1.3

3.2K 158 15
                                    


"Kalbimin içindeki sevgiyi kalbine              bağladım belki bir gün beni
          seversin diye." 


           Daya- Don't Let Me Down

Müdür yardımcısı beni odasına çağırmıştı ve yarım saatten beri gitmemek için direniyordum. Bilirsiniz bir şey yapmamışta olsanız insanın içini korku sarar.

"Hah işte buradasın. Melis Hoca seni bekliyor çabuk ol ! " dedi nöbetçi çocuk. Beni bayadır aradığı belliydi çünkü kızarmıştı.

Kafa sallayıp merdivenlerden yavaşça inmeye başladım.

Kapıyı tıklayarak içeri girdim.

"Hocam beni çağırmışsınız." dedim soru sorar gibi.

"Ah, evet tatlım. Yardımınıza ihtiyacım var." dedi telaşla.

Pembe bir pantolon giymişti. Üzerine düz bir beyaz tişört ve siyah bir ceket giymişti. Hoş duruyordu aslında.

"Sadece beni çağırmadınız mı ki ? "dedim .

"Hayır. " diye mırıldandı önündeki kağıtları karıştırarak. " Geldi işte, onunla birlikte bana yardım edeceksiniz."

Arkamı döndüğüm kapıdan içeriye giren oydu. Açık kalan ağzımı kapatıp sanki onu hiç görmemiş gibi önüme döndüm

Göz ucuyla baktığımda bitmiş bir halde olduğunu anladım. Nefesimi tuttum istemsiz bir şekilde.

"Bartu ve Asya. Biliyorsunuz ki haftaya sınavlarınız var ve kelebek sistemi olacak. Bu yüzden bugün şu listeleri hazırlamakta bana yardım edecek şanslı öğrenciler sizlersiniz."

Hayır ! Ciddin hayır !  Onunla aynı ortamda bulunamazdım. Tam ağzımı açıp itiraz edecektim ki Melis Hocanın bir bakışı susmama yetti.

"Şimdi ilk önce ben sınıf listelerini size vereceğim sizde buradaki kişi sırasına göre yerleştireceksiniz. En son ben ise bilgisayara atıp çıktı alacağım. Nöbetçiler ise sınıflara dağıtacak."

İkimizde aynı anda kafa salladık. Tam göğsüne geliyordum. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Ona bakmamaya çalıştım. Göz göze gelme düşüncesi bile beni deli ediyordum. Hava çok mu sıcaktı ya bana mı öyle geliyordu.

Dışarıda kar yağması dışında hiçbir sıkıntı yoktu. Aralık ayına girmiştik ve yılın ilk karı yağmaya başlamıştı.

Melis Hoca masasının üstünde duran kağıtları diğer masaya bıraktı. "Buraya oturun çocuklar."

İlk ben kalkıp oturdum ve o da karşıma oturdu.

Melis Hoca bugün çok meşgul görünüyordu. Umarım bizi yalnız bırakmazdı. Çalan telefon onun dışarı çıkmasına sebep oldu. Bir küfür mırıldandım. Oda çokta küçük değildi ve ben daraldım. Camı açsa mıydım ?

Tam anlamıyla bir gerizekalıydım. Ben öylece otururken o sıkkın bir şekilde birisiyle  mesajlaşıyordu. Acaba barışmışlar mıydı? Yok canım barışsalar yüzü böyle olmazdı değil mi ?

Odaya aniden arkadaşı dalınca ağzım açık kaldı. Çünkü kapıyı açarken yere düşmüştü. Acıyla sızlandı.

Bartu sinirle ayağa kalktı. "Oğlum ben sana gelme demedim mi ! " dedi sinirle.

"Kafam ! " dedi elini kafasına götürerek.

"Salak. " diye mırıldandı. Elini tuttu ve onu kaldırdı. Bu cocuğun adını bilmiyordum fakat okuldaki en yakın arkadaşlarından biriydi. Neredeyse onun boyundaydı. Sarı saçları ve kahverengi gözleri vardı.

"Oh sen dersten kaytar ben orda gidip matematik dinleyeyim. Hemde Günsu Hocayla."

Bartu elini saçlarına geçirdi. Sakin olmak için gözlerini kapattı ve sanki hiçbir şey olmamış gibi tekrar karşıma oturdu.

Sesinin çok güzel olduğundan bahsetmiş miydim daha önce.

Arkadaşı beni daha yeni fark etmiş olacak ki gülümsedi. "Selam güzellik. Ben Efe. " dedi elini uzatarak.

"Yavşaksın." dedim gülerek. Efe'nin bozulduğu belliydi fakat Bartu gülüyordu.

Allah'ım  bu kadar güzel gülmek zorunda mıydı ? ! Ha, birde gülünce kısılan gözleri...

O gülünce ister istemez tebessüm ettim.

"Aa şey başlayalım mı artık ? "dedim sesimin titrememesini umarak. Bakışları bana çevrilmişti.

Kafa salladı. Efe'ye gitmesini gerektiren bakışlar attı. O da anlamış olacak ki gitti. Ardından Melis Hoca girdi içeri.

"Siz başlayın benim yarım saatlik bir işim var. Bugün zaten izinli sayılıyorsunuz."

Bir şey diyemeden çantasını alıp gitti.

Masa duran makası alıp önümüzdeki kağıtlardan bir tanesini kesmeye başladım.

Yaklaşık 1.5 saat sonra tüm isimleri kesmiştik. Matematik listelerini biz yapıyorduk. Ve hala gelmemişti Melis Hoca.

"9 ve 11 , 10 ve 12 değil mi ? "

"Yani geneli öyle. "

Karnımın guruldamasıyla birlikte neredeyse ağlayabilirdim. Elimi yüzüme vurup " Ben kantine gidip bir şeyler alacağım. Sende ister misin ? " diye sordum.

"Teşekkürler." diyerek reddetti.

Rezil olmuştum. Fena hemde.

Kantinde Eda vardı bir tek. Simit ve meyve suyu alıp yanına oturdum. Kulaklık ile olduğu için beni duymuyordu. Kulaklığı çektim ve tam bağıracaktı ki benim olduğumu görünce sustu.

"Neredesin gerizekalı 3 derse girmemişsin! " dedi sinirle. "Aramalarıma da cevap vermedin."

"Boşver şimdi onu. Melis hoca çağırdı bizi. Bartu ve beni. Şu kelebek sistemi için sınıfları beraber ayarlıyoruz. Biz inanabiliyor musun ? "

Ağzı açık kalmıştı. "Oha. Yuh. Kızım çok şanslısın! " dedi simitimden bir ısırık alarak.

"Ya ne demezsin. " diye mırıldandım. "Sevinsene gerizekalı. Kalk hadi git yanına ." dedi beni kaldırarak.

Gülerek yanağına öpücük kondurdum. Aşağıya inerken merdivenlerde onu ve Efe'yi görünce duvarın arkasına saklandım.

"Bartu ben dalga geçmiyorum. Sana nasıl baktığını gördüm. Senin gülüşüne güldü ya kız. "

"Saçmalık. Onu okulda ilk defa görüyorum."

Beni okulda ilk defa mı görüyordu? Kalbimin bir yerleri yine kırılmıştı. Dolan gözlerim sayesinde etrafı bulanık görüyordum.

"O olabilir mi sence ? Sana yazan. " dedi Efe.

"Saçmalamayı kes artık. Gelir birazdan ben gidiyorum. Sonra konuşuruz." dedi ve odaya girdi.

İnanmamıştı değil mi yani ? Sanırım şu saatten sonra beni öğrenmesi pekte umrumda olmazdı.

Oy vermeyi unutmayın lüfteen!💖




27 • texting• [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin