17

2.6K 218 93
                                    

"Saçlarını yine kurutmamışsın Baran ya." Bıkkınlıkla iç geçirdim. "Her seferinde ben mi hatırlatacağım?"

En az benim kadar bıkkın bir şekilde geri dönüp banyoya girdi. Spor ayakkabılarımı dolaptan çıkarıp kapının önüne koyup giydiğimde Baran da gelmişti yanıma.

Bera abilerin evine gidiyorduk. Çağan abinin doğum günüydü ve Bera abi de aklı sıra sürpriz yapmıştı ama doğum günü çocuğunun bu sürprizi anladığına aşırı emindim. Yine de gidiyorduk işte. Aslında gidesim de pek yoktu ancak gitmesek de ayıp olurdu muhtemelen.

"Aldın mı hediyeni?" Ayakkabılarını giymiş, kapıyı kilitlemekte olan Baran'a sormuştum soruyu. "Off." Alnını kapıya yaslayıp sinirle inledikten sonra kapıyı geri açtı.

Bağcıklarını çözmek üzere olduğunu fark edince kaşlarımı çattım. "Dizlerinle girsene oğlum işte."

Gözlerini kocaman açtı. "Sen öyle mi yapıyorsun yoksa lan?" Gayet olağan bir şekilde kafamı salladım. "Evet? Çok normal değil mi?"

"Öyle yapınca ayakkabının altındaki tozlar yere dökülüyor." Tehditkar bir şekilde gözlerini kıstı. "Sakın bir kez daha yapma." Gözlerimi devirdim ve odasına girip geri gelmesini bekledim. Hazır olunca ikimiz de çıktık.

Yarım saat içinde varmıştık. Bir an geç kalmış olma hissi beni korkuttu ancak geç kalsaydık Bera abinin arayıp ağzımıza sıçacağı gerçeğini fark etmemle rahatladım. Dairenin önüne gelip kapıyı tıklattık ve Bera abi kapıyı açtı. Hızlı hızlı bizi içeri geçirmeye çalışırken "Hadi girin Çağan yolda." diyerek de ekledi.

İçeri geçtik ama bence bu çabası yersizdi çünkü Çağan abinin bu sürprizi tahmin etmeme ihtimali yoktu. Tabi bunu ona söylemedim çünkü keyifsiz halimin üstüne bir de azar yemek istememiştim.

"Nerede kaldı ya?" Baran elindeki balonla oynarken mızmızca konuştu.

"Gelir şimdi." Bera abinin saatine bakarak konuşmasıyla eş zamanlı olarak zil çaldı.

Kapıya açmak için yürürken biz de onu takip ettik. Bera abinin kapıyı açarken "Sürpriz!" diye bağırmasına eşlik ettiğimizde Çağan abi büyükçe sırıttı ve Bera abiyi öptü. Ama pek şaşırmış gibi durmuyordu. Eh, anlamıştım zaten.

Bir an içim burkuldu ama belli etmedim. Onlar adına sevinçliydim. Pekâlâ, %95 sevinç ve %5 kıskançlık diyebiliriz.

İçeri girip ikimize de sarıldı ve doğum gününü kutladıktan sonra birlikte pastayı kestiler, biz de fotoğraflarını çektik. Birlikte bıçağı tutarken o kadar muhteşem görünüyorlardı ki %5 kıskançlığım %0,07'ye düştü o an.

Aradan iki ya da üç saat kadar geçmişti sanırım. Hediyelerimizi çoktan vermiştik. Baran dijital bir saat almıştı. Ben ise gömlek almıştım. Eh, henüz günlük hayatında gömlek giymiyor olabilirdi ama meslek hayatına başlayınca giyecekti sonuçta.

Şu andaysa onlar sohbet falan ediyorlardı ya da öyle bir şey. Ben ise boş bakıyordum duvara doğru. Boş baktığımı ise Çağan abi elini önümde sallayınca fark ettim. "Mesaj geldi dedim Göksel, duymıyor musun?"

Ânın dalgınlığından ayılmaya çalıştım. "Ne mesajı?"

"Ne bileyim lan ben ne mesajı? Al bak."

Elinde tuttup bana uzatmakta olduğu telefonuma bakınca anladım ne demek istediğini. Whatsapp'tan mesaj gelmişti, kaydetmediğim bir numaradan. Ama kimden geldiğini anlamam için kaydetmiş olmama gerek yoktu.

Ekin: neredesin sen Göksel

böyle söyleyince de hesap sorar gibi oldu

ama öyle değil

yani merak ettim ondan

Göksel: seni neden ilgilendiriyor

Ekin: ah emin ol şu durumda ilgilendiriyor

Göksel: seni ilgilendiriyor mu diye sormadım ki

neden ilgilendiriyor diye sordum

Ekin: vay canına istediğinde buz dağı gibi olabiliyormuşsun gerçekten

Göksel: ee yani

Ona böyle yanıt vermek onu ne derece üzüyordu bilmiyordum ancak benim kalbimi ondan daha fazla kırdığına emindim.

Ekin: evde değilsin dimi

onu söyle bari

Göksel: değilim

Ekin: anlamıştım ya

hay benim şansıma

Göksel: numaramı nereden buldun sen onu söyle

Ekin: Baran'dan aldım

Göksel: vay hain

Ekin: ne zaman gelirsin peki tahminen

veya gelir misin¿?

Göksel: geleceğim de neden aq

cevap versene bi

Ekin: 1 buçuk saattir falan kapındayım...

pencereye taş attım ama ışıklar falan yanmıyordu

anladım evde olmadığını

vee bekliyorum

elimde gitarımla

Göksel: ŞAKA

Ekin: yok valla çok ciddiyim

Göksel: yok inanmıyorum ben

Ekin: *fotoğraf*

Göksel: şakaaa

baktın gelmiyorum gitseydin ya lan ne diye bekledin o kadar zaman

Ekin: ne bileyim aq ha geldin ha geleceksin diye kaldırımda bekliyorum

zatürre olacağım sanırım

Yelkenleri suya indirmeme ramak kalmıştı. Deli gibi sırıtıyordum. Sonunda moralim azıcık da olsa düzelmişti. Yanımdakilerin "Bu niye sırıtıyor lan mal gibi?" demelerini takmadım bile.

~~~

küs bırakamadım ya çocuklarımı işte ana yüreği...

catastrophic // bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin