Kelimelerin mi bitti? Bırak bitsinler… Nasıl olsa sonbahar gelecek, bir yaprak düşecek, turuncu…Hayır, hayır sarılarda var muhakkak. Gerçek hiç bir şey bu kadar kesinlik doğuramaz. Sırf turuncu olamaz. Sen nasıl sırf iyi değilsen, sırf güzel değilsen o da sırf turuncu olmayacak. Çünkü, o da gerçek sen ve ben gibi. Ya da bir rüya sen ve ben gibi…Aşk bile sırf aşk değilken, hiç olamamışken, o yaprak sırf turuncu olamaz! Ve sonra, turunculu sarılı yaprak içinde yeni kelimeler doğuracak, sırf umutlu değil ama, elbette bazıları kırık olacak, yine sen ve ben gibi kırık…
Söylesene bana, hayallerini mi yitirdin? Yıllardır kapitalizmin köpeği gibi seni koşturtan, düşündürtmeden yoran o şey, ulaşabildiğin için artık boşluk mu? Ne fark eder, nasıl olsa aşık olacaksın sen de bir gün, biliyorsun. Geç gelen farkındalık, hiç gelmeyenden iyidir diyeceksin, kötü hiç bir şey o kadar da kötü olmayacak tam da o gün. Ve sonra, en sevdiğin şarkı, hiç beklemediğin bir anda çalacak, mest olacaksın… Olmamışsın gibi davranma!” Umut kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır” diyeceksin ama hep o şarkıyı bekleyeceksin. Çünkü, yaşıyorsun…
Gülüyorsun… Demek tüm bunları yaşadın. Demek yitik kelimelerin yerine, asla tam yerine geçmeyen ama daha güzel olanları doğurdun. Bazı yeni kelimelerin öncekilerden çok daha kötüydü, yetersizdi. Demek bu seferde onları eksikliklerinden ötürü daha çok sevdin. Demek sen gerçek bir annesin artık. O yaprak düştü, hala ara ara düşüyor, şarkılar çalıyor ve sen aşık oluyorsun… Yanaklarını şiir kokutmak için sürttüğün şiir dolu sayfalar canlanmış el ele şarkılar söylüyor senin için. Artık yazmıyor, yaşıyorsun. Kokluyorsun cennetini. Biliyorsun ya, yaşadığın dünyadan başka cennet yok sana. Şimdi hiç olmak o kadar da korkutmuyor seni. “Her şey” olanlar için endişeleniyorsun sadece hepsi bu. Sen de herkes gibi bir gaz olacaksın biliyorsun da, en azından diyorsun ya en azından, Nazım Hikmet doğduktan sonra doğacak kadar şanslıydım da şiirlerini okudum. En azından Woody Allen ‘dan sonra doğdum da o filmleri izlerken, o şarkılarla mest oldum. Ayda dans etmenin o kadar da zor olmadığının farkına vardım. En azından diyorsun hiç bir şey olduğumu bilerek bir gaz olacağım. Gerçek özgürlüğün, hiç bir şeye “sahip olmamak” olduğunu anlayarak, özgürlüğümü bir tek sevgiyle kısıtlayacağım. Sonra bu söylediklerine gülüyorsun, saçmalık diye. Hiçliğini bile başka hiçliklerden ayırma isteği, ah insanoğlu… Halbuki herkes gibiyken, ne kadar da güzelsin.
Demek gerçek olanda saflık, teklik yok. Gerçeklik ise hem var hem yok. Demek aşk var ve yok. Bazen sen bile var ve yoksun. Demek her şey güzel ve her şey bir o kadar çirkin. Demek tüm bunları hissediyorsun ve yazıyorsun, ama yine de bu düşünceler var gibiyken bile yok…Yazarken emin iken, cümlenin sonunda fikir değiştirebilecek kadar birden çok şey olmalı senin içinde.
İnsanoğlunun içi sırf turuncu olacak değil ya!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hoşça-kal
HumorSen bulutlara piyano çal yine, düşen damlalara isim ver, nefes alışını duyabiliyorum. Ve kafamın içi, hala bir peyzajdan farksız.