20

2.7K 201 161
                                    

5k için teşekkürler

Telefonumu eşofman altımın cebine tıkarken konuştum."Baran ben aşağı iniyorum 10 dakikalığına." Odasından çıktıktan sonra geri dönüp tekrar araladığım kapıdan başımı içeri uzattım. "Ben yokken  kapıyı kimseye açma sakın." Bunu söyledikten sonra anında geri çıkıp dış kapıya yürümüştüm ancak göz devirdiğini görmeye yetecek kadar vaktim olmuştu.

Şimdi ise terliklerimi ayağıma geçirmiş, merdivenlerden inerken ne söyleyeceğimi düşünüyordum. Çünkü ona yanına geleceğimi söylerken bile aklımda hiçbir şey yoktu. Sadece 1 haftada değişmişti bu kadar. Bunun olma ihtimali neydi ki?

Dış kapıyı yavaşça açtım ve evet, oradaydı! Neye şaşırdıysam sanki. 5 dakika önce de orada duruyordu zaten. Kendi kendimi küçümseme işlemim bittiğine göre artık konuşmaya girebilirdim sanırım. Zira gözlerindeki beklentiyle sanki daireden çıktığım anda mühür vurulmuşçasına sıkı sıkıya kapattığım ağzıma bakıyordu.

3 dakika kadar karşılıklı bakışma yaşayınca sessizliği benim bozmamı beklediğini anladım."Eee, okul nasıl gidiyor?" Yüzündeki ciddi ifadeyi bilinçsizce bozup sesli bir şekilde güldü. Güzel dişlerini görebilmiştim. "Okul nasıl gidiyor mu?" Kaşlarını kaldırarak bana bakınca alaycı bir şey söyleyeceğini anladım. Ki zaten bu sorduğum sorunun üstüne alaycı bir şey söyleyecek olmasını tahmin etmek için dahi olmaya gerek yoktu.

"Bir de sonuna torunum ekleseydin içine gerçekten büyükbabamın kaçtığını düşünecektim."

Beğenmezce kafamı iki yana salladım. "Bu komik soruma karşılık daha yaratıcı bir espri bulabilirdin bence."

"Şu an aklıma bu kadarı geldi maalesef." Bir şey söylemeden yere baktım. Bir şeyler düşündüğümü falan zannederek yüzümdeki ifadeyi okumaya çalışıyordu muhtemelen ama aslında boş bakıyordum ben. "Neyse o zaman içeri gireyim ben." Elimi kaldırdım. "Sonra görüşürüz."

"Ne? Buraya derslerimi sormak için mi indin?"

"Yoo. Derslerinin nasıl olduğunu da söylemedin ki zaten." 

Gülümsemekle gerilmek arasında gidip gidip geliyor gibi bir hali vardı açıkçası. "Derslerim çok iyi, Göksel."

"Ne güzel."

 Ellerini pantolonunun cebine soktu ve omuzlarını kaldırdı. "Söylemek istediğin başka bir şey var mı peki?"

"Var," Yüz ifadesinden bekliyorum dediği anlamını çıkararak devam ettim. "Buğra'yı 1 haftada nasıl geride bıraktın?"

Eh, onun da bu soruya cevabı yoktu anlaşılan. Çünkü soruyu sormamın ardından bakışları tekrar yavaşça yere indi. Görmese de anlıyorum dercesine kafamı salladım.

Birkaç saniye geçtikten sonra ardımdaki duvara sırtımı yaslayarak bir şey söylemesini bekledim.

Ama söylemedi.

Pekâlâ, konuşmaya kendim devam edebilirdim.

"Bana methiyeler dizdiğin mesajlar gerçekten çok hoştu, teşekkür ederim. Ayrıca söylediklerinde samimi olduğunun da farkındayım ama..."

"Ama'lardan nefret ediyorum."

Gülümsedim ama biraz yüzümü buruşturur gibi olmuş olabilir. Ya da sadece dudaklarımı kıvırdım da diyebiliriz. Acı acı güldüm işte.

"... ama kalbine Buğra seni hak etmiyor, seni hak eden Göksel diyemezsin ki."

Sonunda ağzından birkaç cümle daha döküldü ancak daha çok kendiyle konuşur gibiydi. İyice yaklaşıp aramızda bir adım kala tam karşıma dikildi. "Hep soruyorum kendime ona aşık olup olmadığımı. Belki de sadece saplantıdır ama ayırt edemiyorum..." Eliyle beni işaret ettikten sonra içimde bir yerlere dokunan bir ses tonuyla devam etti. "...senden de hoşlanıyorum. Sanırım çaresiz bir durumdayım."

Sesimi çıkarmadım. Hayır değilsin diyemezdim çünkü öyleydi ve ben yalan söylemezdim. O da hiçbir şey söylemeyince karşılıklı sustuk. Ancak cebimdeki telefonum sessizliğimize eşlik etmeyi reddediyordu anlaşılan.

Ekranda Suat babiş yazısını görünce açıp açmama konusunda kararsız kaldım. Suat babam ile konuşmaya başladığımızda genellikle sohbetin sonu gelmiyordu ancak açmasaydım dev azar işitirdim.

O yüzden Ekin'e "Afedersin babam arıyor." diyerek telefonu kulağıma götürdüm. "Efendim baba?"

"Biz aramasak arayacağın da yok hayırsız evlat."

Ekin'e bir bakış atarak gergince gülümsedim. "Baba ben seni daha sonra arayayım mı?"

"Geçenlerde Levent babana da 'seni 5 dakika sonra arayacağım' demişsin. Adam 1 haftadır bekliyor aramanı."

Gülümsemeye devam ettim. "Tamam sonra arayacağım seni hadi görüşürüz öpüyorum. Babama selam söyle."

Hızla telefonu kapatıp cebime geri sokarken Ekin kaşlarını çatarak cebimi işaret etti. "Baban değil miydi?"

Kafamı salladım. "Babamdı."

"Babama selam söyle dedin?"

"Evet dedim," Konuyu değiştirmeye çalıştım ama aslında konuyu değiştirmek değil, ana konumuza geri dönmekti benim yaptığım. "Neyden bahsediyorduk en son?"

"Çaresiz durumumdan sanırım." Kafamı salladım, evet bundan bahsediyorduk en son.

"Bu konu hakkında ekleyecek bir şeyim olduğunu sanmıyorum."  dedim gözlerimi yere dikerek.

"Ben de."

"Bir düzgün konuşamadınız abi ya hep mıy mıy!" Ekin'in kafasına isabet eden minik taşla birlikte eş zamanlı olarak kafamızı yukarı çevirince balkondan bize bakan Baran'dan duymuştuk bu serzenişi.

"Sen bizi mi dinliyorsun lan ordan?" Ekin'e attığı taşı ona geri fırlatmaya çalıştım, başarılı olamasam da.

"Konuşmadınız ki dinleyeyim."

"Baran gir içeri hadi." İçeriden bizi dinlemeye çalışacağına adım gibi emin de olsam eliyle onaylayarak içeri girdi.

"Baran haklı. Daha açık konuşalım artık Göksel. Benimle misin?"

"Beni yara bandı olarak falan mı kullanacaksın?" Gözlerini kocaman açıp kafasını şiddetle iki yana sallayınca konuşmadan önce kelimelerimi düzgün seçmem gerektiğini bir kez daha not ettim belleğime. "Bunu asla yapmam."

"Benimle olmayı deneyip başaramazsan Buğra'ya gitmeni kaldıramam Ekin." Kollarımı birleştirdim. Hava ansızın soğumuştu sanki. Aramızdaki son bir adımı kapatarak yanıma geldi ve yüzümü avuçları arasına alarak konuştu. 

"Senden çok hoşlanıyorum."

Sesi fısıltı şeklinde çıkmıştı neredeyse. Sesim titreyerek cevap verdim. "Ben de."

"Seni asla yüzüstü bırakmam."

"Sana güvenmek istiyorum." Ağzımdan çıkan söz bu da olsa kalbim çoktan beyaz bayrağı çekmişti. Birkaç dakika içinde onu öpebilirdim, o derece pamuk gibi olmuştum. Tabii benden önce davranmasaydı. Dudakları dudaklarımın üzerine kapanırken içimdeki son güvensizlik kırıntıları da paspasın altına süpürdüm. 

~~~

doktorlar izleyip suat ve levent şiplemeyen de ne bileyim yani qvsvzşsöwvxwldöc

bölüm sonuna yazacak bir şey bulamıyorum ya neyse umarım sevmişsinizdir♡

catastrophic // bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin