Yaz sıcağı ile harmanlanan ılık rüzgar, sabahın erken saatlerinde bedeninde buluşuyordu Hoseok bisikletini belli bir hızda sürerken.
Kulağındaki kulaklıkta çalan müziğe odaklanabildiği söylenemezdi. Hayatının 10 yıllık, ne olduğu belirsiz ve korkunç dönemini atlatmış yine de annesi ile arasında bir soğukluk hâla süregeldiği için yeni bir eve taşınmıştı. Pekala, annesi bu konuda yardım ediyor ve oğlunun yanında olduğunu her daim hissettirmeye çalışıyordu fakat Hoseok, yeniden hayata kendisi olarak gözlerini açtığında ve Jungkook'un gittiğini öğrendiğinde tüm umutlarını çöpe atmıştı.
Geleceğine dair şekillendirdiği tüm hayalleri yok olmuştu ve o tüm hayalleriyle birlikte sevgisini yok etmişti. İlk başlarda komik bir şaka olduğunu ve Jungkook'un bir yerlerden çıkacağını umut ederek bir hafta geçirmişti.
Hastanede hâla gözetim altında kaldığı 1 ay boyunca kapının aralanacağını ve Jungkook'un geleceğini umut etmişti ama bu öylesine saçma bir umuttu ki bunu ancak hastaneden tam anlamıyla sağlıklı bir birey olarak, 10 yıl sonunda ayrılırken anlamıştı.
Annesi, durumu anlamakta zorluk çekmemişti oğlu sürekli Jungkook'u sorarken fakat Jungkook işi bırakıp giderken elindeki tüm bilgiler de Jungkook yerini ve telefon numarasını değiştirdiği için faydasız kalmıştı.
Hoseok anlam verememişti. Onun kendisinden böylesine kaçmasına asla anlam verememişti ve sonra fark etmişti de sadece bir hasta olduğu için ona iyi davranmak adınaydı tüm gülümsemeleri ve insanın canını öylesine yakardı ki gerçek olduğunu umduğu o sahte hisler...
Ama Hoseok aşmıştı. Hayatında kendisini yeni hobiler ve yeni uğraşlara adamış, kendini meşgul etmeyi başarmış ve hislerinin zamanla körelmesini seyretmişti.
İnsandan insana değişirdi hisler evet ve Hoseok kendisine bunu yapan birisini hâla umut ederek bekleyemezdi.
Bisikletinin frenlerine bastı ve kaldırım kenarında durduğunda bisikleti kaldırıma çıkartıp geldiği fırının kapısının kenarına bulunan tabela direğine çantasından çıkarttığı bisiklet zincirini taktı.
Hayatında kendisine yeni bir yol çizmişti. Aşk, sarsıcı bir darbe misali kalbini yıkarken o sessizce acıların dinmesini beklemiş ve dindiğini ummuştu. Artık his yoktu, aşk yoktu, 10 yılını hastanede heba etmişken şu an sadece gezmek ve temiz havanın tadını çıkartmak istiyordu.
Yaşadığı mahallede yeni arkadaşlar edinmiş ve yalnız kaldığında 1 yıldır hâla, Jungkook'un kendisini bıraktığı günde bile ağlamadığı gibi ağlamamak adına sürekli kendisini meşgul etmişti.
Belki sevgi yoktu artık ama bir acı içinde birikmişti. Ağlamadıkça içinde büyüyordu ve Hoseok inatla savaş veriyordu. Çünkü hep böyle olmaz mıydı? İçine attıkların birikir ve taşıyamayacağın bir hal alırdı.
Tatlı rüzgar esintilerinin karıştırdığı saçlarını fırının kapısındaki yansıması ile düzeltti ve içeriye adımladı.
Taze ekmek kokuları burnuna dolarken her sabah buraya gelip kahvaltı için sıcak ekmek almanın ne kadar güzel olduğunu düşündü çünkü böyle ufak görünen şeylerle mutlu olabiliyordu. Sıcak bir ekmeği kolları arasına alıp apartmandan içeriye koşarak girmeyi veya o sıcak ekmeğin ağzında dağılışını.
"Hoseok günaydın." daimi müşteri olmanın verdiği tanınmışlık vardı. Hoseok gülümseyip karşılık verdi ve ekmeğini alıp bisikletine atlayarak evinin yolunu tuttu.
Bugün tek yapmak istediği biraz kitap okumak ve ders çalışmaktı. Açıktan liseyi bitirmeye çalışıyordu. Çok fazla açığı vardı fakat üstesinden gelebileceğine olan inancı da tamdı. Bu yüzden harıl harıl çalışıyor ve elinden gelenin en iyisini yapmayı hedefliyordu.
Yaşadığı apartmana yaklaşınca siyah bir arabanın kapı önünde durduğunu fark etti. Buralara yabancı bir arabaydı ve Hoseok kimin arkadaşı veya akrabası olduğunu merak etti.
Bisikletini durdurup apartman bahçesinden içeriye girecekken duyduğu sesle kalbine bir ağırlık yüklendi.
"Hoseok." adını duymak istemeyeceği bir ses kulaklarına ulaştı. Ne yaparsa yapsın nefret edemediği, sevgiyi bile öylesine zor sildiği bir ses kulaklarında defalarca yankılanırken onu bu durumdan çıkartan bisikletin yere düşerken çıkarttığı ses oldu. Sıcak ekmeğini sakladığı çantasının kollarına asıldı ve bahçe kapısını açıp koşarak apartman kapısına ilerlemeye başladı.
Ne arkasına dönüp bakardı onu bırakan insana ne de ona bir karşılık verirdi. Kapının kilidini titreyen parmakları ile tuşlarken yine sesini duydu. Boş sokakta demir kapının gıcırtısı ve adım seslerini işitirken kapının açıldığına dair bir klik sesinin ardından kendisini apartmana attı ve kapıyı hızla kapattı.
"Hoseok." çaresiz bir ses işitti buğulu camlar ardından yarım yamalak seçilen bedenden. Kendisini nereden bulduğun dair teoriler üretmenin alemi yoktu, annesini ne diyerek ikna etmişti bu konuda da bir fikri yoktu, sadece gitsin istiyordu. Neden geldiğini umursamıyordu. 1 yıl sonra ne sebeple olursa olsun gelmiş olması onu ilgilendirmiyordu.
"Hoseok, özür dilerim. Seni iyileştirmek isterken söylediğim yalanlar için. Seni bıraktığım için. Neden geldiğimi sorguladığına eminim." duraksadı. Hoseok duymak istemiyordu ki bunları. Bu yüzden merdivenleri koşar adımlarla çıkarken onun silikleşen seslenişlerini son kez net bir şekilde duydu.
"Bunu demeye hakkım yok biliyorum ama kocan seni özledi Hoseok."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Ring :: HopeKook ✔
FanfictionBazı olaylara akıl sır ermezdi. Ve bazı insanlara da... "O benim kocam. Parmağındaki yüzüğe bakın!" ||02.11.2019||