Sorun anlatamadıklarımız değildi hiçbir zaman... Atlatamadıklarımızdı...
-Hayalet Yazar
_________________________
Bölüm şarkısı: Fortitude - HAEVN
_________________________Ayla:
Yiğit'in kendine gelmesini beklemek, sandığım kadar kolay olmamıştı. Her şeye küçük bir kabuk tarçının sebep olmuş olması inanılır gibi değilken tek suçlu bendim. Suçluluğun getirdiği vicdan azabıyla Yiğit'in annesi Aliye Hanım'ın yüzüne dâhi bakamazken onun bu perişan hâli beni daha kötü hissettiriyordu. Doktor odadan çıktığında endişeyle dinlemeye başladım.
"Yiğit Bey'in durumu iyi. Yine de bu gece müşaade altında kalsın. Yarın, bir problem olmadığı sürece taburcu olabilir."
Aliye Hanım "Oğlumu görebilir miyim?" Diye sorduğunda, doktor kaşlarını kaldırarak "Ayla Hanım her kimse, Yiğit Bey uyanır uyanmaz onun ismini söyledi." Demişti ki gözlerin bana çevrilmesiyle utançtan bakışlarımı yere indirdim.
"Madem seni istemiş yiğidim... Gir hadi kızım."
Aliye Hanım'ı başımla onaylayarak odaya girdiğimde Yiğit'i yatakta uyuyor hâlde gördüm. Çıkardığım seslerden olsa gerek gözlerini aralayarak adımı seslendiğinde önüme düşen saçlarımı geriye atarak "Efendim?" Dedim.
"Annem... Eve girdi mi?"
Ne demek istediğini anlayamazken bir kez daha bir başka şekilde sordu.
"Annem salonun hâlini gördü mü Ayla? Ben hatırlamıyorum. Bayılmışım galiba o ara."
Elimi istemsizce dudaklarıma götürürken "Tarçının etkisi bu kadar güçlü müymüş? Çok üzgünüm Yiğit... Kafası da gitti adamın." Diye mırıldandım.
"Ya ben kendimdeyim. Annemin de bilmemesi lazım aramızdakileri."
Yiğit'in kırmızıya çalan suratına üzgün bir hâlde bakarken "Canın çok yanıyor mu?" Diye fısıldadım.
Gözlerini kapatarak "Gelsene... Ayakta kaldın." Dediğinde odada yataktan başka oturma yeri olmadığını fark ettim ve yatağa doğru adımladım.
Ona temas etmeyecek şekilde oturduğumda serum takılı olan elinin morardığını gördüm.
"Elin... Öyle olması normal mi?"
Elini hafifçe kaldırarak göz ucuyla baktıktan sonra "Kendimi bildim bileli damar yolunu kolay açtıramıyorum. Damarlarım inceydi galiba... Ondan." Dediğinde onu başımla onaylayarak pencereden dışarıya odaklandım. Bu sırada kapı tıklatılmış ve Yiğit'in anne babası içeri girmek için izin istemişlerdi. Bir saat kadar kaldıktan sonra Yiğit, ikisini eve dönmeye ikna etmişti. Yiğit'in başında bekleyecek kişi ise benden başkası değildi. Bu durum beni her ne kadar huzursuz hissettirse de uyumayacağım için sorun yoktu. Gece yarısına doğru, gündüz vakti
odaya getirilen tekli koltukta oturmuş, Yiğit'in uyumadan önceki ısrarıyla onun cep telefonundaki gerekli numaraları kendi rehberime ekliyordum. Huzursuz olduğuna dair sesler çıkararak gözlerini araladığında güç bela ağrısı olduğunu söyleyebilmişti. Telaşlanarak hemşireyi çağırdığımda ağrı kesici bir serum taktılar. Dakikalar sonra Yiğit daha iyiydi. Yüzündeki lekelerin bir hafta içinde geçeceğini söylemiş olan doktora inanmayı seçtim. Zira kalıcı gibi duruyorlardı. Uykusu kaçan Yiğit, ilaçların etkisiyle iyice gevşemiş, benimle uğraşmaya başlamıştı."Bak benden kurtulmak için daha kolay yollar var karıcığım... Mesela dışarı çıkınca arabayla çarpsaydın... Ya da ne bileyim... Uçurum kenarında ben manzaraya bakarken itseydin... Böyle totalde bir dakika falan sürseydi ölümüm. İki güne dağıtmasaydın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dokunmak Yasak
Teen FictionKitabın eski adı: Minik Kadınım "Ya bana dokunmanı hiçbir zaman istemezsem." diye fısıldadı. Ona bugüne dek dokunan herkesin ölmesini istedim. &&& Merhaba, ben Ayla... Size eksik kalan bir hikâyeden bahsedeceğim... Eğer dinlemek isterseniz... Yirm...