7

3.3K 239 152
                                    

ekinyormaz hikayene yanıt verdi

*Bu mesaj silindi*

gokselalkas: ya ekin ne yazmıştıın

ekinyormaz: söyleyecek olsam siler miydim sence

gokselalkas: ama çok merak ettirdin

ekinyormaz: üzgünüm o zaman...

gokselalkas: çok acımasızsın ya

(Görüldü)

Sert bir şekilde telefonumu cebime geri soktum. Gergin halimi direksiyon başında olmasına rağmen fark etmişti Baran. "Ne oldu?"

"Ekin gönderdiği mesajı silmiş ve ne yazdığını söylemiyor."

"Normal olarak." Diyerek lafımı tamamlayınca daha da sinirlendim. Madem iptal edecekti göndermeseydi mesaj falan, haksız mıydım? Cevap vermeden önce iki kez düşünseydi beni de kızdırmamış olacaktı.

"Sen ne anlarsın Baran ya." Birkaç dakika içinde okula gelmiştik. Baran arabayı park ettikten sonra binaya doğru yürüdük. "Dersin kaçta?" Kısa bir an düşündükten sonra cevapladım. "Yarım saat, 45 dakika sonra falan."

"E benim de."

"Lan niye erken geldik o zaman?"

"Sen demedin mi yarın dersim 9'da diye."

"Hayır, sonraki gün için söylemiştim ben onu."

Saate baktım. "E iyi bari kafede oturalım o zaman mallığımızla."

Boş bir masa bulup birer tane sandalye çektik. Sırt çantamdan okumakta olduğum kitabı çıkarırken Baran'ın "Kahve ister misin?" dediğini duymuştum.

Kafamı salladım. "Şekersiz al ama." Onayladıktan birkaç dakika sonra elinde iki tane karton bardakla dönüp masaya geri oturdu.

"Madem boş bir sürü vaktimiz var, anlat bakalım." Kitap ayracını kitabın arasına özensizce yerleştirdikten sonra anlamamış gibi rol yaparak ona döndüm. "Ne anlatayım?"

"Ekin'den hoşlanıyorsun Göksel. Rol yapmayı kes." Bunu sormaktan ne zaman vazgeçecekti acaba? Veya asıl soru: benden bir cevap alana dek sormaya devam mı edecekti?

"Diyelim ki hoşlanıyorum, neyini anlatayım Baran?" Karton bardağı tekrar ağzıma götürerek cevap vermesini bekledim. Bunu ukalalık olsun diye değil gerçekten merak ettiğim için sormuştum. Neyi anlatacaktım ki sanki?

"Ne bileyim ben? Kızlar nesini konuşuyorlar bu konunun bu kadar? Bir denemek istemiştim." Dudağını bükerek önüne döndü.

"Peki madem heveslendin anlatmayı deneyeyim." Derin bir nefes alarak düşündüm. Kendime bile anlatamıyordum ki doğru düzgün. Ondan hoşlanıyordum sanırım, hepsi bu kadardı. "Ondan hoşlanıyorum, yani sanırım. Onunla konuşmak beni mutlu ediyor falan. O tarz şeyler işte." Tekrar suskunlaşırken gözümü kafedeki diğer masalara diktim. Kısa küt saçlı bir kız, elini kolunu hararetle sallayarak baygın gözlerle onu dinleyen arkadaşına bir şeyler anlatıyordu. Başka bir masaya çevirdim gözümü. Çerçevesiz gözlük takan ve göreceli olarak zayıf bir çocuk sandalyesinde geriye yaslanmış, telefonuyla oynuyordu.

"Kime diyorum?" Dalgın halimden ayılırken kaşlarımı çatarak Baran'ın dikkatimi çekebilmek amacıyla gözümün önünde salladığı eline baktım. "Ne oluyor?" Alt tarafı iki dakika dalmıştım.

Gözleri arkamda takılırken konuştu. "Bana anlatmayı beceremedin ama belki kendisine anlatabilirsin. Ekin adamın biriyle otomatın önünde dikiliyor." Bardağın dibindeki soğumuş kahveyi tek yudumda içmek üzere ağzıma götürürken duyduğum sözlerle kahve hedeflenenin aksine yemek boruma değil, soluk boruma gitti ve haliyle ben de öksürmeye başladım.

"Ciddi misin yoksa dikkatimi çekmek için şu ucuz numarayı mı yapıyorsun?" Güç bela kahveyi yuttuktan sonra heyecanla arkamı dönüp dönmemek arasında kararsız kalırken terleyen avuç içlerimi gergince pantolonuma sildim.

"Saçmalama be ne numarası? Dön arkanı bak inanmıyorsan." Baran'a inanmamak daha kolayıma gelebilirdi aslında ancak arkamı döndüğümde gerçekten de orada olduğunu gördüm. Tekrar önüme dönüp hiçbir şey yokmuş gibi çevreyi seyretmeye başladım.

Baran ortada gayet açık olan bir şeyi göremiyormuşum gibi başıyla arkamı işaret etti. "E gitsene yanına."

"Yok ya. Gidip de ne konuşacağım ki."

"Onu da mı ben söyleyeyim abi? 1 haftadan fazladır aktif olarak konuşuyorsunuz. Git bir selam falan ver işte." Aslında evet 1 buçuk haftadıd konuşuyorduk ama ona dm'den yürümek yüz yüze selam vermekten çok daha kolaydı, ne yapabilirdim? En son onunla yüz yüze gelişimizde -ki bu aynı zamanda ilk oluyor- çok tuhaf şeyler yaşanmıştı. Ama bu tuhaf olayların sonucunda şu an onunla konuşabiliyor olduğum için çok da kötü bir deneyim sayamazdık. Buna dayanarak sandalyede dik bir konuma geldim ve ayağa kalkmak için kendimi hazırladım. "Nasıl görünüyorum?" Diye saçma bir soru yönelttiğimde sorumun odağında olan Baran elindeki telefonundan kafasını bir an olsun kaldırmadan tekdüze bir sesle "Her zamanki gibi." Dediğinde gözlerimi devirdim.

Ayağa kalktıktan  sonra arkamı döndüm. Tamam; yalnızca yanına gidecek, burada ne aradığını soracak ve sonra görüşürüz diyerek yerime oturacaktım. Fakat lanet olsun ki bazı şeyleri önceden hesaplayamıyordunuz işte.

Aramızda kaç metre olduğunu bilmiyordum, zaten uzaklığı metreyle tahmin etme konusunda iyi olduğum söylenemezdi. Ancak aramızda birkaç adım kaldığında bile hâlâ beni fark etmemişti. Ta ki yanına ulaşıp "Selam." Diyerek varlığımı belli edene kadar. Bana doğru döndüğünde yüzündeki gülümseme yerini şaşkınlığa bırakmıştı. "Göksel! Sen burda ne yapıyorsun"

"Ah, şey... okuyorum, sanırım?"

"Tabii, doğru ya. Burada okuyorsun." Bir an yanındaki adama kararsızlıkla baktı. Ardından bana. Sonra tekrar ona. Bunun ne kadar daha süreceğini anlamaya çalışırken şükür ki beni çok fazla bekletmedi Ekin. "Ben de bir arkadaşımın yanına geldim." Ve tekrar kararsız ifade, adamın yüzündeki tuhaf sırıtış ve Ekin'in ağzından dökülen ve beni utancımdan yerin dibine sokacak o sözler. "Buğra ile tanış."

~~~

minik bir not: Göksel Buğra'ya instagramdan yazdığında hesabı gizli olduğu için tipini bilmiyordu

bir not daha: Ekin'den nefret etmeyin qşsçslwşsç

sizi seviyorum hoşça kalın ❤️❤️

catastrophic // bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin