Zaman durdu gibi...

84 4 0
                                    

Tris'le olan konuşmamdan sonra çok mutlu olmuştum. Onların yaşadığını bilmek, onu duymak.. Evet hala burada, 4 beyaz duvar arasındaydım, ama keyfim yerine gelmişti. Saatin 2 olmasını bekledim, çok uzun sürmedi. Daha önce gördüğüm karanlık yerden tepsim yere indi, ve tavan yine kapandı.
Yemek olarak: Acı biber ve çeyrek ekmek vardı. Ah, bir de kitap vardı! Ve tabii ki de şu meşhur, beni delirten notlar. Tiksinerek yemeğimi yedim, kitabı ve notu alıp tepsiyi geri ittim.
Kitabı yatağımın üzerine fırlattım ve notu açmaya başladım, " Ah Beatrice ahh! Sanki bilmiyorum telefonla konuştuğunu. Saçını aç ve tokayı tepsinin üzerine bırak. Şükret de konuşmanı dinlemedin, acaba ne hakkında konuştun?" Yazıyordu. Hemen etrafıma baktım, gözüm heryerde dolaşıyordu, kamera arıyordum. Yoktu.
2 kelimeyle, Lanet Olsun! Nasıl biliyordu? Ne yapmıştım ben? Neden bunları yaşıyorum? Yeteneğim yüzünden mi? Bir an nefret tüm bedenimi sardı. Evet, artık kendimden nefret ediyordum. Lanet olası yeteneğim yüzünden şu an buradaydım! Yalnızlığa doğru itiliyorum, şu bembeyaz odada delireceğim ve göçüp gideceğim ben!
Biraz da olsun sakinleştikten sonra sertçe havaya zıpladım ve orada kaldım. Kendimi yukarıya doğru ittim ve tavanı incelemeye başladım.
Bir anda odanın içini garip bir koku sardı. "Öhöm öhömm!!" Diye öksürmeye başladım. Kendimi aşağıya indirdim-daha doğrusu bıraktım ve düştüm-. Gözlerimin içi karardı, artık göremiyordum, duyamıyordum ve hissedemiyordum.
Akşam vaktiydi ki gözlerimi açtım. Akşam yemeğim hazırdı
Bu sefer ise yemek yoktu, üzerinde 1 paket sigara vardı. Ne? Bu neydi? Ve tabi o meşhur not:
"Öğlen yemeğini tiksinerek yedin, sabaha kadar da birşey yemeyeceksin. Sigaraları da doya doya iç, belki ağzına dokundurduğun şon şey olur ha? "
Yazıyordu. Belki diye düşündüm, suratımı buruşturarak.
Zaman gittikçe azalıyordu ve Tris'ten hala haber alamamıştım. Her ne yapacaksa, ona karşı sonsuz güvenim vardı.
Sadece şu odadan çıkabilseydim, işte o zaman ne istersem yapardım.
Yorgundum, fazlasıyla.. Havuza benzer bir şekil yarattım suyla. İçine girdim ve suyu sıcaklaştırdım, bundan sonra keyfime baktım ta ki bir patlama sesi duyuna kadar..

Neydi bu? Sudan çıktım, yukarıya doğru gittim. "Tris!! ÇIKARIN BENŞ BURADAN! Hey! DUYAN YOK MU?!" Diye haykırmaya başladım. Bunları ben söylemiyordum, bu ben değildim. Farkına varmadan duvara vuruyordum, ateş fırlatıyordum. Çılgınca bağırmaya başlamıştım artık. Neler oluyordu bana böyle?? Tavan kırılmaya başlamıştı, ben ise daha da fazla çıldırıyordum. Dakikadan dakikaya, daha büyük ve daha güçlü bir canavara dönüşüyordum adeta.

Tavandan bir parça yere düştü, bende elimi geçirdim ve koparmaya başladım. Metalden olan tavanı delmiştim. Delikten büyük bir parça daha koptu, şimdi geçebileceğim büyüklükteydi. Vücudumu çize çize geçtim, tam ayağa kalktığımda onu gördüm.

Karşımda ben duruyordum. Karşımda 'ben' varsa, ben kimdim?

Canavar olan karşımdaki ben miydi?

Yoksa asıl 'CANAVAR' ben miydim?

•Biz Farklıyız•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin