Medya çok uwu
🎶:EXO-HeavenSonunda iyice yorulduklarını fark ettiler. Taehyung onlara nazaran daha da fazla yorulmuş gibiydi. Jeongguk için dayanmaya çalışmıştı ama sonunda Jeongguk durumu anlamış ve onu evine bırakmıştı. Jeongguk ve Yugyeom biraz hasret gidermek için bir yerlere gidip biraz sohbet etmeye karar verdiler. Yugyeom biraz kafa dağıtmak istediğini söylediğinde Jeongguk'un aklına bir yer geldi. O kadar gürültülü olmayan bar tarzı bir mekandı burası.
Mekana geldiklerinde oturdular ve birer içki söylediler. Birbirlerine hayatlarından bahsediyorlardı ve arada eski anılarını anlatıp gülüyorlardı. Yugyeom lavaboya gitmek için ayağa kalktığında gördüğü şeyle dizlerinin titrediğini hissetti. Onun burada ne işi vardı, hem de yanında 4 kızla beraber ? Seoul'e geldikten beri görmek istediği kişi karşısındaydı işte. Onu gördüğünde ne kadar özlediğini daha da iyi anladı. Acaba kokusu hala aynı mıdır diye düşünmeden edemedi. Buradan giderken bilerek onun bir hırkasını da almıştı. İtiraf etmese bile onun kokusuna muhtaçtı. Uzun süre yıkamamıştı o hırkayı, bir süre sonra kokusu da kaybolmuştu zaten.
Bunları düşünürken öylece dikildiğini o anda fark etti. Gözleri buluştuğunda sanki her şey kaybolmuştu, ne onun yanındakiler ne kendinin yanındaki Jeongguk, hiçbiri yoktu. Sadece onlar vardı. Bir süre birbirlerinin gözlerinin içine baktılar. Yugyeom ağzında tuzlu bir tat hissetiğinde ağladığını fark etti. Bambam'in gözleri Yugyeom'un gözünden akan damlayı yanağı boyunca takip etti. Kalkıp gözyaşlarından öpmek istiyordu onu ama yapamıyordu.
Gözlerini ayıran Yugyeom olmuştu. İnsanların içinde ağlamaktan nefret ederdi. Ne olursa olsun insanların içinde ağlamazdı. Bu yüzden ağlamasını durduramayacağını fark ettiğinde koşarak tuvalete gitmişti. Aslında böyle yerlerde tuvalete de giremezdi ama şu an bunu düşünecek drumda değildi. Yere oturdu ve hıçkırarak ağlamaya başladı. Öte yandan Bambam onu umursamamaya karar vermişti ama aklına gelen şeyle ayağa fırladı ve onların masasına koştu.
B: ''Yugyeom'un çantası nerede ?''
J: ''Kim olduğunu sorabilir miyim ?''
B: ''Şu an benim kim olduğumdan daha büyük bir sorunumuz var. O çantadan bir şey almam gerek.''
J: ''Ne alacaksın ?''
B: ''İlacını almam lazım, anlıyor musun ?''
J: ''N-ne ilacı ?''
B: ''Yugyeom'un astımı olduğunu ve ağladığında kriz geçirdiğini bilmiyor musun ?''
J: ''N-ne ?''
Jeongguk olayın şokunu atlatmaya çalışırken Bambam zaten çok zaman kaybettiğini anladı ve Jeongguk'u iterek Yugyeom'un çantasını aldı. İçini biraz karıştırdığında astım ilacını bulmuştu. Hemen onu alıp tuvalete koştu. Yerde hıçkırarak ağlayan ve nefes almaya çalışan Yugyeom'un yanına çömeldi ve havayı ağzına sıktı. Yugyeom'un göğsü şişti ve düzensiz de olsa nefes almaya başladı. Yugyeom güçten düşmüş bir şekilde kendini onun kucağına bıraktı. Yumuşak saçlarında ellerini gezdiriyordu ki o an anladı onu ne kadar özlediğini. Böyle kucağına yatardı eskiden, o da aynı böyle saçlarını okşardı. Genelde böyle uyuyakalırlardı. Kapının gürültülü bir şekilde açılmasıyla Yugyeom yerinden zıplamıştı. İçeriye girip koşarak onun yanına gelen Jeongguk'u gördüğünde onu da korkuttuğunu anlamıştı. Jeongguk yanına gelip ona sıkıca sarıldı.
J: ''Bana hastalığın olduğunu nasıl söylemezsin ? Eğer o olmasaydı kim bilir neler olurdu.''
Y: ''Kimseye söylemiyordum, zaten sadece ağladığımda ve aşırı derecede yorulduğumda oluyor.''
J: ''Ama o biliyordu ?''
B: ''Benim bir adım var, Kunpimook Bhuwakul ama bana Bambam diyebilirsin.''
Y: ''Onun bilmesinin sebebi eskiden çok yakın arkadaşım olması ve eskiden çantamı karıştırırken ilacımı bulmuş olması. Ona bu yüzden anlatmak zorunda kalmıştım.''
J: ''Peki.''
Jeongguk biraz bozulmuş gibiydi. Yugyeom ona sarıldı ve ondan özür diledi. Biraz şirinlik yaptığında zaten ona kızgın kalamayan Jeongguk onu affetmişti.
J: ''Hadi gidelim.''
B: ''Yugyeom biraz konuşabilir miyiz ?''
Y: ''Bilmiyorum Bambam, konuşmalı mıyız ?''
B: ''Lütfen konuşalım sadece biraz.''
Yugyeom izin ister gibi Jeongguk'a baktığında Jeongguk kafasını salladı ve çıktı. Bambam konuşmaya başladı.
B: ''Neden gittin Yugyeom, neden bizi bıraktın ? Hepimiz mahvolduk gittiğinde, biliyor musun o hiç ağlamayan Jinyoung bile ağladı. Günlerce gelemedik kendimize. Milyonlarca kez seni aradık, mesaj attık. Delirmek üzereydik. Jackson, hiç susmayan ve hep bizi neşelendiren Jackson'un bile neşesi kalmadı. Ben ne yapacağımı bilmiyordum, sanki hiç bitmeyen bir boşluğa düşmüştüm ve oradan çıkmaya çalışıyordum. Önce inanmadım aslında biliyor musun ? Dedim ki o bizi bırakmaz, geri döner. Her gün seni bekledim. Her kapı çalışında belki sensindir diye kapıya koştum. Bir gün artık dayanamayacağımı anladım ve ümidimi kestim. Yemiyor, içmiyor, uyumuyor, sadece yüzümde boş bir ifadeyle oturuyordum. Fotoğraflarımıza bakıyordum bazen galiba gerçekten delirmiştim çünkü senin yanımda olduğunu bile gördüm. Bir gün artık yaşamak için bir sebebim olmadığını anladım. Sen bana açıldığında seni reddetmiştim ya gerçekten çok özür dilerim. Ben anlayamamıştım, yaşamak için yemek, su ve havadan daha çok sana ihtiyacım olduğunu. Benim yaşama sebebim de yaşamam için gereken şey de sendin. Ve ben bunun farkına çok geç varmıştım. Sürekli beynimde benim yüzümden sesi yankılanıyordu. Artık dayanamıyordum. Dışarı çıktım ve gidip jiletler aldım. Eve gelip kimse beni görmeden kendimi banyoya kilitledim. Küvete biraz su doldurdum ve senin şampuanından koydum. İçine girdim, su buz gibi olsa da umursamıyordum. Bir elime aldığım jilete bir de sol bileğime baktım, içimde bir korku olsa da umursamıyordum artık. Sol bileğime bir çizik attım, çok derin olmasa da ciddi bir kesikti. Canım çok acıyordu, ne zaman akmaya başladığını anlamadığım gözyaşlarım görüşümü bulanıklaştırıyordu. Kapının yumruklandığını duydum. Her taraf öyle güzel sen kokuyordu ki biraz durdum ve sadece havayı kokladım. O arada birisi kapıyı kırdı ve içeri girdi. Bu Jackson'dı, yanında da Mark vardı. Adımı bağırarak yanıma koştular. Mark birine ambulansı aramasını söyledi. O arada birisi bileğimi elinin içine almış üzerine bir havluyla baskı uyguluyordu. Bir yandan benimle konuşuyordu. Suyun buz gibi olduğunu fark ettiğinde hemen beni içinden çıkardı. O zaman bayılmışım yani gerisi benim için bir karanlık ama bana anlatıldığı kadarıyla ambulans gelmiş ve hastanede uzun uğraşlar sonucu beni kurtarmışlar. Gözlerimi zorlukla açtığımda başımda Jaebum ve Youngjae vardı. Jaebum uyandığımı ilk fark eden oldu, yerinden fırlayarak Youngjae'yi uyandırdı ve dışarı koşarak diğerlerine de haber verdi. İçeri 5 kişi birden girdi. Onları ailem takip etti. Doktor hepsini dışarı çıkardı tabi. Yaklaşık 2 ay boyunca hastanede psikolojik tedavi gördüm. Bunları bana acı diye anlatmadım bu arada. Sadece bizim neler yaşadığımızı anla istedim. Seni üzmek gibi bir niyetim de asla yok. Ben seni çok seviyorum Kim Yugyeom. Hala yaşama sebebim sensin, hep sendin ve hep sen olacaksın. Bir gün seni bulacağım umuduna tutunarak yaşadım hep, demek ki umut etmek bazen işe yarıyormuş.''
Konuşması bölünmüştü. Konuşmasını bölen şey ise Yugyeom'un sıcak dudaklarıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
take my hands now/taekook ✓
أدب الهواةSeni kurtaracağım Kim Taehyung. Vkook/yarı texting