oh, honey
I'd walk through fire for you
just let me adore you
like it's the only thing I'll ever do*smutu yıldızla ayırdım bebişlerim. hiç biriniz geçmiyorsunuz bence ama olsun gowdnwoemwpelwğwwp smuttan sonra da hikaye devam ediyor*
——Ünlü muggle Alman filolog, filozof, kültür eleştirmeni, şair ve besteci Friedrich Wilhelm Nietzsche der ki;
"Aslında seks, karşıdaki insanın zihni ve bedeni üzerinde mutlak hakimiyet kurmak için duyulan arzudan ibarettir."
Cinsel tansiyon göz gözeyken başlar derler, bunu elle tutmak veya buna bir tanım verebilmek zordu, hatta imkansızdı. Ron Blaise Zabini'i gerçekten istediğini fark ettiğinde vücudunun karıncalanmasına engel olamadı. Aslında esmer olan normalde yaptığından farklı bir şey yapmıyordu ancak öyle ya, o yukarıdan sert bakışları kendisini sonu olmayan hayallere sürüklüyordu.
Blaise de onun gibi hissediyor muydu bilmiyordu çünkü öyle kontrollüydü ki genç adam, o istemediği sürece ne hissettiğini anlayamıyordunuz. Bir iksir dersinde ya da herhangi bir yemek saatinde uzaktan göz göze geldiklerinde bir şeyler değişiyordu. Blaise'in gözleri Ron'un dudaklarında geziniyordu acelesizce, tadını çıkarıyordu onu izlemenin. Ancak bir araya geldiklerinde ikisi de bundan, bu cinsel çekimden bahsetmiyordu. Sanki Blaise Ron'u daha çok kıvrandırmak ister gibi genç adama dokunmuyordu. Kendisine muhtaç olacak kadar arzulayana kadar onu süründürmek ister gibiydi.
Ron artık dayanamayacağını hissettiğinde vakit akşamı bulmuştu ve kütüphanede yan yana oturmuş dağ gibi olan ödevlerini bitirmeye çalışıyorlardı. Blaise düşünürken tüy kalemini dudaklarına bastırıp duruyor, yazı yazarken sadece parşömene odaklanıyordu.
"Sen kazandın." dedi Ron bir pes edişle. "Sen kazandın, kes şunu yapmayı artık."
Blaise şaşkınca bakışlarını Ron'a çevirdi. Turuncu olanın saçları dağınık, mavi gözleri arzu doluydu. Esmer büyük elini Ron'un yanağına yasladı. "Sorun ne güzellik?"
Ron iyice kızarırken kafasını yanağına yaslı olan ele doğru çevirip dudaklarını esmer olanın avuç içine bastırdı ve ona tüy kadar hafif naif bir öpücük bıraktı. Blaise bu öpücükle kocaman sırıttı, kalbi gıdıklanmıştı sanki.
"Ne yaptığını biliyorum, dayanamıyorum artık." dedi Ron öpücüğe zıt olarak daha sert bir ses tonuyla.
Blaise kabullenişle yaramazca sırıttı. "O zaman duymak istediğim cümleyi söyle, ben de sana istediğini vereyim." dedi ve baş parmağını Ron'un alt dudağında gezdirdi. Ron o an emin oldu, demek ki gerçekten bilerek yapıyordu. Buna rağmen başarılı olmuştu.
"Seni istiyorum." dedi kısık ses tonuyla. Blaise onu dikkatle dinliyor olmasa duymazdı bile. "Seni çok istiyorum." dedi tekrar.
Ses tonu kısık olsa da Blaise'in ürpermesine yetmişti. Esmer olan dudaklarını bir an olsun düşünmeden turuncu olanın dudaklarına bastırdığında ufacık bir öpücük bile titremelerine sebep oldu. Arzu geldiğinde ufacık bir temas bile alevi körüklerdi.
Saniyeler sonra ayrıldıklarında Blaise Ron'u elinden kavradığı gibi kaldırdı ve hızlı adımlarla kütüphaneden ayrıldılar. Aceleci adımlar yönünü iç güdüsel olarak bulurken geri kalan her şey önemsiz bir detay olarak kalıyordu. Adımları Slytherin ortak salonunu bulduğunda orda bulunan ve şaşkınca kendilerine bakan yüzleri görmüyorlardı mesela, öyle birbirleriyle meşgullerdi ki. Blaise odasına girdiğinde yan yana dizilmiş beş yatak da boştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lover
Fanfictionmuggle şair ve yazar william shakespeare der ki; "gerçek aşkın aştığı yollar ne zaman pürüzsüz olmuş ki?" muggle şair daha önce hiç düşmanına aşık olmuş mu bilinmez, draco malfoy'un harry potter'ın gerçek aşkı olup olmadığı da bilinmez ancak biline...