözlerimi uykuya bırakırken birden Rojhat
"Hadi geçip uyuyalım"dedi
"Burası iyi burda uyucam ben"
"Şömine sönünce donarsin"
"Alışkınım ben donmaya "ne hakla cagirirki beni sanki ben de hemen kabul edicem sanki o bir odaya girdi ben de hemen şöminenin orda kıvrılıp uyudum sabah horozun sesi dağ evini kaldırıyordu güneş sanki gözümü yok edecek gibi parlıyor burnuma bir tereyağli gözleme kokusu geldi ki sormayın kendi kendime konustum
"Ne çok uyumuşum kesin saat 10"
Birden rojhatin kahkaha sesi geldi
"Hayır saat 10 değil saat sabah 6"
"Ne derdin ne senin beni bu saate uyandirirsin"
"Ben uyandırmadim çilli uyandırdı "
"Çilli kim"
"Horoz"sanki alay ediyor benimle dışarı çıktım güneşle beraber hafif esen rüzgar çim kokusunu burnuma getirdi gözlerim kendi kendine uyusurken Rojhat
"Gel kahvaltıya"dedi inat etsem çok açtım etmesem başka kahvaltımı yapıp etrafı gezdim bir adam geldi uzun boylu yakışıklı biriydi oda karşı kulübede yaşıyordu baya mesafe vardı arabasıyla geldi yanıma geldi
"Ben alış veriş yapmak istiyorum ama
Nerden gidebilirim tam ağzımı açıp ben bilmiyorum diyecekken birden Rojhat "hayırdır ne iş "dedi tam marketin yerini soruyor diyecekken adama "hayırdır birader"
"Ben alış ve"
"Yok burda git ara bul"adamın sözü yarım kaldı ağzında beni adamın yanından çekiştirip eve attı bu kadarida yeter di ama bu kadarı da fazlaydı ama
"Sen kimsin nasıl beni itlersin yeter"
"Beni delirtme neden elin adamıyla konuşursun "

"Bak yeter beni suçladın yeter beni bu şekil de itham ettin yeter artık dayanamıyorum "kolumdan tuttu çekti kendine belimi kavrayıp yaklaştırdı burnuna dişlerinin arasında burnunu saçımı koklayarak konuştu
"Dayanamıyorum jinamin anlasana gözlerin başka gözlere değince ve ölüyorum "
İtledim yere düştü ağlayarak koşmaya başladım kovalamaya başladı beni kaçıyorum o kovalıyor en sonun da bir uçurumun kenarına geldim aşağıda akan coşkun ırmağa kendimi bırakmak istedim

"Dur sitem dur yapma dur"
"Yeter artık bittim ben anladın mı yoruldum ben çok yoruldum bırak atayım kendimi sen de kurtul ben de kutulim yeter"
"Sitem sensiz ölürüm ben"
"Rojhat ben sensiz daha mutluyum "ağlıyordu onu ilk defa böyle gördüm resmen diz çökmüş elleri yüzün de ağlıyor du bu hali içimi çok acıttı bırak beni dediğim her an gözleri kısılıyordu yapacak bişe yoktu ben de ölüyordum her gün ellerimi açtım içimdeki nefesi verdim öyle gözümü kararttim ki atlayacaktim tam adım atıp kendimi coşkun ırmağa birakacakken beni tutup çekti düştük yüz yüze geldik ve bana bakıyordu kurtarmanin sevinci vardı onu itip toparlandım
"Bir daha bana bunu yaparsan ikincisi olur ve bu gerçekten olur"
"İkincisi olmayacak merak etme"
Anlamadım o önde ben arkada yürüyordum eve vardık odaya girmesi çıkması bir oldu elindeki imzaları imzalayıp elime verdi
"Al boşanma kağıtları ver avukata bitsin yok olalım "
Bu kadardı elime sıkıştırdı kağıtlara baktım sevdiğim adama baktım bitti buraya kadar ses etmedim arabaya bindirdi beni ve Midyat'ın başına bıraktı arkasını dönüp gitti sanki ağlayacağımı anlayan bulut kimse anlamasın belli olmasın diye akmaya başladı akıyordu yağmur ağlıyordu sitem konağa geldim şu gibiydim dılda üstümü degisip uyudum devrani arayıp haber vermeliydim uyanınca yapacaktım....
================================

Şimdi ne olacak

Kısa oldu ama bu seferlik böyle olsun kusura bakmayın

Yorum ve beğeniyi unutmayın 🖤

üç kumalı sitem (tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin