Evren Yazılmak İçin Vardır. 23:10:14

132 4 1
                                    

Kafatasımı sıkıştırıp duran cıvamsı ağır, yoğun ve gri düşüncelerin, parmaklarımda nasıl birer kelimeye dönüştüğünü izliyorum. bu eller, diyorum kendime, bu ellerdir ruhumu kağıtlara süren. kirleten. ve bir çocuğun oyun hamurunu şekillendirmesi gibi, kafamdaki şeffaf soyutluğu somut bir heykele çevirebilen.

Ellerimi izliyorum yazarken. klavyede gidip gelişlerini. içimde göğsümden saç diplerime kadar bi savaşın içindeyim. yapabileceğim en iyi betimleme bu, şu an için, kaburgalarımdaki dünya savaşı ve beynimdeki büyük patlamalar her saniye binlerce evren oluşturan. neden yazmam gerektiğini bilmiyorum ama yazmak istiyorum. sanki yazarsam dinecek bütün bunlar.

Sanki yazdığımda anlam yüklüyorum bütün bu saçmalığa. yaşamak ya da var olmak, bunların hepsi büyük bir saçmalayış. neden burdayım? “ben dünyaya yanlışlıkla gelmişim.” dedi yazar bugün. aptallığın kaosunda sadece 56 kiloluk bi yer kaplıyorum. belki daha az, üç gündür bişey yemedim.

Bazen diyorum ki bu uyuşturucunun etkisi. bana verdikleri o hapların yüzünden. ağzıma bir tane atıyorum ve on beş dakika geçmeden titremeye başlıyor ellerim. nefesim hızlanıyor ve kalbim. bi insanı duvara çarpa çarpa öldürür gibi, çarpıyor kendini kaburgalarıma. milyonlarca düşünce akın ediyor kafama düşünmemem gereken.

“düşünme fazla, delirirsin.”

Dedi annem ben küçükken. o günden sonra fazla düşünmemeyi düşündüm fazlaca. belki de annem anladı benim böyle olacağımı. farklı? intahara meyinli? melankolik? yalnız ve mutsuz? annem bana hamileyken bana mı aktardı yoksa bütün korkularını? düşünmemeyi seçtiği bütün düşünceleri bana mı verdi istemsiz.

Belki de ben bi kazaydım.

İki üç spermin arasından aptaşca bi tesadüfle birinci gelenim. yanlışlıkla o yumurtaya girmiş bi hücreyim belki. çok çok çok garip geliyor nano milimetrelik bi spermden ve beyaz güzel bi karnın içinde usulca duran o et parçasından oluşmuş olmam. ben o sürekli övülen, uğruna savaşlar çıkan, insanı insan yapan o karmaşık, kompleksli ruh muyum, yoksa sadece düşünebilen bi et parçası mı? sonuçta bi doku bi de sıvı bizim, benim temelim.iz. nasıldır bir ilahi güç o kirli kanlı parçaya o saf ruhtan tanrı ruhlar düşünmek savaşmak sevişmek yaşamak ölmek ölmemek üzülmek sıkılmak BIKTIM bıktım bıktım bıktım ve bıktım

düşüncelerimin hızına ellerim yetişemiyor.

ve ben delirmek üzereyim anne.

Yanlış yaptım. fazla düşünüyorum. çok fazla düşünüyorum. neredeyse beynim yazacak ve yazamadıkça, ellerim çok yavaş kaldıkça beynimden, koparıp atmak istiyorum kollarımı ve kendime öfkeleniyorum.

Öfkeleniyorum ve kendimden nefret etmeye başlıyorum. anlamsızlığın içinde anlam bulmaya çalışmak kadar umutsuz bi durum var mıdır? kimsenin anlamayacağını bile bile yazmak ve bu oyunun bir parçası olmak.

“intihar kişinin içinde vardır. sonradan düşünülmez.”

Dedi yazar bugün.

o yazar öldü.
çok düşünürken nefes almayı unuttu.

Benim de nabzım durur mu dersin anne. ölmemi ister misin? kalbimi atarken 2 kez gördün. biri ben karnındayken, diğeri hastanede tam da bu ilaç için kontrol yapılırken. gözlerin doldu. o kalp ki senin yarattığın. senin kendi içinde ürettiğin. ben senindim. sana ait. senden. ben kopan parmağının başka bir beden oluşturması gibi bişeyim. senden kopan bişeyim ve kendimi tamamlayarak insan oldum.

Düşünmeyi nasıl öğrendim. niye çok kitap okumayı sevdim. niye bişeyler öğrendikçe dünyadan koptum. niye senden koptum. “ben” dediğim, bütün bu düşüncelerim, duygularım, nasıl oldu da basit bi et parçasında var olabildi.

Anlatamıyorum. anlatamadıkça delirecek gibi oluyorum. deliriyorum. yazarken ağlıyorum. sinirden ağlıyorum ama. Yeterince kelime yok. Hiçbir şeyi anlatmaya yetecek kelime yok.

Anlam yok

Mana yok

Anlamsızlık yok manasızlık yok

Bişeyi anlatamayacağımı öğrenemiyorum. anlam yoksa anlatmak yok ama bunu anlamıyorum.

Hoşça-kalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin